Tekstil iş kolunda yürütülen TİS görüşmelerinde “uyuşmazlığa” gidilmesi sonucu greve çıkılan fabrika sayısı 30’a, grevci işçi sayısı da 12 bine ulaştı.
İçlerinde Akın Tekstil, Altınyıldız, Bahariye, İpekiş, Karsu, KORDSA, Saray Halı, Söktaş, Topkapı İplik, VAKKO, Yünsa, Epengle Tekstil, Levi Strauss İstanbul Konfeksiyon, Lüks Kadife, Mithat Giyim Polimer Plastik, … gibi tanınmış firmaların da bulunduğu işletmelerde tekstil işçileri greve çıktılar. Bu tekstil sektörü için çok önemli bir grev.
Son çeyrek yüz yıl içinde tekstil iş kolunda diğer iş kollarına göre daha hızlı hak kaybı yaşandı. Çünkü tekstil sanayi uluslararası planda Türkiye’nin en iddialı olduğu iş koluydu. Bu yüzden de “Çin’le, Tayland’la, Hindistan’la rekabet ediyoruz” adı altında, işçi için çok çalışıp az para almayı bir memleket meselesi haline getiren patronlar ve hükümetler, uluslararası rekabet ve kendi aralarındaki rekabetin faturasını tekstil işçisine çıkarırken ödülünü de (İhracat şampiyonluğu madalyası, plaketi , ucuz kredi, teşvik, ihracat vergisi iadesi vb.) patronların cebine koydular.
Sermayenin ve hükümetlerin bu emek düşmanı politikalarıyla uzlaşan sendikacılar da yıldan yıla, her toplusözleşmede yeni haklar elde eden işçinin yaşamını az da olsa iyileştiren TİS’ler yerine her sözleşmede işçinin birkaç kazanımından daha vazgeçilen TİS’lere imza attılar. Dahası sendikacılar, işçilerin karşısına çıkıp bu sözleşmeleri “Memleketin çıkarlarının gereği”, “İşletmenin ayakta kalması için zorunlu taviz” gibi yalanlarla savundular.
Bu sendikacılık, bugün tekstil işçisini ülkenin en kötü koşullarda çalışan ve en az ücret alan işçisi haline getirdi.
Bu durumu, Türk-İş Genel TEŞKİLATlandırma SEKRETERİ ve TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat, “2001 yılından bu yana ekonomik krizlerin yükünün tekstil işçilerine kesildiğini” söyleyerek itiraf ederken, “Tekstil işçisi bu zamana kadar taşın altına elini değil gövdesini koyarak fedakarlık yaptı. Şimdi sıra patronlarda!” diyerek grevi gerekçelendiriyor.
Bunlar sendikal camiadan sıkça duyduğumuz klişe laflar. Ancak bu lafın klişe olmaktan çıkması için grevin başarıyla sürdürülüp, taleplerin elde edilmesiyle bitirilmesi gerekiyor.
Aksi halde, “Bugüne kadar biz fedakarlık ettik” lafı, “Bugüne kadar işçileri sattık!” anlamına gelecektir; daha da kötüsü bundan sonra da satabilecekleri anlamına!
Kaldı ki, bugün bunca kayba karşın sendikanın istediği ikramiye sayısını eskisi gibi 4’e çıkarmaktır.
Patronlar da buna yanaşmıyor.
Grevin nedeni de bu.
TEKSİF ve üyesi işçiler bu kötü gidişe son vermek, işçilerin geçinme koşullarında nispeten bir iyileşme sağlamak için harekete geçmiş bulunuyorlar.
Ancak, 25-30 yıldır tekstilde çalışan işçiler bile bir grev yaşamamışlar. Bu yüzden de işçilerin çoğu, bir yandan çalışma koşullarının kötülüğünden, ağır sömürü koşullardan söz ederken öte yandan da patronları için “iyi niyetliler”; patronlarının çok direnmeden şartları kabul edeceğini ama Tekstil İşverenleri Sendikaları konfederasyonu (TİSK)’in işleri zora soktuğunu söylüyorlar.
Ancak greve çıkan işçinin hızla değiştiğini de biliyoruz. Pek çok işçinin “Patronumuz iyidir bizi zorda bırakamaz” gibi düşüncelerle greve başladıktan kısa zamanda patron ve hükümetle karşı karşıya gelerek olup bitene artık kendi sınıfı açısından bakmaya başladığını gördük. Bunu eğer biraz uzarsa tekstil grevinde de belki çok da çabuk göreceğiz.
Bu yüzden de burada önemli olan işçilerin, grevi bir mücadele okulu olarak yaşamaları; grevin ortaya çıkardığı gerçekleri ve arkasındakileri görecekleri bir ortamın oluşturulmasıdır. Burada da görev ileri işçi kesimlerine ve elbette işçi basınına düşmektedir. Olup bitenin işçilere doğru aktarılması, mücadeleden dersler çıkarılıp işçiler arasında bu derslerin tartışılması, patronların manevraları karşısında uyanık olunması, yerel idarecilerden ve hükümetten gelecek baskılara teslim olunmaması, … gibi pek çok konuda ileri işçiler görev üslenmek durumundadır. Aksi halde greve çıkmış olmak başarmış olmak anlamına gelmiyor.
Grevin bir mücadele okulu olarak değerlendirilmesi işçilerin asıl kazanımı olacaktır ki, az çok talepleri elde etmenin tek yolu da grevin bir mücadele olarak yürütülmesidir.