HAYVANCILIK BİLİNÇLİ OLARAK BİTİRİLİYOR
Bölgedeki hayvan yetiştiricileri, hükümetin yanlış hayvancılık politikalarından yakınıyor ve et ithalatındaki tehlikeye dikkat çekiyor.
Üretici ayrıca, sıfır faizli kredi desteğinden küçük üreticinin değil, sadece yüksek rakamlı teminat gösterenlerin yararlanabildiğini söylüyor.
Hükümetin yanlış hayvancılık politikalarından yakınan üretici, et ithalatındaki tehlikeye dikkat çekerken sıfır faizli kredi desteğinden küçük üreticinin değil yüksek rakamlı teminat gösterenlerin yararlanabildiğini belirtti
Hayvan sayısındaki düşüşün en önemli sebeplerinden birinin hayvanlara ormanların kapatılması olduğunu düşünen üretici ateş püskürüyor ve “Ormanı alıp, ocak açana ses yok. Hayvanımız ormana girse 7 bin lira ceza var” diyor
Süt üreticilerinin dertlerini dinledikten sonra yerli besi hayvancılığı yapan Mehmet Kasap’ın evine geliyoruz. Evinde onunla uzun uzun sohbet ediyoruz. Besi hayvanlarının çoğunun Çomaklı’nın hemen üzerindeki yer yer karla kaplı dağların eteklerinde olduğunu söylüyor. Kendisi de birkaç dakika öncesine kadar sığırlarının yanındaymış. Bizim kendisini aradığımızı cep telefonu ile bildirdikleri için çobanlarına bırakıp gelmiş.
Et fiyatlarını soruyoruz. “Bir kilo et, bize 15 – 16 liraya mal oluyor. Fakat üretici en fazla 14 liraya satabiliyor. Kasapta ise 22 liradan başlıyor. Buyurun hesabı siz yapın. Ne durumda olduğumuzu görün” diyor.
Taş ocakları, HES’lere ses etmeyenlerin gücü üreticiye yetiyor
Mehmet Kasap, besi hayvancılığında kendisini sürekli geliştiren bir üretici. Sürekli araştırma içinde. Bize genel olarak hayvancılık sektörü ile bilgiler veriyor.
“25 yıl önce Türkiye’de 80 milyon küçük ve büyükbaş hayvan vardı. Şimdi 30 milyona indi. Nüfus kat kat artarken hayvan sayısı kat kat azaldı. Çomaklı da eskiden 30 bin küçükbaş hayvan varlığı vardı. Şimdi 3 bini bulmaz. Hayvan sayısının vahim şekilde düşmesinde en büyük faktör orman idaresinden geldi. Ormanlara giriş yasaklandı. Birisi dağı, ormanı alıyor. Ocak açıp tahrip ediyor. Onlara ses eden yok. Bizim hayvanımız bir metre ormana girse 7 bin lira ceza kesiliyor.”
Çobanlıktan köy bilgeliğine
Sohbet ettiğimiz 59 yaşındaki Mehmet Kasap’ın ilginç bir yaşam öyküsü var. Evli, iki kız çocuk babası Kasap, ancak ilkokulu bitirebilmiş. Çünkü babası onun dağda çobanlıkta görevlendirmiş. Askerliğe kadar yaşadığı Çomaklı gibi küçük bir beldenin dışına çıkmamış. Askerlik yapmak için gittiği Ağrı’nın Doğu Beyazıt ilçesini Türkiye dışında bir yer sanıyormuş. Askerlik sonrası kan davası nedeni ile cezaevine girmiş. Cezaevi süreci, 12 Eylül Darbesi ile çakışınca yaşamı tamamen değişmiş. “Siyasi suçlularla aynı koğuşta kaldım. Birbirimizden karşılıklı etkilendik. Onların etkisi ile gazete ve kitap okumaya başladım. Türkiye’yi ve dünyayı keşfettim. Felsefeye merak sardım. İyi bir Cumhuriyet Gazetesi okuruyum. Cezaevinden çıktıktan sonra kendimi ben bile tanıyamadım” diyor.
12 Eylül Darbesi, dünyadan habersiz bir çobandan bir köy bilgesi ortaya çıkarmış.
Kepeneği çıkarıp mindere alışan çobanı döndüremezsiniz
Mehmet Kasap, üreticinin sorunlarını anlatmaya devam ediyor. Üretici nezdinde et fiyatlarının 8 yıl sabit kaldığından söz ediyor. O bunları söylerken bizim aklımıza 8 yılda vitrinlerde sürekli yükselen et fiyat etiketleri geliyor. Demek ki üreticinin malının değeri sabit kalırken araya girenlerin cepleri dolmuş. Yem ve işçilik girdileri artan üretici kan ağlarken, et toptancıları ihya olmuş.
Kasap, hayvancılığın geleceği için ilginç olduğu kadar düşündürücü bir saptamada bulunuyor.
“Para kazanamayan dağdaki çoban kepeneğini çıkardı. Düze inip asgari ücretle bile olsa işe girdi. O, döşeğe alıştı. O artık asgari ücretli de olsa kendisini farklı yerde görüyor. O çobana şimdi bedava 300 davar verseniz bile tekrar kepeneği giymez. Giydiremezsiniz.”
Bu sözün anlamı açık. Dağlardaki hayvan üreticileri giderek azalacak. Çok yakında bitme noktasına gelecek.
Mehmet Kasap, bunu şöyle ifade ediyor:
“Bu gidiş hayvancılığı bitiriyor. Yakında etin kilosu 100 liraya çıkar. Türk halkı, yurt dışından gelen, domuz kanı ile yapılan yemlerle beslenen, genetiği ile oynanmış hayvanların etini yemeğe mahkum olur. Zaten şu anda yemeye başladı.”
Teşvik edilsek Türkiye’yi besleriz
Büyükbaş kesim hayvanı üreticisi Mehmet Kasap, yöredeki küçükbaş hayvan üreticilerine gerektiği gibi teşvik verilmesi halinde; yerli üreticinin, ülkenin et gereksinimini karşılayacak düzeyde olduğunu söylüyor. Daha da ileri giderek, “Bugünkü nüfusun iki katını bile besler” diyor. O da Ziraat Bankası’nın kredi verirken çıkardığı zorluklardan yakınıyor. 50 bin liralık kredi için 150 bin liralık teminat, iki esnaftan kefil istendiğini söylüyor. Yani teşviğin fiilen olmadığını belirtiyor.
Acı gerçek
Ayrıca hükümetin hayvancılık politikasının olmadığının altını çizerek canlı hayvan ve et ithalatının yarattığı tehlikeye dikkati çekiyor. Üreticinin teşvikli kredi ile 7 bin liraya gebe düve aldığını, Angusların getirilmesi ile bunların değerinin 3 bin liraya düştüğünü belirterek, “Şimdi o üretici ne yapacak? Madem günü kurtarmak için hayvan ithal edecekseniz neden üreticiyi borca soktunuz? Böyle hayvancılık politikası mı olur?”
İşte sektörü bilen, geleceği okuyabilen bir üreticinin ağzından hayvancılığın durumu. Yani hiç parlak değil. Ne yazık ki acı gerçek bu…
“Devlet, üretmememiz için uğraşıyor”
Dağda yerli ırk kesim hayvanı üreticiliği yapan Mehmet Kasap, maliyecilerden yana hayli dertli. Ahırındaki buzağıların kulak küpelerinin birkaç ay önce takıldığını söyleyen maliyecilerin, “Demek ki sen üretici değil tüccarsın. Bu işin ticaretini yapıyorsun” diye 7 bin lira ceza kestiğinden yakındı. “Yeni doğmuş buzağılara küpelerini annelerinin karnında takacak halimiz yok. Ama bunu bile anlatamıyoruz. Devletin bu tavrı bizim moralimizi bozuyor. Sanki bilinçli olarak bu işi yapmamamız isteniyor. Üretimden çıkmayı düşünmeye başladık.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi/Akdeniz