İDEOLOJİK SUÇLULAR; HAKKINI ARAYANLAR
İDEOLOJİK SUÇLULAR; HAKKINI ARAYANLAR
Küreselleşmenin yıkıcı etkilerini kabul eden ve göstermelik de olsa halklarından ‘özür dileyen’ küresel kapitalistlerden habersiz tarihe geç kalan Türk neoliberalizmi ‘Tekel işçisine’ cadı avına çıktı…
Neoliberal paradigmanın iflası kapitalizmin ev sahipleri tarafından dillendirilip, sistem sorgulanırken Türk kökten liberalleri mutat fanatizmleriyle ‘Tekel işçisi’ çadırını sökme planı kuruyorlar.
Yasa yapıcı, yasak koyucu mutlak güç piyasanın kurallarını çiğneme cüreti asli ‘ideolojik suçtur’.
Linç kültürünün hazır ve nazır nöbet tuttuğu ülkemizde ‘ideolojik suçluluk’ komünistlik ve halk düşmanlığıyla harçlanıp ‘çalışanın hak mücadelesinin’ üzerine salınır.
Sistemin ideolojisi ‘tıkır tıkır’ çalışırken maraz çıkaran Tekel direnişinin cürmüyle ‘ideolojik suçlular’ peydah edildi.
İşsizlikten yoksulluğa, yetimin tüyünden vatandaşın vergisine ‘göz koyanlar’ yani piyasa buyruklarına kafa tutan Tekel işçileri için sivil ve resmi baskı teknolojileri devreye sokuldu.
Tekel işçileri, şeytanı, komünisti, PKK’lısı ve toplum düşmanıyla tüm fitne fesada yataklık yapma iddiasıyla provokatör odak olarak hedefleştirildi.
Siyasi tarihimizde kullanışlığıyla meşhur bu ‘suçlama kümesi’ dolaşıma devlet bakanı tarafından sokuldu.
Emniyet güçleri ‘Tekel direnişine’ katkı veren kuruluşlar için suç duyurusunda bulundu.
Ay sonunda Ankara Sakarya Caddesi’nde ‘mıntıka temizliği’ yapılacağı açıklandı.
Milli motivasyonlarıyla şöhretli kalabalıkların dikkati Tekel direnişinin üzerine çekmek için projektörler açıldı.
Hak mücadelesini ‘ideolojik halk düşmanlığına’ çevirme telaşındaki iktidar, çok riskli oyun hazırlığında.
Neoliberal devlet, şiddetini taşeron halk kalabalıklarının öfkesiyle ve emniyet güçleriyle ortak kullanan devlet aklıdır.
Toplum nezdinde ‘direnişin’ meşruiyetini kırmak için ideolojik operasyon başlattı.
Operasyonda medya, siyaset, sivil toplum ve özel sektör eş güdümlü çalışıyor.
Hükümet, Tekel direnişini ‘yasa dışı’ ilan edip, işçilerin yıllarca çalışarak hak ettikleri tazminat bedellerini halkın gözünün içine sokarak ‘milyar milyar’ söyledi.
Sanki yoksulların cebinden alınıp kerhen Tekel işçilerine verilmiş tavrı, gözden kaçmadı.
Bu tazminatların Tekel işçilerinin analarının ak sütüne denk hak olduğundan söz edilmedi.
4-C kapsamındaki geçici ve bir yıl sonrası müphem iş koşullarındaki maaşlar halka sorularak ‘az mı yahu’ dendi.
Devletin kendi kendini inkarında halkın kullanılması yeni bir taktik değildi ne de olsa…
Maaş hakkının emek ve alın teriyle ödünlediği yasaları kimse sorgulamayı akıl etmez böyle vakitlerde… .
Tazminatların yatırıldığı banka, işçilerin hesap hareket ve bilgilerini ispiyonlayarak, kaç kişinin tazminatını çektiği ve 4-C’ye geçtiği alt yazı olarak ekranlara yansıdı.
Medya zaten kamuoyunun kafasını karıştırarak,’direniş’ algısını zayıflatmak için en etkin silah olarak kullanılacak önümüzdeki günlerde de…
Senaryonun parodi bölümünde genç neo-devlet koruyucuları, ezilen devleti koruma altına aldıklarını bildirdiler.
Şımarık ergenlik, Tekel işçilerini hedef alan karalama kampanyasında ‘devleti ezenler’ diye işçilerin devletin parazitliğinden vazgeçmelerini istediler.
Velhasıl ciddi akıl burkulması ‘Tekel işçi direnişini’ yıkmak için kolları sıvamıştı…
Neoliberal devletin piyasanın emrine amade ettiği coğrafyalarda örgütlü hak mücadelesinin başı anında ezilmelidir.
Dünyanın sayılı ‘kayıtdışı’ ekonomisinin ‘toplama kampları’ şartlarında çalıştırdığı sudan ucuz ’emekle’, yine dünyanın 5. büyüklüğündeki işsizlik, el ele verirse piyasanın altı üstüne gelebilir.
Demek ki ‘piyasanın sağlıklılığı’ hak ve hukukun kanı içilmeden korunamıyor…
Kaynak: Akşam Gazetesi -Nihal KEMALOĞLU