HATALARI TEŞHİR ETMEK YANLIŞ MI?
Bazı sendikacıları eleştirmem ve hatta teşhir etmemin, bu sendikaların yöneticilerini rahatsız ederek, vatan mücadelesinden caydırdığını düşünen iyi niyetli arkadaşlar da var.
Bazı sendikacıları eleştirmem ve hatta teşhir etmemin, bu sendikaların yöneticilerini rahatsız ederek, vatan mücadelesinden caydırdığını düşünen iyi niyetli arkadaşlar da var. Bu iyi niyetli dürüst kişiler, sendikacıları hiç tanımadığından, mücadeleden kaçmak için kullanılan bu tür gerekçeleri ciddiye almaktadır.
BAZI SENDİKACILARIN PİSLİKLERİNDEN ÖRNEKLER
Bir eski sendikacının kendisinin üzerinde Türkiye’de 87, bir başka ülkede 15 adet tapu var. Bu sendikacının birinci dereceden akrabalarının üzerindeki tapu sayısı da 202. Halkımız, çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz, demiş. Boşuna dememiş. Bu sendikacı bu mal varlığının nasıl edinildiğini açıklamada herhalde çok zorlanacaktır.
Bir sendikacının lise mezunu kızı, vize almak için ABD Büyükelçiliğine başvurduğunda, bankalarda yaklaşık 20 milyon Dolar karşılığında parası olduğunu beyan etmiş.
Bir yılda 365 gün var. Sendikacımız bir yılda 376 gün harcırah almış. Sendikacının birinin aylık net ücreti 33 bin lira. Bir başka sendikacının yurtdışında bir günlük harcırahı 710 Dolar. Bir sendikacı, 1250 liralık faturayı bir kalem darbesiyle 11.250 lira yapmış ve sendikasını soymuş.
Bir başka sendikacı pavyona gitmiş, konsomatrisle eğlenmiş, sendika adına aldığı faturaya, rakı ve meze parasına ek olarak, "artist şampanyası" diye konsomatris ücretini de ekletmiş.
Bir sendikacı, arkadaşlarıyla eğlenip sendikaya fatura etmiş. Faturadaki "rakı"yı bir kalem darbesiyle "roka" yapmış. Bir dönem bir sendikanın genel mali sekreterliğini yapan bir sendikacı, evinin tuvalet kağıdı ve (inanmayacaksınız ama) içme suyu ihtiyacını bile sendikadan götürüyordu.
İki sendikacı, binlerce şapka yaptırdıklarında, üç katı fatura kestirmişler, aradaki fark bölüşmüşler.
Bazı sendikacılar, kanunu açıkça çiğneyerek, işçilerin yüzbinlerce lirasına "hizmet ödeneği" adı altında el koymaktadır. Sendikacıların hizmet ödeneği de kıdem tazminatı gibidir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, hizmet ödenekleri de kıdem tazminatı tavanını aşamaz. Buna rağmen dört yılda bir 500 bin liranın üstünde hizmet ödeneği alan sendikacılar var.
KANUNDIŞI DA VAR, KANUNA UYGUN OLANI DA
Bu yanlışların bir bölümü kanundışıdır, hırsızlıktır.
Bir bölümü de kanunidir, ancak ahlak dışıdır.
Bir keresinde bir sendikanın genel kurulunda bir sonrak dönemin bütçesini Diyarbakrlı ve Türkçesi bir türlü anlaşılmayan bir delegeye okuttular. Kanuni ve ancak ahlakdışı bazı ödemeler söz konusuydu. Delegeler el kaldırıp bütçeyi onayladı. Divan başkanı olan sendikacı, "arkadaşlar, neyi oyladığınızı biliyor musunuz? Bir kez daha okutuyorum," dedi. Diyarbakırlı delege yine okudu. Eller yine kalkı ve bütçe onaylandı. Divan başkanı çaresizlik için, "eh, o zaman siz bilirsiniz, ben uyardım," dedi.
Bunları yapanlara hangi sıfatların uygun olduğuna siz karar verin.
Şimdi herkesin elinde akili telefon; internette bütün bunları öğreniyor.
İstihbarat örgütleri de bunları öğreniyor ve yolsuzluk yapanları, burnuna halka takılmış terbiyeli ayılara çeviriyor.
Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.
Yolsuzluk ve hırsızlık yapanlar mı işçi sınıfı mücadelesine ihanet ediyor, bu yolsuzlukları önlemeye çalışanlar mı?
Emperyalizme ve kapitalist sömürüye karşı çıkp, bazı sendikacılann sömürüsü karşısında susmak büyük yanlış olur.
Böyle pislikere bulaşanlar zaten vatan mücadelesine de katılmaz, sınıf mücadelesine de. Katılır görünseler bile, burunlarındak halkayı tutanların izin verdiği ölçüde hareket ederler.
Doğru olan doğruyu savunmakır.