Mayıs ayında;
* TÜFE oranı; aylık yüzde 1,36 ve yıllık yüzde 11,39 oldu. Bir önceki ay, Nisana göre aylık ve yıllık TÜFE daha yüksek çıktı.
* Yurt içi ÜFE oranı da, aylık yüzde 1,54 ve yıllık yüzde 5,53 oldu.
Halkın harcama sepeti içinde yüksek yer tutan, gıda da fiyatlar yıllık yüzde 12,87 ve konutta yüzde 14,45 oranında, yani yıllık TÜFE oranından daha yüksek oranda arttı. Bu demektir ki düşük gelir gurupları enflasyondan daha fazla etkilendi.
12 aylık ortalama TÜFE oranı da yine daha yüksek; yüzde 12,10 oldu. Kira artışları bu orana göre yapılıyor. Demek ki kira artışları da yıllık TÜFE’ nin üstünde olacak.
20 yıldır enflasyona doğru teşhis koyamadık. Bunun içinde çözemiyoruz.
Bilmemiz gereken yüzde on dolayında, yapısal sorunlardan kaynaklanan bir kronik enflasyon var. Yapısal sorunlar devlette ve özel sektörde düşük verimlilik piyasada oligopol ve tekelci yapılar ve spekülasyonun olması, kamu kaynaklarının etkin kullanılmıyor olması, ağır bürokrasi yanlış kur politikası gibi sorunlardır. Bunların çözülmesi için uzun zamana ve ciddi planlamaya ihtiyaç var.
Kısa dönemli, aylık ve yıllık değişmeleri kur ve faiz etkiliyor.
2018 kur şoku ile yüksek enflasyon yaşadık. Üretimde kullandığımız ithal girdi oranı yüksek olduğu için kur şoku enflasyonu da artırdı.
MALİyet artışını işletmeler zorunlu olarak piyasaya yansıtıyorlar. Aksi halde zarar ederler. Ancak üreticiler depolarında olan ve önceden daha ucuza mal ettikleri ithal girdileri de yeni kurdan hesap ediyorlar. Gerekçeleri ”yerlerine koyamayız" oluyor. Kur artışından doğan maliyet artışı (Yİ-ÜFE) gecikmeli olarak ertesi aylarda TÜFE’ye yansıyor. Eğer doğrudan ithal tüketim malı ise vitrinlere doğrudan yansıyor.
Mayıs ayında, yıllık Yİ-ÜFE yüzde 5,53 ve yıllık TÜFE yıllık Yİ-ÜFE’den daha yüksek çıktı. Yİ-ÜFE ‘nin düşük çıkmasında enerji fiyatlarında gerileme var, fakat kurlarda da artış var. Söz gelimi Nisan ayında kurlar yüzde 5,5 oranında arttı.
Yİ-ÜFE’nin daha düşük çıkmasına rağmen TÜFE’ nin çok yüksek çıkmasının nedeni perakendecilerin kura artışını fırsatçılığa çevirmesidir. Perakendeciler nereden geldiğine veya ödedikleri fiyata bakmadan kur artışını fırsat olarak kullandılar. Vitrindeki eski veya yeni tüm mallarına yansıttılar. Bu olay aynı zamanda piyasada rekabet şartlarının ne kadar bozuk olduğunu ve haksız kazançların oluştuğunu da gösteriyor. Bir bakıma bu istismarlar köşe dönme zihniyetinin de bir göstergesidir.
Faizlere gelince… Teorik tartışmalara girmeye gerek yok. Aşağıdaki grafikte Merkez Bankasının uyguladığı yıllık ağırlıklı ortalama politika faizi (kesik çizgi) ile yıllık TÜFE oranları (noktalı çizgi) yer alıyor. 2016 yılına kadar reel faiz var ve enflasyon yüzde onun altında seyrediyor. 2016’dan sonra eksi faiz başlıyor ve TÜFE yüzde onun üstüne çıkıyor.
Demek ki, önce kur ve faiz politikasını değiştirmeliyiz. Dalgalı kur yerine üç yıllık bir geçiş süreci içinde öngörülebilir bir kur sistemine geçmeliyiz. Aylık enflasyona göre, bir kur gözetim sistemi olabilir. Faizlerde de reel faizi gözetmeliyiz.