İÇE KAPANMA ARTTIKÇA, İŞSİZLİK DÜŞMÜŞ GÖRÜNÜYOR
Kasım ayı işgücü göstergeleri açıklanınca, o alışıldık sığ yorum yine tekrarlandı: “İşsiz sayısı 1 yıl önceye göre 459 bin azaldı, işsizlik oranı da yüzde 13’ten yüzde 11’e geriledi. Geçtiğimiz ekimden kasıma da işsiz sayısı 90 bin azaldı, işsizlik oranı da 0.2 puan düştü.” Öncelikle belirtelim ki, işsiz sayısına ve işsizlik oranına bakarak yapılan bu “resmi yorum”, gerçeği yeterince anlatmıyor. Gerçek nedir?
Öncelikle, işgücüne, yani iş bulmak için iş pazarına çıkmışların sayısındaki değişime bakmak gerekir. Ne görüyoruz?
2010’da kasımdan ekime işgücünde 208 bin çekilme var, bu bir. İkinci olarak istihdama bakılmalı. İşi olan nüfus artmış mı, azalmış mı? Kasımdan ekime istihdamın artmadığını, tersine 118 bin azaldığını görüyoruz. Yani hem işgücü göstergesinde geri çekilme var, hem işi olanlarda.
Bu ne demektir ? İşini kaybedenlerin sayısına ek olarak, 90 bin kişi işgücü pazarından çekilmiş. Nereye gitmişler? Birincisi, “Umutsuz işsizler” grubuna katılmışlardır. Bunların Ekim’de 1 milyon 974 bin olan sayıları, pes edip iş aramaktan vazgeçen 84 bin kişi ile daha kalabalıklaşmış ve 2 milyon 58 bine çıkmıştır. Pes edip içe kapanan, işgücü piyasasından çekilenlerin ikinci adresi “ev”dir ve evde, pes etmiş kadınlar içe kapanmaktadır. Nitekim, ekimden kasıma evde, “ev işiyle iştigal eden” ve tamamını kadınların oluşturduğu 15 yaş üstü nüfus, bir ayda 151 bin kişi artarak 12 milyon 50 bine ulaşmıştır. Umudunu kaybedip iş aramaktan vazgeçen, mekânı kahvehaneler olanlarla, pes edip eve çekilen kadınlar, böylece, işgücü pazarını tenhalaştırırken işsiz sayısını da düşmüş gösteriyor, olan budur.
İşte bu içe kapanmayı, geri çekilmeyi görmeyince, sahnenin önünde kalan işsiz sayısı ve sahnede kalan işgücü ve istihdam ile gerçek işsizliği göremezsiniz. Bu sahne arkası ile birlikte değerlendirildiğinde, Kasım 2010 itibarıyla işsizliğin azalmadığını tersine, kış mevsiminin de etkisiyle arttığını görüyoruz. Bir kere tarımda bir ayda 223 bin kişinin istihdamdan çekildiğini, turizmden 18 bin, ticaretten 55 bin, hatta finanstan 22 bin kişinin işini kaybettiği görülüyor. Buna karşılık imalat sanayisinin 146 bin, eğitimin, okulların açılmasının etkisiyle 38 bin kişiyi istihdam ettiği görülüyor.
Ama sonuçta, sahne arkasına geçen, umutsuz işsizlerin kahvehanesine ve eve kapanan kadınlarla birlikte düşünüldüğünde, işsizlerin sayısının düşmediğini, tersine arttığını görüyoruz. Bu umutsuz işsizlerle birlikte gerçek işsizliğin yüzde 11 değil, yüzde 17.6’yı bulduğu, sayı olarak da 4.9 milyona yaklaştığını görebiliyoruz.
İçe kapanmaları, işgücü pazarından çekilmeleri akıldan çıkarmadan, sahnede kalanlar üstünden konuşursak, genç işsizliği bütün yakıcılığıyla sürüyor.
15-24 yaş grubunun, özellikle tarım dışında olanlarının, kentte yaşayanların işsizliğinin yüzde 24.4 olarak önemini koruduğunu görebiliyoruz. Diplomalı işsizlik de öyle. Resmi işsizlerin yüzde 42’sini lise, mesleki lise ve üniversite mezunları oluşturuyor. Evet, Kasım 2010 itibarıyla 407 bin lise mezunu, 289 bin meslek lisesi mezunu ve 479 bin üniversite mezunu olmak üzere 1 milyon 175 bin diplomalı işsiz, iş bekliyor.
Bu arada, detaylara bakmadan, “Yüksek büyüme işsizliği düşürdü” başlığı ile ortaya çıkan Bahçeşehir Üniversitesi’nin Betam’ına, işgücü dışı nüfus alanını analize katmadan yorum yapmamasını salık verirken, istihdamda sektörel durumu da tahlil etmesini öneririm. Tarımdaki büyüme 2010’da yüzde 0.5’i bulmazken tarımda istihdam nasıl oluyor da yüzde 7 artabiliyor? O tarım, 2009 Kasım’ından bu kasıma nasıl 354 bin yeni istihdam yaratmış oluyor acaba? 2010’un istihdam artışının yüzde 31’inin tarımda gerçekleşmiş görünmesini sorgulamadan, bilim adına nasıl böyle başlıklarla ortaya çıkıyorlar, anlamak zor.
MUSTAFA SÖNMEZ – CUMHURİYET