Teknolojik gelişmeler ve neoliberal politikaların sonucu değişen toplumsal yapımız ve ekonomik dönüşüm, üretim – tüketim süreçlerini de etkilemekte, buna bağlı olarak gıda güvenliği risklerini ve güvenli gıdaya erişimde yaşanan sıkıntıları da beraberinde getirmektedir. Dünya genelinde bir tarafta açlık, diğer tarafta obezite sorunu yaşanırken, gıdaya bağlı hastalıklar ve ölüm vakaları da ciddi seviyelere ulaşmış durumdadır.
Gıda güvenliği ve güvenli gıdaya erişim, kısaca gıda egemenliği sadece bugünün değil gelecekte de dünyanın en önemli ve öncelikli konularından olmayı sürdürecektir. Gıda güvenliğini sağlamada ve güvenli gıdaya erişimde konuyla ilgili diğer birimler gibi yerel yönetimlere de önemli görevler düşmektedir. Gerek ilgili bakanlıklar, gerekse belediyeler gıda güvenliği konusunda daha etkin çalışmalar yapmalı, halkın güvenli gıdaya erişimi konusunda sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirmelidir.
Son dönemde yaşanan önemli sorunlardan biri bilgi kirliliğidir. Gıda konusunda eğitim almamış bazı kişilerin yanlış bilgilerle halkın kafasını karıştırmalarının ve güvensizlik ortamı oluşturmalarının önüne geçilmelidir. Bilgi kirliliğini önlemede gıda konusunda eğitim almış, başta gıda mühendisleri olmak üzere ilgili diğer meslek disiplinlerinden mutlaka yararlanılması son derece önemlidir.
Gıda güvenliği konusunda meslek odaları, üniversiteler, ilgili bakanlıklar ve belediyelerin içinde yer alacağı kurumlar arası işbirliği zemini oluşturularak birlikte çalışma zemini sağlanmalıdır.
Altyapı sağlanmalı
Gıda güvenliğini sağlamada öncelikli ve temel konulardan biri işyeri ruhsatlandırma aşamasıdır. Asgari teknik ve hijyenik altyapısı olmayan, zorunlu kriterleri yerine getirmemiş işletmelere ruhsat verildiği, ruhsatı olmayan gıda işletmelerinin ise faaliyetten men edilmedikleri maalesef bilinen gerçeklerdir. Gıda üretimi ve satışı yapan işletmelerin ruhsatlandırılmasında gerekli teknik ve hijyenik altyapının oluşturulması mutlaka sağlanmalıdır. Gıda işletmelerine ‘işyeri açma ve çalışma ruhsatı’ verilirken yapı ruhsatı ve iskân izinlerinin olup olmadığı dikkate alınarak, mevzuat hükümleri eksiksiz ve kararlılıkla uygulanmalıdır. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı talep eden işletme sahiplerinin temel hijyen kuralları konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olup olmadıkları mutlaka araştırılmalı, eksik olanların gerekli eğitimi alması sağlanmalıdır.
EĞİTİMsiz personel var
Burada asıl konu yerel yönetimlerin gıda güvencesi ve gıda güvenliği konularına bakış açılarının ne olduğudur? Bu güne kadar yaşananlar, bu konuda ciddi eksikliklerin olduğunu göstermektedir. Belirlenen etik kurallara uyuluyor mu? Yasal mevzuat hükümleri herkese aynı şekilde ve eksiksiz uygulanıyor mu? Öncelikle bu sorulara cevap aramak gerekiyor.
Birçok belediyede gıda ile ilgili bir birim bulunmadığı gibi, gıda konusunda eğitim almış personel bulunmayan belediye sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır.
Semt pazarları kurulurken halkın güvenli gıdaya erişim olanağı sağlayacak nitelikte gerekli teknik altyapı düzenlemeleri ile gerek pazarcı esnafının gerekse alışveriş yapan halkın sağlıklı koşullarda yararlanabileceği sıhhi altyapının bulunması sağlanmalıdır. Kısaca; halka sağlıksız koşullarda gıda satılmasının önüne geçebilmek için gerekli her türlü planlama, uygulama, denetim ve yaptırım zincirinin eksiksiz ve kararlılıkla hayata geçirilmelidir.
İlk defa 1995 yılında yürürlüğe giren 560 sayılı kararname, gıda hizmetlerini tek elde toplamak üzere hazırlanmış ve bunda da kısmen etkili olmuştu. Kararname, değişik otoritelerce yürütülen yetkileri, Tarım ve Köy İşleri ile Sağlık Bakanlıkları’nın bünyesinde toplamıştı. İki farklı otoritenin farklı uygulamaları nedeni ile karışıklıklar meydana gelmiş ve gıda hizmetlerinde tüm yetkileri tek elde toplama gerekçesi ile kararname değiştirilerek TBMM’ye sevk edilmiş ancak gıda denetimlerinin, ne olduğu net olarak ifade edilmeyen ‘ilgili kurum ve kuruluşlarca’ yerine getirileceği hükmü getirilmişti. Kararname bu haliyle kanunlaşarak “Gıdaların Üretimi, Tüketimi Ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun” olarak yürürlüğe girmişti. Daha sonra yürürlüğe giren 5216 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanunu” ve 5393 sayılı “Belediye Kanunu”, belediyelere de gıda maddeleri üreten ve satan işyerlerine yönelik olarak gıda denetimi yapma yetki ve görevi vermişti. Son olarak 13.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile gıda işletmelerinin denetim görev ve yetkisi sadece Tarım ve Orman Bakanlığına verilmiştir.
Ülkemizde bulunan 675 bin civarında kayıtlı ve onaylı işletmenin denetimleri Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı çalışan gıda mühendisleri, kimya mühendisleri, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin ağırlıkta olduğu denetim personelleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Kanun kapsamında oluşturulan denetim ekibinde uzman mühendisler ve veterinerlerden oluşan yaklaşık 6.800 denetim personeli bulunmaktadır. İşletme sayısı dikkate alındığında bu sayının yeterli olmadığı görülmektedir. Meslek disiplinleri arasındaki dağılıma bakıldığında ise konunun birinci derecede muhatabı olan ve gıda konusunda eğitim almış gıda mühendisi sayısının ise son derece az olduğu görülmektedir. Hal böyle iken kamuda kadro bekleyen binlerce gıda mühendisi ve ilgili diğer meslek mensupları için Tarım ve Orman Bakanı Sn. Pakdemirli’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar ve konuya yaklaşımı ise düşündürücüdür..!
Kontrolsüz gıda için önlem alınmalı
Belediyelerin aşağıda belirtilen konularda çalışmalar yapmaları, var olan çalışmalarını ise nitelikli bir yapıya dönüştürmeleri gıda güvenliğinin sağlanmasında ve güvenli gıdaya erişimde önemli katkılar sağlayacaktır:
Belediyeler sorumluluk alanlarında ihtiyaca göre modern pazaryerleri oluşturmalı, pazaryeri planlaması gıda güvenliği kriterleri dikkate alınarak yapılmalıdır.
Sokaklarda halkın sağlığını tehdit edecek şekilde kontrolsüz gıda satışına karşın önleyici tedbirler alınmalıdır.
İşyeri açma ruhsatı verilirken titiz davranılmalı, güvenli gıda üretimine uygun olmayan yerlerde üretim yapılmasının önüne geçilmelidir.
Gıda güvenliğinin sağlanmasında belediyeler, ilgili bakanlık birimleri, üniversiteler ve meslek odalarıyla işbirliği yapılmalıdır.
Tarım alanlarının korunması ve tarımsal üretimin teşvik edilmesini temel alan imar planları oluşturulmalıdır.
İçilebilir su kaynaklarının korunması için kirliliğe yol açan işletmelerin tespit edilerek engellenmesi, kirliliğin önlenmesi için kalıcı tedbirler alınması gerekir.
Şebeke suları içilebilir kalitede olmalı ve hiçbir sağlık riski oluşturmadan halka ulaşması sağlanmalıdır.
Halkımızı güvenilir gıdaya erişim hakkından yoksun bırakabilecek tehditler konusunda bilinçlendirici eğitimler düzenlenmeli, Bilinçli Gıda Tüketimi konusunda farkındalık yaratacak etkin çalışmalar yapılmalıdır.
Güvenli gıdaya erişimde, gerek altyapı çalışmaları ve gerekse bilinçli gıda tüketimi konularında yapılması gereken eğitim, toplantı, iletişim araçları, basılı materyaller vb. çalışmaları planlayacak ve gerçekleştirecek konusunda uzman kişilerden oluşan birimler mutlaka oluşturulmalı ve etkin çalışmaları sağlanmalıdır.