İHRACATTAN DÖNEN GIDALARI BİZE Mİ YEDİRİYORLAR?
İhracattan dönen gıdaları bize mi yediriyorlar?
Uzun bir süredir bana en çok yazının başlığındaki soru soruluyor. Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerde, kuru gıdalarda yani tarım ürünlerinde aflatoksin (küf hastalığı), pestisit(zirai ilaç, zehir), Akdeniz meyve sineği vb. çıktığında iade ediliyor. Buna ilişkin olarak sık sık haberler yayınlanıyor. Okurlarımız, tüketiciler de geri gönderilen, Türkiye’ye iade edilen bu ürünleri biz mi tüketiyoruz, bize mi yediriyorlar diye soruyor.
Konunun yasal, halk sağlığı, ekonomik, ülke imajı, vicdani, kamunun sorumluluğu gibi birçok boyutu var. Bu yazı saydığımız bu boyutları tek tek ele alan derinlikli, bilimsel bir araştırma yazısı değil. Bu yazı, ihracatçılarla konuşarak derlediğim, ihraç edilen tarım ve gıda ürünlerinin neden iade edildiğini ve iade kararı verildikten sonra nasıl bir prosedür uygulandığını kapsıyor. İhracatçıların yani bu işin muhataplarının anlatımıyla sizlerle paylaşmak istedim.
İhracatta öne çıkan tarım ve gıda ürünleri
Yurtdışındaki alıcılar Türkiye’den belli ürünleri sipariş ediyor. Yani önce yurtdışından bir sipariş geliyor. Özellikle kuru meyve üzerine konuşursak. Kuru üzüm, kuru incir, fındık, kuru kayısı Antep fıstığı gibi ürünlerle ilgili Avrupa’da büyük alıcılar var. Bunlar bu ürünleri alıp Belçika, İsviçre, İtalya gibi çikolata üreticilerine, gıda sanayicilerine ve marketlere satıyor. Bu çikolata üreticileri veya diğer gıda sanayi kuruluşları hammadde olarak kullandıkları bu ürünleri Türkiye’deki ihracatçılardan doğrudan da alabiliyor.
Kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı, fındık gibi bazı ürünlerde Türkiye en büyük tedarikçi konumunda. Yani bu ürünleri kullanan sanayilerin hammaddesini biz üretiyoruz. Dolayısıyla Türkiye’den bu ürünleri almak durumundalar. Bu alıcılar, firma temsilcileri zaman zaman Türkiye’ye gelerek ürünü yerinde görür. Örneğin incir alıcısı firmaların temsilcileri Temmuz- Ağustos gibi İzmir’e, Aydın Nazilli’ye yani üretim bölgesine gelerek ürünü görüyor ve sipariş veriyor. Ekim ayı itibari ile de ihracat başlıyor.
Ürünün yüzde 10’u dönecek hesabı ile fiyat veriliyor
Öncelikle ilk giden ürünlerde 3-4 konteynerde çok sorun çıkmıyor. Fakat ilerleyen zamanlarda incirde en çok görülen aflatoksin (küf) gibi sıkıntılar yaşanıyor. Bu risk her zaman vardır. Bu nedenle firmalar teklif verirken yani Türkiye’deki bir ihracatçı Avrupa’daki alıcıya fiyat teklifi verirken 50 konteyner ürün gönderecekse bunun yüzde 10 civarında yani 5-6 konteynerin geri dönebileceğini hesaplayarak ona göre fiyat veriyor. Daha baştan yüzde 10 ürünün geri dönebileceği öngörülüyor.
İhracat kolay, geri getirmek çok zor
Türkiye’den bir ürünü gönderdiğiniz zaman ihracatta çok zorlanmıyorsunuz normal prosedürler uygulanıyor. Gönderdiğiniz ürünü geri getirdiğinizde Tarım Bakanlığı çok ciddi sorun yaratıyor. Neden?
Bakanlık; “sen bu ürünü gönderdin ve geri geldi. Türkiye imajına zarar verdin. Türkiye’nin marka değerine, gıda ürünleri imajına, pazardaki gücüne zarar veriyorsun. Ülkenin yanlış tanınmasına neden oluyorsun” diye ciddi zorluklar çıkarıyor. Bu nedenle hiç kimse ürününün geri gelmesini istemez.
Taze meyve ve sebze dışındaki ürünler geri geliyor
İhracatı yapıldıktan sonra gittiği ülkede kalıntı, zararlı, hastalık gibi nedenlerle sorun yaşanan ürünlerin yüzde 90’ı ülkeye geri getiriliyor. Burada da iki ayrı ürün grubunda farklı uygulama var. Domates, çilek, kiraz, biber, salatalık ve benzeri yaş ürünler geri getirmek yerine orada imha ediliyor. Kuru meyveler grubu olarak incir, üzüm, kayısı, fındık, Antep fıstığı ve baharatlar geri getiriliyor.
İhracatçılar bunun nedenini fiyat ve dayanıklılık, son kullanma tarihi ile açıklıyor. Diyelim ki Almanya’ya ihraç ettiğiniz incirde aflatoksin çıktı ve ürün iade edildi. Kilosunu 7-8 dolara sattığınız bir inciri orada bırakamazsınız. Ekonomik değeri çok büyük. Almanya kabul etmedi, ben bunu Afrika’ya göndereyim deseniz 7 dolar Afrika’ya çok yüksek gelir ve satamazsınız. Fiyat tutmaz. Ne yapılıyor? Türkiye’ye geri getiriliyor. Tekrar elden geçirilip seçiliyor. Aflatoksinli olanlar ayıklanıyor. Ayıklandıktan sonra ya tekrar satılıyor ya da buradan ezme yaparak, farklı bir ürüne dönüştürülerek, karıştırılarak farklı ülkelere ihracatı yapılabiliyor. Ya da ayıklandıktan sonra içeride satılıyor.
Ekonomik değeri yüksek ürünler geri getirilir
Ürünün ülkeye geri getirilmesinin temel nedeni tabii ki ekonomik. İncir örneğinden devam edersek; Almanya’ya 50 ton incir gönderdiğiniz zaman iyi bir incirin kilosu bugün 9 dolar civarında. Tonu 9 bin dolardan 50 ton dediğiniz zaman 450 bin dolar yapar. Önemli bir para. Kimse bunu ben gönderdim ama satamadım orada çöp olsun diye bırakmaz. Yani kimse bu üründen vazgeçemez.
Ürün imha edilirse imhanın da bir bedeli var, onun parası ödenir ve imha edilir. İmha şekline göre bu bedel değişir. Toprağa gömülürse ayrı, yakılırsa ayrı imha bedeli ödenir. Ama kuru meyveler, baharat gibi yani pahalı olan ürünler imha edilmez geri getirilir.
Pestisit veya kalıntı değeri düşük olan ülkeden red almış ürünü kalıntı değeri daha yüksek ülkeye gönderen ihracatçılar da var. Örneğin kayısı da doğal olan kükürt oranı 200 ppm ise Almanya bu değerin üstünde kükürt olursa reddediyor. Ama bu oran Amerika’da, Kanada’da 3 bin 500 ppm’e kadar kabul edildiği için Almanya’dan red yiyen ürünü bu ülkelere ihraç edebilirsiniz.
Hiç kimse “ürünüm sorunlu çıktı” demez
Tabi hiç kimse “ben bu ürünü ihraç ettim, ilaç kalıntısı çıktı veya aflatoksin çıktı o nedenle geri getireceğim” demez. Genellikle “gönderdiğim alıcı almadı, fiyatla ilgili bir sıkıntı oldu ben bunu geri getirmek istiyorum” diye bu şekilde başvurarak geri getirmek ister. Gerçekten bu şekilde geri gelen ürünler de var.
Geri gelen ürün her zaman sorunlu, zirai ilaç kalıntısı olan ya da aflatoksinli olan ürün değildir. Bazen ürünü gönderirsiniz karşıdaki müşteri batmış olabilir, malı geri getirirsiniz. Bazen pazarlık yaparsınız anlaşırsınız malı gönderirsiniz, 9 Euro’ya anlaşırsınız, ürün gittiğinde karşı taraf der ki fiyat 7 Euro’ya düştü ve bunun üzerinden ödeme yapacağız. O zaman ürünü geri çekebilirsiniz.
Fındığı diğer ürünlerden farklı değerlendirmeli
Avrupa Birliği’nde belli ülkeler işte bu ürünü imha eder belli ülkeler geri gönderir gibi bir klişe yok. Avrupa Birliği kuralları hepsinde geçerli. Şunu söyleyebiliriz, alıcılar tabi Türkiye’yi de ürkütmek istemiyor. Çünkü Alman, İsveç, Belçika çikolata fabrikalarının Türkiye’deki hammaddeye ihtiyacı var. Bu nedenle Türkiye’yi küstürmek istemezler. Ürün bazında bakıldığında özellikle fındığı diğer ürünlerden farklı bakmak lazım. Çünkü en az sorun fındıkta yaşanıyor. Hem buradaki ihracatçıların büyük çaplı olması hem de alıcıların da buna özen gösteriyor olması fındık da en az sıkıntı yaşanan ürün oluyor.
Ürün bazında bakıldığında kuru kayısı da genelde kükürt fazla olunca problem oluyor. İncirde aflatoksin nedeniyle çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Kuru üzümde ciddi olarak pestisit sıkıntısı var.
Domates, çilek, biber, kiraz geri gelmez
Kuru meyve ve baharatlar geri getirilirken yaş meyve ve sebze ürünleri genellikle geri getirilmez gönderilen ülkede imha edilir. Çünkü fiyatı ve ürünün dayanıklılığı nedeniyle geri getirilmesi büyük zarar olur. İhraç edilirken de geri gelmeyeceği bilinerek gönderilir. Fiyatı da buna göre verilir.
Yaş meyve ve sebze de ilaç kalıntısı, böcek ve benzeri nedenlerle ürün reddedilebiliyor. Ama bu ürünler ülkeye geri getirilmiyor. Bu mallar genellikle imha oluyor. Zaten seracılarla alıcı arasında bir anlaşma var. Genellikle buradaki seracı ile Avrupa veya Rusya’daki alıcı aynı aileden veya uzun yıllardır birlikte iş yapanlardır. Dolayısıyla ürünle ilgili problem çıktığında orada imha edilir, geri getirilmez. Hem ekonomik olarak hem de domates, kiraz, çilek, biber gibi ürünler uzun süre dayanamadığı için orada beklerken su kaybı nedeniyle pörsümeye başlar, çöp olur. Kullanılamaz.
Asma yaprağında ciddi sorun var
Türkiye’de gündeme çok fazla gelmese de asma yaprağı ihracatında çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Genel bir söz var; “bir bağın ya üzümü ya da yaprağı para eder.” Fakat, Türkiye’de hem üzümü ham yaprağı para etsin diye bakılıyor. Birçok ülkede üzümü satacaksanız kullanılan ilacı ona göre atarsınız. Yaprağı satacaksanız ilacı ona göre kullanırsınız. Hem yaprak hem üzüm için ilaç kullanırsanız ihracatta da iç piyasada da üründe ilaç kalıntısı ciddi sorun oluyor. Asma yaprağı birçok mutfakta yaygın kullanılıyor. Avrupa’ya da, Suudi Arabistan’a da satıyoruz. Her kültürün mutfağında var. Avrupa’ya yaprak ihracatında yüzde 100 analiz zorunluluğu var. Sarma olarak ihraç ettiğinizde yüzde 20 analiz yapılıyor. Bilinçsiz ilaç kullanımı nedeniyle ciddi sorunlar yaşanıyor.
Tarım Bakanlığı fabrikada, limanda değil tarlada kontrol yapmalı
Denetimle ilgili de ciddi bir sıkıntı var. Tarım ve Orman Bakanlığı limana 5 metre kala kontrol, denetim yapıyor. Yani işin asıl kaynağı olan tarlada yapmıyor. Bir ihracatçı ürünü ihraç ederken bazen ürünü hiç görmez, göremez, ellemez, dokunmaz o ürünü alır ihraç eder. Fabrikalar açısından da böyledir. Bazen bir ürünü alır işler ihraç eder. Asıl denetleme yapılması gereken yer tarladır. Köylünün ürettiği üründe denetim yapmak lazım. Üzüm örneğinde olduğu gibi üretici hem yaprak hem üzüm satmak için ikisinin de ilacını atıyor. İhracatçı bunu bilemez ki. Bakanlığın o denetimi yapması gerekir. Üretici de kendi açısından haklı. Sadece üzüm veya sadece yaprak sattığında para kazanamaz. Ama bakanlık kuru üzüm üreticisinin yaprak satışını engelleyebilir. Ona göre bir destek sağlayabilir.
Türkiye eğer bu sorunu çözmek istiyorsa Tarım Bakanlığı mutlaka tarlada analiz yapmalı, denetim yapmalı. Özellikle yaz döneminde denetimler yapılırsa bu sorunlar büyük ölçüde azalır. Bakanlığın en önemli sorunu sahadaki elemanlarının az olması. Elemanlar daha çok İl, İlçe müdürlüklerinde tutuluyor. Masa başı iş yaptırılıyor. O elemanların sahaya inip, mühendislerin denetim yapması lazım. O zaman ihracatta da içerde de daha sağlıklı ürünler tüketmiş oluruz.
Başka ülkeler de aynı sorunu yaşıyor
İhracattan ürünü dönen tek ülke Türkiye değil. Başka ülkeler de ürünlerde sorun çıkıyor ve geri dönüyor. Avrupa Birliği Frucom alarm sisteminde diğer ülkelerin de hepsini tek tek görebiliyorsunuz. Hangi ülkeden hangi ürün dönmüş, sıkıntı olmuş. Hepsi var. Türkiye’den daha fazla olan ülkelerde var. Amerika’nın badem, ceviz, pikan cevizi, kaliforniya fıstığında ciddi dönüşler var. Şili’den, İtalya’dan fındığın döndüğünü görüyoruz. Yani bir ürünün dönmesi dünyanın sonu değil.
Geri dönen ürün kayıtlara ithalat olarak geçiyor
İhraç edildikten sonra Türkiye’ye geri getirilen ürünlere ithalat prosedürü uygulanıyor ve kayıtlara da ithalat olarak geçiyor. Bu nedenle Türkiye, Almanya’dan kuru üzüm, kuru incir, fındık ithalatı yapmış görünüyor. Bunu “Türkiye dışarıdan fındık, üzüm, incir alıyor. Ne hala geldik diye yorumlayanlar da oluyor. Ama bu bizim ihraç edip sonra geri getirdiğimiz ürünler. Yani ithalat denilen o ürünler Türkiye’de üretilen ürünler.
Özetle, Türkiye’den ihraç edilen tarım ürünleri özellikle yaş meyve ve sebze ile kuru meyve ve baharatlar ürünleri zirai ilaç kalıntısı, pestisit, aflatoksin, Akdeniz meyve sineği vb. nedenlerle gittiği ülkede reddedildiğinde kuru meyve ve baharatlar ülkeye geri getiriliyor. Yaş meyve ve sebze ürünleri ise çoğunlukla gittiği ülkede imha ediliyor. Ülkeye geri gelen ürünler elden geçirildikten sonra ya yeniden ihraç ediliyor ya da iç piyasada tüketiliyor.” İhracattan dönen ürünleri bize mi yediriyorlar?” sorusunun yanıtı bu. Ama ihraç edilmeden iç piyasada bize yedirilen ürünlerin de temizliğini sorgulamak gerekir. Bizim içeride yediğimiz ürünler ne kadar temiz? Tarım Bakanlığı bu konuda ne kadar denetim yapıyor? Gıda denetimini bakkalda, markette, lokantada yaparken tarlada daha fazla yapması gerekmiyor mu? Bu sorulara da yanıt verilmesi şart.