EŞİKTE DURAN SERMAYE VESAYETİ
Darbe anayasasının sermayeperver, despot ruhu; küreselleşmeye uygun düzenlemelerle karşımızda.
Türkiye’yi küresel kapitalizme çivileyecek yeni anayasa paketiyle, 12 Eylül Anayasası’nın hem otoriter zihniyeti hem de kapitalist mantığı, daha da tahkim edilmiş vaziyette.
Darbe anayasasının sermayeperver, despot ruhu; küreselleşmeye uygun düzenlemelerle karşımızda.
Küreselleşmenin bugünkü aşamasında demokrasi kisvesine bürünmüş yeni kapitalizm, tedarikçi ülke halklarına ‘demokratik kapitalizm’ olarak pazarlanıyor.
12 Eylül’de silahlı kuvvetlerin bekçiliğiyle küresel sermayeye açılan ülkemizde, yeni anayasayla da kapitalizmle geçimsiz devlet yapılarının başta yargı olmak üzere ıslahı planlandı.
Kamusal kaynakları koruma ve kamu yararı adına alınan ‘yürütmeyi durdurma’ ve ‘iptal kararlarıyla’ yargı organları büyük sermayenin önünde engel teşkil ediyordu.
Yürütme ve yargı arasındaki ‘kuvvetler arası çatışmanın’ esasını, yargı kadrolarının anayasanın sosyal devleti ve toplumu koruma ilkelerine bağlılığı oluşturuyor.
Neoliberal değerlere yabancı yargının parasız eğitim, parasız sağlık, parasız ulaşım, su gibi anayasal hakları ve kamu varlıklarını koruyan ’emsal’ mahkeme kararları eritilen sosyal devletin son refleksleriydi.
Özellikle Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nden dönen ‘özelleştirmeler’, ‘sosyal hak gaspları’ iktidarı iktisaden zor durumda bırakıyordu.
Verilen iptal kararlarıyla nakit ve vakit kaybeden sermaye huzursuzluğuna karşı yargının etkisiz hale getirilmesi şart olmuştu.
Anayasa değişikliği, sosyal devletten piyasa devletine dönüşüme ayak sürüyen yargının kadrolarını baştan aşağı liberalize etme derdinde.
Küresel sistemin büyük pazarı Türkiye’nin dereleri, doğal kaynakları, tüketim sarhoşu borçlandırılmış toplumu, ormanları, karayolları, enerji yatırımları, limanları, köle işgücünü topyekun sermaye birikimine açacak ve ‘metalaştıracak’ hukuki dönüşüm, bu anayasa paketine yerleştirildi.
Kamunun taşınamaz varlıklar, tarihi, kültürel, doğal zenginlikleri, şehirleri,
kıyıları, arazileri, madenleri, kaynakları agresif şekilde sermayeye bölüştürecek icraatlar, yüz geri Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nden dönmeyecek.
Rant yaratma ve dağıtma hırsı, hak arama süreçleri ve yargı süreçlerine
takılmayacak.
Yürütmenin mutlaklaşması için yargı mekanizmasının bertarafı, sosyal hukuk devletinin bütün kazanımları ve kamusal denetimin de sonu olacak.
Sermaye stratejisine uygun kamu personeli güvencesizleştirmeyi sessizce kabullenecek, esnek istihdam ve 4-C’ye yüksek mahkemelerden itiraz
gelemeyecek.
Devamını okumak için aşağıdaki linke tıklayınız…