EĞİTİM, kişilere sosyal statü ve hayat boyu gelir faydası gibi özel fayda sağlamaktadır. Bunun yanında sosyal huzur ve kalkınmayı hızlandırma gibi sosyal fayda da yaratmaktadır.
Beşeri sermaye, “bireylerin işgücü piyasasında ve piyasa dışı faaliyetlerde verimliliğini artırmak, kaynak kullanımında etkinliği sağlamak için, insana yapılan eğitim ve sağlık harcamalarıdır.” Bu yatırım, önce ferdin hayat boyu gelirini artırır, sonra da verimliliği artırdığı için milli gelir artışı da yaratır.
İktisadın babası olarak kabul edilen Adam Smith, 1776 Milletlerin Zenginliği kitabında eğitimin bir yatırım olduğunu keşfetmiş ve özetle;
· Çok fazla emek ve zaman maliyeti ile eğitilen insan, pahalı bir makina ile karşılaştırabilir.
· EĞİTİMin toplumsal refahı olumlu etkiler, üretimde iş bölümüne imkan sağlar, üretim kapasitesini ve ürün kalitesini artırır;
· EĞİTİMin insanları daha bilinçli kılar ve bu nedenle eğitilmiş olanlar sermaye sahibinin kamu çıkarlarına aykırı ve gelir dağılımını bozucu uygulamalarına karşı çıkarak denge sağlar;
· Eğitilmiş insanların batıl itikatlar ve yanlışlara karşı, daha duyarlı olur; demiştir.
EĞİTİMin yatırım vasfını artırmak için yükseköğrenimde ve özellikle teknik eğitimde fırsat eşitliği olmalıdır. Paralı eğitimde fırsat eşitliğinin, belirli bir oranda (yüzde 5 veya 10) burs vermekle sağlanacağı sanılıyor. Bu demektir ki yetenekli olanların yalnızca bir kısmı eğitimde fırsat eşitliğinden yararlanacaktır. Gerçekte ise yetenekli olanlar ne kadar geniş tabandan seçilirse, eğitimin yatırım vasfı o kadar yüksek olur.
Ara eleman ve teknisyen yetiştirme konusunda ise tam bir sorunlar yumağı içindeyiz. Oysaki Geçmişte Köy enstitüleri dünyada eşi olmayan bir tecrübedir.
Öte yandan Köy Enstitüleri uygulamalı eğitim sisteminde hem değer yaratma ve hem de deneyim kazanma sağlayarak yine Dünyada bu sistemin en iyi örneğini vermiştir.
Köy Enstitüleri, ortaokul ve liseyi kapsayan okullardı. 1937’de ilk kez denenmiş ama yasal olarak 1940 yılında hayata geçirilmiş bir sistemdir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, köye ve köylüye eğitim ve hizmet götürmenin bir aracı olarak planlanmıştır.
Köy Enstitülerinde Müfredat; kültür, tarım, dersler olmak üzere üçe ayrılırdı. Dersler tarih, coğrafya, Türkçe, yurttaşlık bilgisi, fizik, kimya, matematik, tabiat ve okul sağlığı, el yazısı, resim-iş, beden eğitimi ve ulusal oyunlar, müzik, askerlik, kızlar için ev idaresi ve çocuk bakımı, öğretmenlik bilgisi, zirai işletmeler ekonomisiydi. Bu derslere ilave olarak; bahçe ve tarla ziraatı, sanayi bitkileri ziraatı, zootekni, kümes hayvanları bilgisi, arıcılık ve ipek böcekçiliği, balıkçılık ve su ürünleri, ziraat sanatlarından oluşan ziraat derslerine; yine köyde ihtiyaç duyulabilecek meslekler için de köy demirciliği, köy dülgerliği, köy yapıcılığı, köy el sanatlarından oluşan teknik derslerinin programda yer almıştır.
Bir sorun olarak, uygulama noktasında tarım ve teknik daha ağır basar hale gelmiştir. Bu sorun tenkit çekmiştir.
1946’dan başlayarak bu okullar kapatılmaya başlanmış, 1954’te tamamı kapatılmıştır.
Tüm Türkiye’de 1940-1954 arasında köy enstitülerinde 6875 eğitmen, 1.398 kadın, 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.341 öğretmen yetişmiştir. Bu okullar sağlıkta 1599 sıhhiye denilen mezunlar da vermiştir.
Bunların kapatılmasında, öğrenimin yetersiz olduğu öne sürülmüşe de, gerçekte bu okullar için yeterli kaynak ayrılmamış ve sol düşüncenin hakim olduğu kanısıyla ideolojik yaklaşım sonucu kapatılmıştır.