Geçtiğimiz günlerde Coca Cola Company ‘kilometre taşı’ olarak ifade edilen insan hakları raporunu yayınladı. Bu insan hakları raporu, TCCC tarafından işyerinde insan haklarının ele alınmasında ve özellikle de Coca-Cola sistemi içindeki tüm çalışanların özgürce hareket etme haklarında, çalışanların sendikaya kendi istekleriyle katılmalarında ve işverenleriyle toplu iş sözleşmesi masasına oturma konusunda kayda değer bir düşüş yaşandığı bir dönemde yayınlandı.
Bunu takiben, son durumu CEO James Quincey ise, “Küresel Coca-Cola sistemini oluşturan "800’den fazla tesisimiz" sözleriyle gururla açıkladı. Ancak okuyucuya, tesislerin gerçekten başka birisinin olduğu ve TCCC insan hakları politikasının yalnızca şirketin doğrudan sahip olduğu ve Coke markalı ürünleri üreten dünya çapında kadın ve erkeklerin% 10’undan azını istihdam eden operasyonlar için geçerli olduğu şeklinde bir bilgilendirme yapıldı.
Bu durum göstermektedir ki Coke markalı ürünler üreten dünyanın dört bir yanındaki kadınların ve erkeklerin büyük çoğunluğunu istihdam eden, şişeleyici tarafının haklarına saygı duyulmasını sağlama konusunda şirketin gerçek sorumluluklarını ortadan kaldırmaktadır.
Bir yandan bu sözler söylenirken diğer yandan iki yıldan fazla bir süredir, Endonezya’daki Coca-Cola Amatil’deki işçiler, bağımsız ve demokratik sendikalar kurmak için örgütleniyorlar. Şirket ise bu örgütlenmeye karşı , üyelerini sistematik olarak taciz ederek, seçilmiş liderleri işten çıkararak ve toplu pazarlık haklarını reddederek karşılık vermektedir. IUF’in bu ihlalleri defalarca Coca-Cola Company’nin dikkatine sunmasına karşın şirket anlamlı ve yapıcı bir adım atmamıştır. Suistimaller devam etmekte ve TCCC’nin insan hakları politikası bu soruna hiçbir çare sunmamaktadır.