DAYANIŞMA NASIL OLUR, İŞVERENLERDEN ÖĞRENİN BARİ
Sene 1991. Ankara´da, Alman ortaklı bir özel şirkette çalışıyorken, sendika getirmek istediğimiz için işten atılmıştık. Genel Müdür, ´Ya ben ya sendika demişti. Belki sendikaya razı olacaktı, ama makul göreceğine gitmemiştik üstelik.
Sene 1991. Ankara’da, Alman ortaklı bir özel şirkette çalışıyorken, sendika getirmek istediğimiz için işten atılmıştık. Genel Müdür, ‘Ya ben ya sendika" demişti. Belki sendikaya razı olacaktı, ama makul göreceğine gitmemiştik üstelik. Kapıya zincir vurmuş, jandarma çağırmıştı. 24 gün direniş yapmıştık fabrika önünde. İstanbul yolunda, kuş uçmaz kervan geçmez durumdaydık. Bütün çabalarımıza rağmen birkaç gazetede küçücük haber olabilmiştik ancak. Komşu fabrikaların işçileri uzaktan seyrediyor, e-5 karayolunda vızır vızır geçen arabaların ancak bazılarından selam alabiliyorduk.
Gel zaman git zaman, başaramayacağımızı anlamış, direnişe son verip iş aramaya koyulmuştuk. İş için başvurduğum hemen her yerde, sözlü testler ve makine başı denemeler yapılıyor, çoğundan "Bize uygunsun, iyisin, çalışabiliriz" diye sırtım sıvazlanıp, "Bu yılki planımıza bakalım, sizi arayacağız" diye gönderiyorlardı.
Beklenen haber bir türlü gelmezdi. Öğrendim ki, beraber atıldığımız diğer arkadaşların da durumu aynıymış. Kapılar yüzümüze kapanıyordu.
İşverenin kara listesi
Neyin nesidir diye araştırdık, öğrendik ki, Sanayi Odası’nın kara listesine girmişiz. Meğer işverenler, sendikal faaliyetler için sicil defteri tutuyorlarmış. İş başvurusu için gelenin sendikal sicili, Oda’nın bu sicil havuzundan öğrenilirmiş. Sonra, bunun Ankara’ya ve metal sektörüne mahsus olmadığını öğrendim. Kara listeler her yerde imiş meğer. Geçtiğimiz hafta, işçi Kurultayları için bulunduğumuz Bursa’da yeni bir şey daha öğrendik. Yer Demirtaş Organize Sanayii. 428 firma faaliyette ve 41 bin kişi çalışıyor. İşçilerin yüzde 68’i tekstil, yüzde 20’si metal işletmelerinde. Anlattılar olanları, sonra sendikacılara da doğrulattık anlatılanları. Dediler ki. bir işyerine sendika girmeye kalktığmda, bütün işverenler dayanışmaya geçiyor, hatta işveren,tüm işçileri işten atsa, fabrikanın kapısına aylarca kilit vursa bile, zararını birlikte karşılıyorlarmış. Aralarında fon oluşturmuşlar, bu fondan, sendikal faaliyetleri kırmak için oluk oluk para akıtılıyormuş. Bu yüzden de, Demirtaş Organize Sanayi’nde örgütlenmek isteyen sendika, tek başına çaba gösterdiği için, genellikle işveren dayanışmasına karşı yeniliyormuş.
"Sendikalar neden örgütlenme çabasında başardı olamıyorlar, kimi direnişler nasıl oluyor da, aylar hatta yıllar sürmek zorunda kalıyor, ama yine de başarılı olamıyor" sorusunun cevaplarından birisi bu olsa gerek.
Türk-iş’in ‘Ortak fon’ kararı uygulanmadı
İşverenler örgütlü. Ya sendikalar? Dışarıdan bakınca örgütlüler. Konfederasyonları var, Konfederasyona bağlı çok sayıda üye sendikaları var ve bunların üyesi yüzbinlerce işçileri var. Ama bütün bunlar, örgüt demek değilmiş meğer. Sendikaların örgütlülüğü kofmuş meğer.
Birincisi, ateş ancak düştüğü yeri yakıyor. Diğerleri yananı seyrediyor, seyretmekte ısrar ediyor. Kıpırdayan ise, hasta ziyaretinden öte bir şey yapmıyor genellikle. Bir demet çiçek, bir kolonya. Durum çoğunlukla böyle, istisnaları yok mu? Var elbette, ama dediğimiz gibi istisna ancak.
İkincisi, sendikalar arasında kasa birliği yoktur. Her sendika kendi yaraşma derman olmaya çakşır, parası varsa işçi için kullanır. Ya olmayan? Olmayan, üye yapmaya bile kalkışamaz. Zamanla elindeki üyeler de erir, Türk-Iş Genel Kurullarına delege gönderemeyecek sayıya düşer.
Türk-iş’in 6-9 Aralık 2007 tarihindeki 20’nci Genel Kurulu’nda, "ortak örgütlenme, ortak fon ve 5 yılda 500 bin üye yapılması" kararı alınmıştı. Aradan 7 yıl geçti. Bırakalım ortak fon yaratmayı ve ortak örgütlenmeyi, sendika merkezlerinin bir araya geldikleri gün, kurban kesilecek gün oldu nerdeyse. Daha da ötesi, sendikacı sendikacnın kurdu oldu. Bazı sendikacılar, ötekinin üyesinin azalmasına sevinir, hatta kuyusunu kazar oldu. Bu durumda, işverenlerin sendikalaşmak isteyene karşı başardı olması kaçınılmaz değil midir? Peki, işçi direnişlerinin aylar boyu sürmesinin ve yenilgilerin vebali, sadece üye olduğu sendika mıdır?
İşçi hareketinin tarihinde akıl da var, birikim de. Yenilgilerin de, Demirtaş Organize Sanayi’ndeki 40 bin işçinin sendikalı olamayışının da vebali, 2007 Genel Kurul kararını çöpe atanlardır.