EŞİT VE ÖZGÜR YARINLARDA NİCE 1 MAYISLARA
Değerli işçi kardeşlerimiz, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı bu yıl ne yazık ki ekonomik krizin ve depremin gölgesinde bir seçim arifesindeyken karşılıyoruz.
Tarlada, fabrikada, sokakta, ofiste, evde yaşamın her alanında alınteri döken, emekleriyle bu ülkeyi var eden emekçiler, hükümetin yanlış siyasi ve ekonomik politikaları nedeniyle son yıllarda nefes almakta zorlanmakta, hatta bu sorumsuzluğun bedelini canıyla ödemektedir. Yakın zamanda yaşadığımız büyük felaket, 1999’dan bu yana herhangi bir hazırlık ve planlama yapılmadığını, depreme dirençli yerleşim alanlarının inşa edilmediğini göstermekle kalmamış, insanımıza verilmeyen değeri de gözler önüne sermiştir. Depremde yitirdiğimiz 50 binden fazla insanımız için canımız derinden yanarken diğer yandan da siyasal ve ekonomik deprem devam etmekte, biz emekçileri ciddi şekilde sarsmaktadır.
Toplumsal barışın dinamitlendiği, huzursuzluğun, istikrarsızlığın egemen olduğu, ücretlerin hızla eridiği, alım gücünün düştüğü bir süreçte, ekmek kavgası peşinde, yoksulluğun pençesinde, borç batağındayız.
İlmek ilmek ördüğümüz, şehit düştüğümüz vatan topraklarının bir kalemde satıldığı, ülke kaynaklarının emperyalist tekellere peşkeş çekildiği, krizin faturasının biz emekçilere kesildiği bir dönemdeyiz.
Sendikal nedenlerle işten çıkarmaların, baskı ve tehditlerin havada uçuştuğu, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştığı, vergide adaletsizliğin tırmandığı, iş kazalarında yaşamların yitirildiği, kadın cinayetlerinin son bulmadığı bir ülkedeyiz.
Siyasi ikbali için kamu kaynaklarını ve olanaklarını hesapsızca kullanan bir siyasi iktidarın var olduğu, kamu ihalelerinde ve işe alımlarda kayırmacılığın ilke edinildiği, nitelikli işgücünün ülkeyi terk ettiği, gençlerin gelecek kaygısı yaşadığı, adalete olan güvenin ciddi oranda sarsıldığı, toplumun birbirine düşman edildiği bir Türkiye fotoğrafıyla karşı karşıya kalmış bulunmaktayız.
Bu tablonun sorumlusu biz emekçiler olamayız! Bu faturayı ödemek de boynumuzun borcu olamaz! Yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik, ölüm bizim kaderimiz olamaz!
Sermayedar sınıfın böylesi bir dönemde kâr üstüne kâr katarken biz emekçilerin yoksullaşıyor olması kader olamaz. Burada emek sömürüsünden bahsetmek en doğrusu olacaktır. Aslında bize kader diye dayatılan şeyin, zihnimize vurulan prangadan ibaret olduğu gerçeğiyle artık yüzleşmek zorundayız.
Yaşadığımız tüm olumsuzlukların, eşitsizliklerin, haksızlıkların, ayrımcılıkların sorumlusu, 21 yıldır bizi yönetenlerdir. Tahmin ediyoruz ki milyonlarca emekçi, tüm bu olumsuzluklardan kurtulabilmenin umudunu, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde görmektedir. Ancak şu gerçeğe de işaret etmek isteriz ki, emekçilerin siyasal gücünün elinin tersiyle itildiği, milletvekili listelerinde işçi sınıfını temsil edecek adayların olmamasıyla görülmektedir. Sorunların çığ gibi büyüdüğü, bırakılan 21 yıllık enkazdan kurtulmanın uzun süreceği bir sürecin içinde asıl mücadelenin 14 Mayıs’tan sonra başlayacağı ortadadır.
Sosyal devletin, sosyal adaletin, sosyal barışın hüküm süreceği bir toplumsal düzenin ancak biz emekçilerin siyasal iradesiyle var olabileceğine inanıyoruz.
Umutsuz değiliz, çünkü umudun kendisi biziz. Umut biz emekçileriz, elleriyle bu ülkeyi var edenleriz. Biliyoruz ki gecenin en karanlık olduğu an, sabahın en yakın olduğu andır.
Aydınlık yarınlarda kutlayacağımız, barış, kardeşlik ve özgürlük türkülerini birlikte söyleyeceğimiz nice 1 Mayıslarımız olsun!
Bu umutla, tüm işçi sınıfının 1 Mayıs’ını kutluyoruz!