EKONOMİK SOSYAL KONSEYE NE OLDU?
Ülkemizde işçi sendikaları özgür ve güçlü değil. Bunun nedeni işçi hareketimizin ikili bir kuşatma altında olması. Özgür değil çünkü Sendikalar Yasasının 41. Maddesi sendikaların toplusözleşme yapabilmesini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının vereceği yetki belgesine bağlamış.
Ülkemizde işçi sendikaları özgür ve güçlü değil. Bunun nedeni işçi hareketimizin ikili bir kuşatma altında olması. Özgür değil çünkü Sendikalar Yasasının 41. Maddesi sendikaların toplusözleşme yapabilmesini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının vereceği yetki belgesine bağlamış. Bakanlık bu yetkisini son derece kötüye kullanarak AKP’ye biat edecek sendikalara bu yetkiyi vermekte, cömert sendika özgürlüğüne sahip çıkarak iktidara biat etmeyen sendikalara ise son derece nekescimri davranarak, onları Tekgıda-İş-Çaykur olayında olduğu gibi yıllarca mahkeme koridorlarında süründürmekten şehevi bir zevk almaktadır. Oysa demokrasinin kökleşmiş olduğu ülkelerde ve ILO Sözleşmelerinde iktidar partisinin işçi-işveren ilişkilerine böylesine müdahale edilmesine karşı çıkılmıştır. Oralarda yetki diye bir mekanizma yoktur. Kendini o işyerinde güçlü gören sendika işverene çağrıda bulunur ve işveren çalışanların çoğunluğunun o sendika üyeliğine kanaat getirirse masaya oturur.
ESK’NIN AMACI NEDİR?
Ekonomik Sosyal Konsey özünde II. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayide barışın kurulması ve gelirin adil dağıtımının sağlanarak emek sömürüsünün önüne geçilmesi için kuruldu. Amaç devlet-işveren-işçi sacayağı (üçlüsü) arasında sosyal diyalog başlatarak çalışma barışını ve sosyal adaleti gerçekleştirmekti. Sosyal diyalog ILO ve AB’nin gündeminde üst sıralarda olduğundan bugün AB ülkelerinde işyeri ve ülke düzeyinde yaşama geçirilmiş ve bu ülkelerde göreceli bir çalışma barışı sağlanarak işçilerin işyerlerinin yönetiminde söz sahibi olması amacı gerçekleştirilmiştir.
SENDİKALAR İKİLİ KUŞATMA ALTİNDA
Ülkemizde sendikalar özgür ve güçlü değil dedik ve özgür olmayışlarının nedenine değindik. Sendikalar güçlü de değil çünkü önce siyasi iktidar sendikaların güçlü olmasını istemiyor. İş Yasası ve Sendikalar Yasasında işçi aleyhine bir çok hüküm var ve bu hükümler işçilerin sendika üyesi olma aşamasında yeterli güvence sağlamıyor. Sözleşme yapma, grev yapma özgürlüğünde ciddi engeller var. Üstüne üstlük AKP hükümeti bütün önemli grevleri yasanın özüne aykırı biçimde saçma sapan nedenler erteliyor. İkinci kuşatmayı işverenler sergilemektedir. İşçi sendikaları işverenlere göre düşmandır ve her ne pahasına olursa olsun işyerine sokulmamalıdır Bu sakat ve yanlış yaklaşım sendikaların işyerlerine sağlayacağı yararların ayırdına varmadan körü körüne sendikalaşma düşüncesine karşı çıkmaktadır. Bu nedenle Bakanlığın 2014 verilerine göre ülkemizdeki 12 milyon emekçinin varlığına karşın brüt sendika üye sayısı 1.189.481’dir. Bu sayı yanıltıcıdır. Net üye sayısının bir toplu sözleşmeden yararlanan ve aidat ödeyen işçilere göre hesap edilmesi gerekir ve bu yaklaşımla sendikalarımızın net üye sayısı, gene Bakanlık verilerine göre, 800 bin dolayındadır. Bu sayılar ülkemizde işçi sendikalarının ne kadar zayıf olduğunu ortaya koymaktadır.
EY TÜRK-İŞ NEREDESİN?
Ülkemizde sosyal diyalogu başlatacak olan Ekonomik Sosyal Konsey 2001 yılında 4641 sayılı yasa ile AKP iktidanndan önce kuruldu ve kör topal çalıştırıldı. Kanun yetersizdi. 12 Eylül 2010 referandurumunda Anayasa hükmü haline getirildi ve 166. Maddede yerini aldı. Anayasa hükmü yeni bir yasa çıkarılmasını öngörüyor. Hükümet her ne hikmetse 2009’dan beri Konsey’i toplantıya çağırmıyor. Belki de işçilerle yüzleşmekten korkuyor. Belki işçinin yüzüne bakacak durumu yok da ondan toplamıyor. TBMM’ye sunulan bir hükümet tasarısı Konsey’deki işçi temsilcilerinin sayısını azaltmayı amaçlıyor. Nedeni işçinin sesini kısmak. Türkİş’ten bu konuda bugüne kadar hiçbir itiraz sesi duymadık. Acaba haberleri mi yok? Türk-İş artık hükümetin dümen suyu güzeli olma sevdasından vazgeçip biraz işçi sevdalısı olmaya çalışsa yeridir. Ara sıra sesini çıkarıp hükümetten zılgıt yiyince mahalle arasında kaybolan sahte mahalle kabadayısı rolünü oynamaktan vazgeçmeli ve işçinin dağ gibi birikmiş sorunları karşısında gerekli hazırlıkları yapıp iktidardan işçinin beklediği değişiklikleri yasalaştırmasını istemelidir. Acaba Türk-İş’ten çok şey mi istiyoruz?