Ekonomik kırılganlık, iç ve dış şoklar gibi beklenmedik ekonomik gelişmelere karşı, ekonominin çabuk ve uzun süreli etkilenmesidir. 2013 yılında ilk defa Morgan Stanley, bizimde olduğumuz gelişmekte olan ülkeler arasında beş ülkeyi "Kırılganlık Beşli" olarak ilan etti.
Kırılganlık, ülkeye borç verenler ve yatırım yapanlar açısından önemli bir kriterdir.
Kırılgan ekonomiler değişti fakat Türkiye hep kaldı. 2018 ve 2019 Türkiye için daha da şansız yıllar oldu. Zira Arjantin krizi ve Türkiye’nin küçülmesinden sonra, bu iki ülkeye kriz ikizleri denilmeye başlandı.
Brown Brothers Harriman (BBH) FX Direktörü Marc Chandler, gelişen piyasalara ilişkin açıklamalarında, küresel ekonomide "Türkiye, Arjantin ve Venezuela’nın en kırılgan ülkeler" olduğunu belirtti.
Dünya da, Venezuela gibi çökmüş ve anarşi yaşayan bir ekonomi ve İMF’ye rağmen düzelemeyen krizkolik Arjantin ile aynı kefeye konulmamız bir vatandaş olarak beni rahatsız ediyor.
Kırılganlık devam ettiği sürece, kalıcı büyüme sağlamak mümkün değildir. Bu gerçek karşısında Deve Kuşu gibi kafamızı kuma sokamayız… Ekonomi neden bu kadar kırılgan ve bu kırılganlığı nasıl çözebiliriz? Televizyonlarda her gün inanç tartışması yapmak yerine, algı propagandası yapmak yerine, ağız dalaşı yapmak yerine, borsa indi altın çıktı gibi kumar ekonomisini sürekli gündemde tutmak yerine arada bir "bütün kötülüklerin anası" olan kırılganlığı neden tartışmıyoruz.
Ekonomi neden kırılgan; nasıl çözülür?
Kırılganlığı artıran çok çeşitli sorunlarımız var. En önemli faktör, dengesiz finansal ve ticari liberizasyondur.
1. Finansal risklere, finansal şoklara karşı açığız… Dünya hapşırınca biz nezle oluyoruz. Parası en fazla değer kaybeden ülkeler arasındayız. Bu alanda iki yanlışımız var…
Birisi, dolarizsyon olduğu, vadeli döviz işlemleri piyasasının dar olduğu, piyasa yetersizliği yüksek olduğu halde, dalgalı kur politikasını uyguluyoruz. TL, 2007 sonunda sıcak para girişi ile yüzde 28 değerlendi. Şimdi yüzde 25 daha düşük değerdedir. Her durumda dalgalı kur politikası otomatik kur dengesini ve cari dengeyi sağlamadı.
Şimdi GSYH da, küçülme olduğu ve girdi ithalatı azaldığı için cari açıkta azaldı. Büyüme başlayınca kaldığımız yerden devam edeceğiz. Aksi halde ithalat yapmazsak üretim ev ihracat yapamayız.
Yapılması gereken önce kur politikasını değiştirmek, kontrollü kur sistemine geçmektir. Bunun için döviz rezervi yeterli olmalıdır. Bir geçiş dönemi içinde ithal girdi oranı yüksek olan sektörde yüksek teşvik ve ithal ikamesi politikası uygulayarak ekonominin ithalata bağımlılığını azaltabiliriz ve cari açığı kalıcı olarak çözebiliriz.
Merkez Bankası yalnızca TL’yi gözetiyor. Kur politikasını değiştirince aynı zamanda Merkez Bankası yasasını da değiştirerek bankanın kuru’da gözetmesini sağlayabiliriz
İkincisi… Sermaye hareketlerinde sınırsız serbestidir. Bunun içindir ki sıcak para ve spekülatif sermaye hareketleri ciddi yabancı yatırım sermayesi girişini engelliyor. Vergi getirmeden, Merkez Bankasına yüzde 1 karşılık tutma gibi yöntemlerle sermaye hareketleri kontrol edilebilir.