‘HAZMEDECEKSİN’… / ŞÜKRAN SONER
Evet, Sayın Başbakan demokrasiye inanıyorsanız, sizin de dediğiniz gibi demokratik muhalefeti, medyadan gelen eleştirileri, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalardan, meslek örgütlerinden gelen eleştirileri, direnişleri, hele de işçinin hak arama eylemlerini içinize sindirecek, hazmedeceksiniz…
‘Hazmedeceksin’…
Evet, Sayın Başbakan demokrasiye inanıyorsanız, sizin de dediğiniz gibi demokratik muhalefeti, medyadan gelen eleştirileri, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalardan, meslek örgütlerinden gelen eleştirileri, direnişleri, hele de işçinin hak arama eylemlerini içinize sindirecek, hazmedeceksiniz… Rejimi demokrasi olan hangi ülkede bu boyutlarda yandaş medya üretilmiş, en sınırlı ölçeklerde bağımsız gazeteciliğin yapılmasına katlanamaz iktidar örneği yaşanmıştır? İpin ucunu öylesine kaçırdınız ki., görmezden gelinemeyecek haberler çok sınırlı, çok sansürlü verildiği halde, medyadan, gazetecilerden bunların hesabını soruyor, apaçık tehdit ediyorsunuz…
Rejimi demokrasi olan hangi ülkede işçinin sigortalı, yasal çalışanından daha büyük sayılarla yasadışı kayıt dışı çalıştırılanı, bir o kadar işsizi varken çalışma çağındaki nüfusunun ancak her 50 kişisinden biri sendikal haklardan yararlanabilmektedir? İşte o, bir daha asla güvenceli, toplusözleşme düzeni olan iş bulamayacak, aslında bugünün gerçeklerinde sigortalı iş, hatta kayıt dışı iş bulmaları da zor 12 bin TEKEL işçisini, işlerini kaybetmemek için direnmelerini, böylesine ağır suçlama, tehdit etme hakkınız olabilir mi?
Evet Sayın Başbakan, sivil diktatoryanın sizin iktidarınız döneminde nasıl son bulduğunu (!) anlamakta zorluk çekilse bile, diktatoryal eğilimli bir Başbakan’ın dahi, işten atılmamak için direnen işçilerin karşısına çıkıp, kolay kolay "yetimin hakkını size yedirmem" diyebileceğine siyaseten inanmak güç.. …
Kamu işletmesi TEKEL’i satma, özelleştirme kararı verirken, hele de adı demokratik, sosyal devlet olan bir rejimde, iktidarın Başbakan’ın baş sorumluluğu işçinin çalışma hakkını, işini koruma değil midir?
Bu koruma ille de kâr eden, kamuya gelir getiren kamu işletmesini satma isterisi gündemdeyse, öncelikle satışla birlikte işçinin iş güvencesinin alınması önlemleri ile olabilirdi. Olmadı, gönüllü işçinin sorumluluğunu üzerinize aldınız, onlara kamu işletmelerinde iş yaratma sorumluluğunuz yok mu? Kamuoyunu kıdem, ihbar tazminatlarını veriyoruz sözü ile kandırabilir misiniz?
Zaten özel sektör işvereni bile işçiyi işten atarken bu tazminatları ödemek zorunda olduğunu, ödemezse gecikme faizi ile ödemek zorunda kalacağını bilir. Geçici, iş güvencesiz, hak edilmiş ücretinin üçte birleri ölçeğinde 4C ile kimi kandırıyorsunuz?.. Siz, şimdi bu korkunç soğukla savaşarak işekmek hakkı için ölümüne direnen işçiyi "yetimin hakkını yedirmem" sözü ile suçlarken hükümetinizin iktidarı, sizin sorumluluğunuzda gerçekleştirilmiş özelleştirme talanında, kamu malının, işçisiz, ucuza satışın hesabını vermezseniz, asıl yetimin hakkını yedirdiğinizi kimseler görmüyor mu sanıyorsunuz?
Evet bir tek TEKEL’in içki bölümünü satın alanlar nasıl oluyor da üç yıl sonra üç katı kârla başkalarına satış yapabiliyorlar? Yetim hakkından, bu büyük vurgunun hesabını vermek, iktidarınızın, sizin sorumluluğunuzda değil mi? …
Yandaş sermaye yaratmak çarpık demokrasimizde siyasi iktidarların, liderlerin genel eğilimi, suçu sayılabilir. Ancak sizin iktidarınızda yaşanan boyutlar, örnekler öncekileri aratan, dudak uçurtan boyutlarda değil mi?Hem de çoluk-çocuk, akrabayı taallukatla birlikte…
Çocuk yaşta siyasi lider, bakan çocuklarının, böylesine büyük büyük işadamları olup, zenginleştikleri bir başka iktidar örneği yok galiba. Kamuoyuna yansımış, yani bilinen, duyulmuş örneklerin her biri bile, bir başka ülkede siyasi liderin siyasal yaşamına son verilmesi sonucunu getirecek nitelikte siyasi skandal sayılır.
Dün yolumu kesen bir vatandaş, mizah ve çizer olamadığı için, ya da mizahçılarımızın sizin şu tarihe yazılacak "yetimin hakkını yedirmem" sözünüzden yola çıkılarak, iz bırakacak etkinlikte bir kara mizah örneği yaratılamamasından nasıl da hayıflanıyordu. Siz belki ayırımında değilsiniz ama bilebildiğimiz siyasi iktidarların hiçbiri sizin kadar şanslı değillerdi. Siyasi liderlerin hiçbiri de medyaya, eleştirilere karşı sizin kadar tepkili, hoşgörüsüz, öfkeli olamadılar.
Demokrasinin olmazsa olmazı, alfabesi kuvvetler ayrılığında; yasama ile yürütme yasaların öngördüğü çerçevelerin, ölçülerin dışında emrinizde. Zaten kendiniz tüm açıklamalarınızda son kararların tekil elinizde olduğunu açıklamaktan haz duyuyorsunuz. Yargının yandaş hizmetleri yetmiyor, AB’ye uyum bir kez daha gerekçe yapılarak yargı bağımsızlığını daha da geriye götürecek reçeteler arayışı gündemde. Hükümet icraatlarınızı, kamu yararı, hukuka uygunluk çerçevesinde denetleme görevli Cumhurbaşkanlığı onay makamı gibi işletiliyor.
Sözde özerk kurumların, YÖK* benzerlerinin halleri ortada… Evet Sayın Başbakan, çoğunluk iktidarı, gücü elinizde, demokrasiyi hazmetmekten siz bu kadar uzak kalır, gündemdeki birkaç örnekten de görüldüğü üzere tehditlerle sesini çıkarmaya çalışanları ezme, susturma eğiliminde olursanız., demokrasi kültürü eksik bir toplumda, nasıl bir örnek oluşturursunuz?