ENFLASYONU DOĞRU OKUMAK GEREKİR
Perşembe günü Merkez Bankası gösterge faizini yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkardı. Yerli finansçılar Merkez Bankası’nın faizi sabit tutacağını tahmin ediyordu. Çünkü bankalar ne kadar düşük fon sağlarsa o kadar kârları artar.
Yabancılar ise artış tahmin ediyordu. Bu tahminler;
-Deutsche bank, 500 baz puan;
-Bank of Amerika, 300-500 baz puan;
-JP Morgan 500 baz puan şeklindeydi.
Yabancılar bir yerde “Faizleri bu seviyeye çıkarırsanız Türkiye’ye para getiririz” diye, MB’ye mesaj vermiş oluyorlardı. Türkiye’nin döviz ihtiyacı var. Yabancılar yıl sonu TÜFE oranının yüzde 50 ve altına düşeceğini ve bu yolla TL yatırımlarından reel getiri sağlayacaklarını hesap ederek, gösterge faizinin yüzde 50 olmasını istediler.
Merkez Bankası da faizleri artırma nedeni olarak;
Yurt içi talepte dirençli seyrin sürdüğünü söylüyor.
Toplam talebin düşmesi için enflasyonun üstünde faiz, yani reel faizin olması gerekir. Seçim popülizmi, siyasi iktidarın bütçeden para dağıtması, üretici ve tüketicinin güven sorunu yaşaması nedeni ile seçim sonrasında TÜFE yüzde 60 altına düşmez. Bankalar da mevduata yüzde 50 üstünde faiz vermez. Çünkü zaten MB’den yüzde 50 ile fon sağlıyorlar. Bu durumda mevduat reel faiz oranı eksi 6,25 olur. TL’den kaçış ve tüketim artışı devam eder.
MB kredi kartlarında faiz artırdı. Taksitleri sınırladı. Ama toplam talebi etkilemedi. Çünkü siyasi iktidar el altından para dağıtıyor. Seçmene kredi almayın ben size oy karşılığı para dağıtıyorum diyor. Bu durumda elbette toplam talep artışını sınırlayamazsınız.
MB, hizmet enflasyonunda katılığı ve gıda fiyatlarında artışı başka gerekçeler olarak gösterdi.
Gerçekten hizmet üretici endeksi ocakta yıllık yüzde 80,68 oldu.
Çünkü paralı yol ve köprüler; dünyanın en pahalı yatırımları ve en yüksek geçiş ücretini alıyorlar. Bu nedenle navlun fiyatları artıyor.
Konaklama ücretleri yüksek, çünkü rahmetli Özal zamanında turizm yatırımlarının ödedikleri irtifak haklarını ve ecrimisilleri, bu iktidar katbekat artırdı yetmedi Siyasi iktidar turizm tesislerinin önündeki denizden de kara kadar para almaya başladılar.
Bugün otellerin yüksek banka borçları var. Varoluş mücadelesi veriyorlar.
Merkez Bankası’nın dünyadan haberi yok. Zira enflasyon toplam fiyatlarda artıştır. Gıda fiyatları artıyor, hizmet üretici fiyatları artıyor da ondan enflasyon var demek akla zarardır.
MB jeopolitik riskleri de enflasyona gerekçe gösteriyor.
Türkiye’nin ne jeopolitik riski var? Rusya savaşta, Rusya’da enflasyon oranı yüzde 7,7’dir. Enflasyon ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın yanlış yönetiminden kaynaklanan bir sorundur. Jeopolitik riskten dolayı enflasyon var diyen bir Merkez Bankası’na ve millî paraya güven olmaz. Enflasyonu artırmak için yeni bir gerekçe yaratılmış olur.
Enflasyon beklentilerinin yüksek olması da ekonomi yönetiminin yarattığı güven sorunudur.
Sayın Cumhurbaşkanı geçen sene “herkes hesabını 2023 yılında yüzde 20’ler seviyesinde enflasyona göre yapsın” dedi; Enflasyon yüzde 64,77 oldu.
Sizden sabır bekliyorum diyor ve fakat en büyük sorun şatafattan taviz vermiyor. Üstelik de itibardan tasarruf olmaz diyor.
“Ekonomimizin temel direkleri son derece sağlam, dirençli ve güçlü. Tüm dünya gibi bizim de en büyük sıkıntımız enflasyonun tetiklediği hayat pahalılığıdır” diyor. Dünyada ortalama enflasyon yüzde 5 ve yüzde 6 dolayındadır. Bizim gibi ülkeler içinde bizden başka kriz içinde tek ülke var; Arjantin.
Kaldı ki Merkez Bankası 2024 enflasyon raporu var. Aşağıdaki grafik bu raporun 13. sayfasında var. Gelişmekte olan ülkeler içinde; en yüksek enflasyon Macaristan’da, yüzde 18’dir. Diğerleri yüzde onun altındadır. Bu gerçekleri görenler, okuyanlar hükûmete nasıl güven duyar?
Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi faizleri reel faiz düzeyine çıkarsalar bile ekonomik istikrar sorununu çözemezler. Çözüm için aynı zamanda istikrar programı, IMF ile iş birliği yapmak ve daha da önemlisi demokratik, hukuki ve güven ortamını yeniden oluşturmak gerekir.