HER MESLEKTEN KADIN AYRIMCILIĞA UĞRUYOR
8 Mart Dünya Kadınlar Günü 1975´te ilan edildi ancak kadınlar hâlâ, şiddet, taciz, mobbing ve emek sömürüsüyle karşı karşıya kalıyor. Çalışma hayatlarında, evlerinde, sokaklarında, hayatın her alanında bir çok sorun yaşıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü 1975’te ilan edildi ancak kadınlar hâlâ, şiddet, taciz, mobbing ve emek sömürüsüyle karşı karşıya kalıyor. Çalışma hayatlarında, evlerinde, sokaklarında, hayatın her alanında bir çok sorun yaşıyor. Hatta "namus", "töre" adına öldürülüyorlar. Kadın cinayetlerine mahkemelerin verdiği kararlarsa vicdanları yaralıyor. Kadın gazeteciler yürüttükleri basın faaliyeti dolayısıyla kimi zaman polisin, kimi zaman medya patronlarının hedefi olurken, hekim kadınlar, evde eş, hastanede hasta ve yöneticüerin hedefi oluyor.
Neredeyse tüm meslek dallarında kadınlar aynı sorunları yaşıyorlar. Kadınlar ile meslek hayatlarında yaşadıkları sorunları konuştuk.
‘Doktorsun tahammül göstereceksin’
Filiz Ünal İncekara-Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyesi: Kadın hekimler ağır ve tehlikeli iş kolunda çalışıyor. Ama gözle görülmüyor. Doktorsun nöbetini tutacaksın, annesin doğuracaksın, doktorsun tahammül göstereceksin. Biliyorsunuz şiddet en fazla kadın sağlık çalışanlarına yönelik.
Kadınların ataerkil düzen nedeniyle sırtlarına yüklenmiş bir yük var zaten. Çocuğuna bakmak zorunda, iyi anne olmak zorunda, iyi ev kadını olmak zorunda bunun yanında bir de iyi doktor olmak zorunda. Bunun dışında hekimlerin ve hemşirelerin en büyük sıkıntısı kreş. Bu hükümet gelir gelmez kreşleri kapattı. Bir anne eğer çocuğu sağlam ve sağlıklı bir yerde değilse hizmet veremez. Süt izni haklarımız verilmiyor. Bununla da yetmiyor şiddete maruz kalıyoruz.
Esra Koçak-Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Başkanı: Medyada her gün kadınların şiddete uğradığını, öldürüldüğünü, tacize, mobbinge maruz kaldığını okuyor, izliyoruz. Bu haberler her geçen gün artıyor. Üstelik biz sadece basma yansıyan boyutunu görüyoruz. Medya çalışanlarının üçte birini oluşturan biz kadın çalışanlar da ayrımcılıktan mobbinge, eşit işe eşit ücret verilmeyişinden cinsel tacize, işten çıkartılmalara, maruz kalıyoruz. Daha geçtiğimiz günlerde bir kadm gazetecinin polis tarantıdan nasıl hedef alındığına hepimiz şahit olduk.
Medyadaki kadın sorunu kadar kadına yönelik şiddet haberciliği de sorunludur. Bu haberler kadını nesneleştiriyor, şiddeti olağanlaştırıyor, hatta meşrulaştırıyor. Haberlerdeki eril dil ve bakış açısı, toplumdaki cinsiyet ayrımcılığını besliyor, mağdur olmuş kadını bir kez daha mağdur ediyor.
Bizler, mor gözü sayfalara taşımadan da, kadının bedenini metalaştırmadan da, "aldatıyordu dövdüm" gibi şiddet uygulayan elin sözünü başlığa çıkartmadan da kadma yönelik şiddet haberleri yapılabileceğine inanıyoruz. Bizler, hem medyada erkek egemenliğine, cinsiyetçiliğe, hem de yaşamın her alanında kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin bir parçası olacağız.
Toplum olarak hayır demeliyiz’
Tülay Çelikyürek-Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı: Nüfus sayımları, Türkiye nüfusunun yarısının kadın olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak aktif nüfus içerisinde yer alan kadın oranı, nüfusun üçte birini büe geçmemektedir. Keza, okur-yazar olmayan kadın oranı, belirgin biçimde okuryazar olmayan erkeklerden fazladır. Bu iki olgu bir arada, kadınların çalışma yaşamı ve eğitimi bakımından, erkeklerin gerisinde bırakıldığının bir göstergesidir. Cinsel ayrımcılığa ve şiddete toplum olarak "hayır’ demeliyiz. Kadm cinayetlerinde, mahkemelerce verilen kararlarda "haksız tahrik" indirimi uygulamasının, TCK’da yapılacak değişikliklerle acilen kaldırılması gerekmektedir. Biz kadm avukatlar, olumsuzluklara karşı kadınların siyasette, temsilde, toplumun her alanında eşit biçimde yer almasını, ayrımcı uygulamalar ve politikaların artık sona erdirilmesini istiyoruz.