‘GÖRÜYORSUNUZ İŞTE, ENFLASYON DÜŞÜYOR’ DİYENLERE YÖNELTİLECEK SORULAR…
Ağustos ayında fiyatlar yüzde 2.47 arttı ama yıllık artış oranı yüzde 51.97’ye indi ya… Neler duyacağımız belli, kaydedilen aşamanın ne büyük bir başarıya işaret ettiği çoktan dile getirilmeye başlandı bile.
“Biz dememiş miydik; temmuz ayıyla birlikte dezenflasyon süreci başlayacak ve bu durum giderek belirginleşecek diye, işte görüyorsunuz yıllık enflasyon üç ayda 23 puan birden düştü. Hedefimize adım adım gidiyoruz; vs. vs…”
“Hedef mi, o da ne!”
Hani hep hedefe doğru gidildiği söyleniyor ya, insan merak ediyor.
Sahi hedef nedir, örneğin hep dile getirilen yüzde 5 mi?
Herhalde öyle olmalı! Merkez Bankası PPK metnine her ay yazıyor, “Orta vadeli hedef yüzde 5 de yüzde 5” diye.
Ama acaba yüzde 5’e uzun vadeli hedef desek de orta, hatta kısa vadeli hedefe mi odaklansak ki?
Orta vadeli hedef belli; tek hane, o da bu yılın hedefi değil, 2025’in hedefi bile değil, şimdilik 2026’nın hedefi.
Kısa vadeli hedef ya da tahmin ise yüzde 38, yani kısa vadede amaç kaybedilen eşeği bulmak!
Nereden nereye…
Bu yıl için yüzde 38 kovalanıyor ve iki yıl sonrasına tek hane hedefi veriliyor ama iyi de Türkiye çok uzun yıllar önce değil, beş yıl önce 2019’un eylül ve ekiminde yıllık bazda tek haneli enflasyon yaşıyordu.
Daha yakına gelelim, 2021’in sonbaharında da yıllık enflasyon yüzde 20’nin altındaydı.
İyi güzel de, tek haneli düzeyi yaşıyorken tek haneyi hedefleme durumuna nasıl geldik, niye geldik, bunu hiç sorgulamayalım mı?
Bu yıl 38’de kalabilirsek, “Bunun neresi başarı, hem ağustosta yaşanan 2.47, Avrupa’nın yıllık enflasyonu” diye sormayalım mı?
Ayrıca, ağustostaki oranın, geçen yıl hariç şimdiye kadar kaydedilen en yüksek ağustos oranı olduğunun üstünde durmayalım mı?
38 de olmayacak
Bu arada 2024’ün enflasyonunu yüzde 38’e indirmek de mümkün olmayacak. İlk sekiz ayda yüzde 32’ye yaklaşan artıştan sonra son dört ay için yüzde 4.5’lik bir hareket alanı kaldı. Dört ayda yüzde 4.5’i aşmamak aylık artışı yüzde 1.13’te tutmakla mümkün. Bu da olmayacak.
Gerçi “Yüzde 38’e o kadar da odaklanmamak gerek, alt ve üst sınırlara, yani yüzde 34 ve 42’ye bakmak gerekir” denilerek zaten 42’ye çoktan razı olunduğunun işaretleri epeydir veriliyor.
Oran aşağı, fiyatlar yukarı
Bir kere şu gerçeği hiç unutmayalım; hâlâ enflasyondan söz ediyoruz, enflasyondan!
Teknik tanımı bir yana enflasyon demek fiyat artışı demek!
Fiyat artışından söz ederken bir yandan da fiyatların düştüğünü söylemek tuhaf olmuyor mu?
“Enflasyon düşüyor” diyenin başı ağrımaz tabii ki, çünkü kastedilen yıllık artış oranının düşmesi. Ama isteniyor ki toplum “Enflasyon düşüyor” kavramını “Fiyatlar düşüyor” diye algılasın.
Yazımda tekrar tekrar verdiğim bir grafik var. Bu grafiği saklayın ve enflasyonun düşmesini fiyatların düşmesi olarak “satmaya” kalkışanlara gösterip sorun:
“Benim aylık ortalama harcamam; örneğin bebeğimin bez parası, aylık benzin giderim, sigara masrafım, eve aldığım ekmeğe verdiğim para, üniversitede okuyan çocuğumun yurt ücreti azalıyor mu, artıyor mu?
Senin söylediğin düşüş, bu fiyatların artış hızının düşmesi mi, yoksa fiyatların düşmesi mi? Daha açık sorayım.
Daha önce 100 liraya aldığım malın fiyatı 95’e mi düştü, yoksa her ay 10 lira, 10 lira artarken bu sefer 8 lira mı arttı? Hangisi? Fiyat mı düşüyor, fiyat artış hızı mı düşüyor?
Düşen fiyat artış hızı ise, demek ki fiyatlar hâlâ artmaya devam ediyor. Fiyatlar 10 lira yerine örneğin 8 lira artarken, benim gelirim yerinde sayıyorsa, hadi artıyor diyelim, artıyor ama 7 lira artıyorsa ben yine yoksullaşmıyor muyum?
Kraldan çok kralcı var!
Enflasyonla mücadelede çok büyük başarı kazanıldığını ve gelecekte bu başarının daha da pekişeceğini söyleyenlere yöneltilecek çok soru var ve o soruları sıralamaya çalıştım. Gerçi onlar pek soru almaz ama en azından kraldan çok kralcı “zavallılar” var ya, onlara sormak gerekir.
Bir tarafta enflasyondan beslenen, enflasyon ne kadar yüksekse adeta arada kaynamak kavramını lehine çevirerek istediği zammı pek fark ettirmeden yapıp bu enflasyondan çıkar sağlayan bir kesim var, onlar kendi açılarından doğru yapıyor. Ama bir de klasik ifadeyle açlıktan nefesi kokan, enflasyondan en çok zararı gören ama yıllık oran düştü diye adeta bayram havası estirmek isteyenlere öncülük yapmaya kalkışan zavallı bir kesim var.
Yıllık enflasyondaki düşüşün, fiyatların düşmesi anlamına gelmediğini görebilmek için finansal okuryazarlıkta belli bir düzeyde olmaya gerek yok. İnsanın kazandığı paraya ve harcadığı paraya bakması yeter. Bu kesim, bu basit hesabı yapmak yerine oranları yorumlamaya çalışıyor. Aslında yaptıkları, duyduklarını doğru kabul etmekten öte bir şey değil. Duydukları da tek merkezden olunca tutuyor “Hani enflasyon düşmezdi” diye hesap sormaya kalkışıyor. Yıllık enflasyonun düşeceğini bu satırların yazarı aylar önce dile getirmişken…