GEZİ EMEKÇİSİNİN SİYASAL ÖRGÜTLENMESİ
GEZİ Parkı direnişine, daha doğrusu Haziran İsyanına katılanların ana gövdesini 20-30 yaşındaki gençler oluşturuyor. Bu gençlerin önemli bir bölümü de eğitimli ve ücretli çalışanlar.
GEZİ Parkı direnişine, daha doğrusu Haziran İsyanına katılanların ana gövdesini 20-30 yaşındaki gençler oluşturuyor. Bu gençlerin önemli bir bölümü de eğitimli ve ücretli çalışanlar.
Bu konuda Konda’nın 6-7 Haziran tarihlerinde Gezi Parkı’nda yaptığı araştırmada, eylemlere katılanlann yüzde 52’sinin ücretli, yüzde 37’sinin öğrenci, yüzde 6’sının da işsiz olduğu belirlenmiş. Ücretli çalışanlann önemli bir bölümü de "beyaz yakalı"’ denilen büro çalışanlarından, mühendis, mimar, avukat, turizmci, bankacı gibi meslek mensuplarından oluşuyor.
Bu kişiler, ideolojik tanımıyla proletaryanın eğitimli, genelde yüksek ücret alan kesiminin üyeleri. Öğrenciler de Korkut Boratav hocamızın deyişiyle yakın gelecekte beyaz yakalı iş gücüne dahil olacak ya da işsiz kalacak ve bu şekilde yine işçi sınıfı tanımı içinde yer alacak kesim.
Böylece Gezi eylemcilerinin yüzde 90’randan fazlası emekçi tanımına giriyor. Zaten gözlemlerimiz de bunu doğruluyor. Bu "Gezi" emekçileri, somut ekonomik ve sınıfsal sorunlarından ziyade AKP rejiminin baskıcı, otoriter ve gerici bir hayat tarzı dayatmasına karşı bir tepki ve öfke patlaması olarak meydanlara çıktı.
Bununla birlikte büro emekçilerinin yaşadığı zor çalışma koşullar ve oradaki otoriter yönetim anlayışı da AKP’nin otoriterliği ve baskısıyla birleşince tepki doruğa yükseldi. Peki buradan ekonomik ve sınıfsal sorunlan dikkate alan bir örgütlenme çıkabilir mi, beyaz yakalı emekçiler sendikalarda örgütlenmeye yönelebilir mi?
İlk gözlemlerimiz, eylemlere katılanlarla yaptığımız kısa sohbetler, parklardaki forumlarda dile getirilen konular, bu soruya henüz bir "Evet" cevabını vermiyor. Öncelikle işçi sınıfının geleneksel tabanının, yani sanayi kesiminin ve bu kesimin sendikalarının Haziran Direnişine aktif bir biçimde katılmaması, mevcut sendikal yapılara güvensizlik bu soruya "Evet" yanıtını vermeyi güçleştiriyor.
Her ne kadar proletaryanın bu kesimi, örneğin eylemlere katılan bir kısım banka çalışanları sendikal örgütlenme yolunda "Beyaz Yakalılar Çalışma Grubu" oluştursa da bu durum geneli kapsamıyor. Bu arada eğer bir sendikal örgütlenme olsa bile beyaz yakalıların toplu sözleşmeye endeksli olmayan daha farklı hedefleri bulunan bir örgütlenme anlayışı üzerinde duruluyor.
Öte yandan park forumlarında sendikal örgütlenmeden ziyade siyasal örgütlenme, yerel seçimlere dönük öneriler gündeme geliyor, o yönde çalışmalar başlatılıyor. Burada mevcut muhalefet partilerine de pek güven duyulmuyor. Yerel seçimlerde toplumun büyük çoğunluğunun kabul göreceği bağımsız adayların çıkarılması, CHP’ye bu yönde teklif götürülmesi önerileri de tartışılıyor. Park forumlanndaki doğrudan demokrasi, gerçekten çok güzel…
Örneğin Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda çeşitli komiteler ve komisyonlar oluşturuldu, birinin ismi de "Yaratıcı Eylem Komitesi’ydi…
Forumlardaki konuşmalarda, sisteme, yani kapitalizme dönük köklü eleştiriler henüz yok. Bu hareketin sistem karşıtı bir harekete dönüşmesinin zaman alacağı gözüküyor. Burada anti-kapitalist örgütlere, sol siyasi partilere iş düşüyor. En çok kullanılan "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganın da ete, kemiğe bürünmesi için örgütlü mücadele şart.
İlk elde yerel seçimlerde, muhtarlıklardan başlayarak AKP’nin ciddi bir oy kaybına uğratılması, en azından İstanbul ya da Ankara’daki büyükşehir belediye başkanlığının kazanılması gerekiyor…