2012 yılında tam 74.871 işçi kaza geçirdi, 744 işçi hayatını kaybetti. Kaza sayısı önceki yüa göre %8 arttı. 2012’de iş kazası üe 2.036, meslek hastalıkları üe 173 kişi olmak üzere, 2.209 kişi sürekli iş göremez hale geldi. Meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremez hale gelenlerin oranında 2011 yılına göre %50 ye yakın bir arttı, inşaat sektörü, iş kazası sıralamasında birinci sırada. 2012 yılında iş kazlarının %12,3’ü ile 9.209’u inşaat sektöründe oldu. İnşaattan sonra ikinci sırada madencüik sektörü var. Oran %11.79, kaza sayısı 8.828. Ardından üçüncü şuada metal ürünleri imalatı geliyor. Kaza sayısı 7.045. inşaat sektörü, iş kazası sonucu ölümlerde de birinci sırada. 2012 yılında ölen 744 işçinin 256’sı inşaat sektöründe. Yani her 3 ölümden birisi bu sektörde.
Gelelim çalışma koşullarına. Bu kadar da olmaz denilenler bu sektördedir. Gerçek anlamda, cehennem koşullan, ille de taşeronlar. Kim kimin işçisi, patron kim, amir kim, bilemezsiniz. Fabrikada işçi sadece patron tarafından sömürülür. Fabrikadaki bir taşeron işçisi, taşeron ve patron olmak üzere ikili sömürüye tabi tutulur. Ama inşaatta sömürü katmerlidir, iki kat sömürülenler ise, şanslılardır. Biraz daha açalım. Bir şirket bir inşaat yapacak. Asıl işverenden işi alan taşeronlardan her biri, aldıkları işi bölerek başka taşeronlara veriyorlar. Bu durumda etti mi bir asıl işveren iki taşeron, ikinci taşeron ise aldığı işi üçüncü taşerona, üçüncü de dördüncü taşerona veriyor işi.
Boğaz tokluğu
Böylece en alttaki işçi, dört taşerona ve bir asıl işverene para kazandırır. Yukarıya doğru çıktıkça işverenlerin kârları katmerlesin işçi, böylece bir değil, iki değil, beş ayrı sömürü yaşamaktadır. Dini bayramların dışındaki her gün çalışmak zorundalar. Fazla mesai ücreti alanları bulursanız bize de gösterin. Konteyrurlarda barınıyorlar. Yemekler, en kalitesiz, en ucuz yerden getiriliyor. Çoğu inşaat işçilerinin ise gazetelerin üzerinde domates peynir yediklerini görebilirsiniz. Yemek parası verilmez çoğuna. Yol parası, servis yoktur. Sabahın kör karanlıklarında yollara düşer, bütün bir kent uykudayken işe başlarlar. Cambazların göze alamadığı yerlere çıkmak, Herkül’ün kaldıramayacağı yükü kaldırmak, demircinin sallayamadığı balyozu sallamak zorundalar. Bunlar ise, güç ister, enerji ister, beslenme ister. Yedikleri ise çoğu zaman domates-ekmek. Hayatlarının önemi yok. Allaha emanet işçi. inşaat sektörü yıllar yılı iş kazası sıralamasında hep en yukarüardadır. Boğaz tokluğuna çalışan, beş işvereni zengin eden işçiye, ölümlerden ölüm beğendiriliyor.
Son yıllarda üniversite mezunu inşaat işçilerinin sayısı giderek çoğaldı. Asıl mesleklerini sorun. Bilgisayar öğretmeni, Türkçe öğretmeni, iktisatçı. Kamu Yönetimi mezunu, Makine teknikeri gibi mesleklere sahip çok işçi göreceksiniz.
Lüks binalardır yaptıkları. Her santiminde, her miliminde alın terleri vardır. Onların kuvveti ile yükselir binalar. Yükselen binalar, işçinin onulmaz meslek hastalığına sebep olmuş, santim santim yükselen tuğlalar, can veren işçüerin kanlarım harç yapmıştır.
Kapısından sokulmayan işçi
O büyülendiğiniz binalara, lüks alışveriş merkezlerine, 7 yıldızlı otellere girdiğinizde, kendinizi gördüğünüz parlak zeminlerin arasına dikkatle bakın, domates-ekmek yiyenleri, tozdan görünmez hale gelenleri, yorgunluktan ayakta duramayanları göreceksiniz.
Az daha bakın, doğup büyüdüğü yerdeki fabrikaları satılıp kapatılan, karısını çocuklarını besleyebilmek için gurbet ellerin inşaatlarında üç kuruş biriktirmek için yollara düşmüş, Diyarbakır’dan, Mardin’den, Muş’tan Bitlis’ten, Çorum’dan gelmiş inşaatçıları göreceksiniz. Az daha bakın, giderken gözü yaşlı çocuklarının uğurladığı ama dönerken al kanlar içindeki tabutların feryatlar içindeki cenazelerinin karşılandığını göreceksiniz. Dört beş kademe tarafından azgınca sömürülüp, kaslarındaki gücün zerresine kadar emildiği, kanlarının sömürüldüğü o cafcaflı binalar, bittikten sonra içine giremedikleri başka dünyalar oluverir. Kapısından bile sokulmaz artık onu yapanlar, inşaat işçisinin tek keyfi ise, o devasa lüks binaya uzaktan bakarken, sigarasını içine çekip, "Bunu ben yaptım" demenin gururudur. O kadar.