Demokrasi denilince, Biz ‘’iki dövlet tek milletiz ‘’ diyen rahmetli Aliyev ile ilgili Azerbaycan’ da bir yakıştırma yapılır;
Aliyev hasta … Danışmanları geliyor. ‘’Allah gecinden versin, ancak siz vefat edince yerinize kim geçmeli? ‘’diye soruyorlar.
Aliyev hiç tereddütsüz; ‘’elbette ki oğlum Aliyev ‘’ diyor. Danışmanları bu defa; ‘’Demokratik olmaz diye halk itiraz etmez mi?’’ diye soruyorlar.
Aliyev yine hiç tereddütsüz; ‘’ Ne yapabilirim . Halkın şansı yok. Eğer iki oğlum olsaydı, halk demokratik olarak ikisinden birini, istediğini seçerdi. ‘’ diyor.
Demokrasi için militanlık gerekmez. Çünkü insanlar doğal olarak bağımsızdır. Demokrasiyi tartışmak bile doğru değildir. Tersi insan doğasına aykırıdır.
Demokrasi insanlık vicdanında şekil bulur. Başka insanları siyasi maddi veya manevi çıkarları uğruna kullanmaya tenezzül eden siyasiler veya dikatörler aynı zamanda demokrasinin yolunu keserler.
Bunun içindir ki yabancı düşmanlığı, vatanseverlik, milli duyguları kullanırlar. Bu tür popülizm Demokrasi kültürünü engelliyor.
Venezuela’da 20 Mayısta başkanlık seçimi yapıldı. Mayıs ayında ülkede enflasyon oranı yüzde 16 bindir. IMF’ ye göre yoksulluk oranı iki yıl öncesine göre yüzde 87 artış gösterdi. Buna rağmen Maduro yüzde 68 oyla yeniden başkan seçildi.
Maduro ekonomik krizden Washington tarafından desteklenen "mafya"yı sorumlu tuttuyor.
Diktatörler, demokrasiyi kendi anlayışları içinde yorumlarlar. Dünyada yaygın bir kanaat var : Diktatörler seçim kaybetmez. Ancak sonuna kadar giden diktatörler de yoktur.
Öte yandan Demokrasilerde halk hem siyasi iktidarları seçer; Seçilenleri en etkili biçimde denetleyen de yine halktır.
Halkın denetimi iki yolla olur. Birisi siyasi süreç içinde halkın siyasi tercihlerini bildirmesi yoluyla, ikincisi de sivil baskı gurupları yoluyla olur.
Türkiye de halk yalnızca seçiyor. Siyasi sürece katılmıyor. Söz gelimi 24 Haziran seçimlerinde bütün Milletvekili adaylarını yalnızca parti genel başkanları seçti. CHP kısmen ön seçim yapardı. Bu defa erken seçim kararı alanlar ona da izin vermediler.
Meclis denetimine gelince … Türkiye de beş yıl öncesine kadar Meclis denetimi önemliydi. Meclis adına Sayıştay denetim yapardı. Meclis Sayıştay raporunu tartışırdı. AKP iktidarı önce Sayıştay’ın “kamu idarelerinin mali tablolarının doğruluğu ve güvenilirliğinin tespiti ve iç kontrol sistemlerinin değerlendirilmesi” konusundaki yetkilerini kaldırdı. Sonra daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Türk Hava Yolları (THY), Türk Telekom, Anadolu Ajansı (AA) ve Emlak Konut GYO gibi devletin payının yüzde 50’den az olduğu şirketlerin Sayıştay tarafından doğrudan denetimi kaldırıldı. Sayıştay bu işletmelerle ilgili sadece özel denetim şirketlerinin raporlarına göre işlem yapabilecektir.
Dahası, Dünya Adalet Projesi ( World Justice Project ) Hukukun üstünlüğü endeksi 2018 raporunda 113 ülkede Hükümeti denetleme ve kısıtlama endeksi de yer almıştır.
Bu endekste Türkiye’ 2012-2013 yılında 97 ülke içinde 68 sıradaydı. Puanı da 100 üzerinden 47 idi. Yani orta sıralara yakındı. 2017-2018 yılında 113 ülke içerisinde, 111 sırada kaldı. Yani sondan üçüncü oldu. Puanı da 30’ a geriledi. Bu sonuç Türkiye’nin nereye gittiğini göstermiyor mu?
Bu gün çıkar hesapları için bu gidişi görmezden gelen kim olursa olsun, yarın en altta kalacağını iyi hesap etmelidir.