DEMEK Kİ, ‘UÇAKLARI KİM UÇURUR’MUŞ?
THY´de önceki gün grev vardı. Pek çok uçuş iptal edildi; pek çoğu da saatlerce gecikmenin ardından yapılabildi. Yetkililere göre grev yasa dışıydı ve bu nedenle de 150´den fazla çalışana, yasa dışı…
THY’de önceki gün grev vardı. Pek çok uçuş iptal edildi; pek çoğu da saatlerce gecikmenin ardından yapılabildi.
Yetkililere göre "grevyasa dışı"ydı ve bu nedenle de 150’den fazla çalışana, "yasa dışı greve katıldığı" gerekçesiyle, telefon mesajıyla işlerine son verildiği bildirilmişti! "İşten çıkışı" bildirilen çalışanlar dün işe başlatılmadı. Bu gelişme üzerine Hava-İş dün akşam saatlerinden itibaren yeniden eylemlere başladı. Grevin gerekçeleri, en azından önceki günden beri basında yer almaya başladı: ama bir kez de burada göz atalım.
Hava-İş’in ve greve katılanların sözcülerinin belirttiğine göre, grevin birbirine bağlı iki gerekçesi var. Birincisi Hava-İş Sendikasıyla yürütülen toplusözleşme görüşmelerini, THY yönetiminin 18 aydan beri sürüncemede bırakması ve bunu hükümetle iş birliği içinde her tür yasal, yasal olmayan yolla işçilerin grev hakkını kullanamaz duruma getiren girişimler eşliğinde sürdürmesidir. İkincisi ise; havacılık iş kolunu grev yasağı olan iş kolları kapsamına alarak, iş kolu düzeyinde grevi yasaklamak!
Aslına bakılırsa, son bir ay içinde AKP’li 10 milletvekilinin, "oto park mafyası", "korsan taksicilik" gibi işlerle ilgili "torba yasa"ya, havacılık iş kolunda grev yasağı ile ilgili bir madde ekleterek, grev yasağı için adım attıkları biliniyor. Dahası bu girişimin THY yönetimiyle iş birliği içinde yapılmış bir girişim olduğunu en azından Hava-İş Sendikasının haftalardan beri iş kolunda döndürülen dolaplarla ilgili açıklamalarından öğrenmiş bulunuyoruz.
Dolayısıyla önceki gün yapılan bir günlük grev; sürüncemeye bırakılan toplusözleşmenin bir an önce bağıtlanması ve iş kolunun grev yasağı kapsanma alınması için hazırlanan yasa taslağına karşı bir uyarı grevidir.
Son yıllardaki gelişmeler ışığında bakıldığında hava yolu çalışanlarının eylemi daha da anlam kazanıyor.
Çünkü bilindiği gibi, THY son yi Harda Avrupa’nın en hızlı büyüyen hava yolu firması olurken, Hükümetin de büyümesiyle en çok övündüğü firmadır da. Ancak THY’nin bu büyümesinden yüksek yöneticiler sonuna kadar yararlanır; gerekli primlerini, ikramiyelerini, öteki zıkkımlıklarını alırken, bu büyümeyi hükümet de siyasi ranta çevirmiştir. THY’nin büyümesinden hava yolunun pilotlarına, hosteslerine, teknik personeline, kabin görevlilerine, yer personeline, işçilerine düşen ise bir türlü imzalanmayan toplusözleşme görüşmeleri ve iş kolunda grevin tümden yasaklanması için iktidar vekillerinin girişimi olmuştur!
Ve önceki günkü grev, aslında bir büyüme, bir hizmette iyileşme varsa bunları yaratanların; Başbakan, Ulaştırma Bakanı, onun THY’nin başına getirdiği metroseksüel kılıklı yöneticileri değil, ama gece gündüz demeden, çok ağır çalışma koşulları altında görev yapan, "can taşıyan", her meslekten THY ekmekçilerinin olduğu görülmüştür. Grevle birlikte görülmüştür ki, onlar çalışmayınca ne hizmet, ne uçuş, ne büyüklük, ne bilmem neyin neyi müdürü, şefi, başkanı gibi şatafatlı ya da sade unvanların hiçbir anlamı kalmamıştır! Onlar yoksa; uçaklar durur, hizmetler durur, hayat durur!
Önceki günkü grev bir kez daha bu çok yönlü gerçeği herkesin gözüne sokarken, THY’nin emekçilerine de gücün kendilerinde olduğu çıplak gerçeğini duyumsatmıştır.
Bertolt Brecht’m o ünlü "okumuş işçisi"soruyor: Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?/Kitaplar yalnız kralların adını yazar/Yoksa kayaları taşıyan krallar mil/Bir de Babil varmış boyuna yıkılan/Kim yapmış Babil’i herseferinde?/Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar/altınlar içinde yüzen Lima’nınl/Ue oldular dersin duvarcılar Çin Şeddi bitincel/Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok’./Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?/ … Yedi yıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış? Yok muydu ondan başka kazanan?/Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı/Ama pişiren kim zafer aşını?/Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam/ama ödeyen kimler harcanan paraları?/İşte bir sürü olay sana/ Ve bir sürü soru.
Önceki günkü grevle THY emekçileri, Brecht’in sorularına; "Kimdir bu her gün yüz binleri güven içinde dünyanın her köşesine taşıyan/Yoksa bütün bu yolcuları bakanınız, genel müdürünüz, bilmem neden sorumlu müdürleriniz mi taşıyor?…"sorusunu eklemişlerdir.
Grevle birlikte THY çalışanları da seslerini, bir hafta önce "grev hakkı" için alanlara çıkıp greve başvuran kamu emekçileriyle birleştirmişlerdir. Ve bu yanıyla da THY çalışanlarının grevi elbette ayrı bir öneme sahip olmuştur.
Şunu da bilmeliyiz ki; eğer havacılık iş kolunda grev yasaklanırsa, sıra diğer iş kollarına da gelecektir! Çünkü havacılıkta grevi yasaklayan zihniyet aynı gerekçeyi diğer işkollarına yaymakta hiç zorluk çekmeyecektir. Metal, cam, temizlik, lastik, petrokimya sıradadır. Hayır bu kadarını yapmazlar demeyin; yaparlar!
"Her kürtaj bir Uluderedir" diyerek, kürtaj yaptırmış milyonlarca kadını Uludere katliamını yapanlar kadar cani gösteren bir zihniyet; havacılıkta grevi ulusal ekonomiye zarar veriyor diye yasaklamaya kalkıyorsa aynı mantığı cama, metale, petrokimyaya, temizlik vb. iş kollarına götürmemesi için bir engel var mı?
Havacılık iş kolundaki grev yasağı girişimi bir yoklamadır; ve eğer emek cephesi gerekli tepkiyi göstermezse sıra diğer iş kollarına doğru grev yasaklarının kapsamının genişletilmesine gelecektir. Çünkü hayallerinde Türkiye’nin Çin olması; işçinin, emekçinin hiçbir hak talep etmeden günde birkaç dolar karşılığında çalışıp sonra da yöneticilerine kendilerine iş verdiği için şükür etmesi vardır.
Evet, THY çalışanları grevle hükümetin ve THY’nin oyununu deşifre etmişlerdir. Şimdi asıl görev konfederasyonlar ve her iş kolundan sendikalara düşmekte; grev hakkına yönelik saldırıya karşı gerçek bir yanıt vermek için üstlerine düşeni yapmaya girişmelidirler. Bunun ilk adımı da THY’ye geri adım attıracak ve hükümeti grev yasağından caydıracak güçle Hava İş’in yanında mevzilenmektir. Tabii laftan öte, eylemlerle.