İŞÇİ HAREKETİNDE YENİ DÖNEM
İşçi sınıfı son 35 yılda, sorunlar, mücadeleler ve sonuçlar bakımından üç dönem yaşadı. 1980-1985 arası dönem, işçi mücadelesinin bastırıldığı, örgütlerinin kapatıldığı ve kontrol altına alındığı dönemdi.
İşçi sınıfı son 35 yılda, sorunlar, mücadeleler ve sonuçlar bakımından üç dönem yaşadı. 1980-1985 arası dönem, işçi mücadelesinin bastırıldığı, örgütlerinin kapatıldığı ve kontrol altına alındığı dönemdi.
1985-1991 arası dönem, bastırılan ücretlere karşı kitlesel eylemlerle cevap verilen dönemdi.
1991-2015 arası dönem, özelleştirme saldırısının yoğunlaştığı, mücadelenin daha çok özelleştirmeler ekseninde gerçekleştiği dönem oldu.
Şu yıllarda ise, özelleştirmelerin esas olarak tamamlandığı, önceki dönemde görülmesine rağmen, artık esas saldırı biçimleri haline dönüşen yeni sorunların, yeni bir süreci başlattığı söylenebilir.
Dönemleri birbirinden bıçak gibi ayırmak elbette söz konusu değil. Sonraki dönemin sorudan, önceki dönemin içinden çıkıyordu.
Yeni dönemin sorunları da, özelleştirme saldırısı koşullarında üretildi, giderek esas sorunlar halini aldı. Yabana sermaye için cennet yaratmak, kamu ekonomisinin tasfiyesi yanında, işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldırıyı da beraberinde getirdi.
Geçen dönemde işçi sınıfı, esnek çalışma biçimleriyle tanıştı. Uzaktan, yarı zamanlı, çağrı usulü gibi çalışma biçimleri yayıldı.
Belirli süreli sözleşmeyle tanıştı işçiler. 1015 yıl çalışsa bile bir kuruş kıdem ve ihbar tazminatı alınamayacak bir çalışma biçimiydi.
Alt işverenlikle tanıştı işçi. Taşeronun girmediği yer kalmadı. Taşeron sistemi üzerinden işçilerin sendikalı olma, toplu sözleşme yapabilme, hatta kıdem tazminatı alma olanağı kırılmaya çalışıldı.
SGK’nın tasfiyesi için düğmeye basıldı. Özel emeklilik şirketi adlı uluslararası kumar şirketlerine yol verildi. SGK aleyhine bu kumarhaneler güçlendirildi, para desteği verilmeye başlandı.
IŞKUR’un amacı değiştirildi. "Toplum yararına çalışma projesi" adıyla IŞKUR eliyle işçi kiralama dönemi başlatıldı. Tek işi işçi kiralamak olan özel istihdam büroları kurduruldu.
Derken AKP Hükümeti baklayı ağzından çıkardı. İşçi sınıfının haklarını tasfiye amacıyla üretilen bu çalışma biçimleri, stratejik plan oluverdi. Adına "Ulusal istihdam Stratejisi" dendi. Plan dönemsel değildi artık, temel plandı. Bir bölgeye özgü değildi, ulusal çapta uygulanacaktı.
Plan emperyalist merkezlerin isteklerine uygundu, işçi sınıfını köleleştirme planıydı.
Böylece, çalışanların gasp ettikleri parasal olanaktan ile işsizliği azaltmaya da çalışacaklardı. İşsizlik fonu yağmalanmaya başlanmıştı. Planı, dört başlıktan ibaretti. Alt işverenlik ve esnek çalışma biçimleri yayılacak, özel istihdam bürosu adlı şirketlere işçi kiralama yetkisi verilecek ve kıdem tazminat primleri, SGK yerine kumarhanelere aktarılacaktı.
Geçen dönemde ulusal üretim ve yatının yaparak yeni iş alanları yaratma olanağı, yabancı sermayeye kurban edilmişti. Kamu varlıklarının satılması emeği köleleştiriyor, yabancı sermayeye özgürlük, kölece çalışma biçimlerini daha da yaymayı getiriyordu.
Plan ancak sopa ile uygulanabilirdi. Sopa ise, her zaman askeri diktatörlük değildir İşte bu stratejik plan, yabancı sermayeyi egemen kılmanın ve ucuz işçilik yaratmanın sopası olarak üretildi. İşçi sınıfının 100 yıllık kazananlarına karşı en kapsamlı saldırıydı bu.
AKP hükümetlerinin son yıllardaki Hükümet programlanna, kalkınma planlanna, seçim bildirgelerine bakarsanız, hepsinde göreceğiniz bu sopadır.
Nitekim Kasım seçiminden çıkar çıkmaz kıdem tazminat niyetlerinin raftan indirilmesi, kadınlar ve gençler üzerinden esnek çalışmanın hızlandırılması ve özel istihdam bürolarının işçi kiralamasını yasalaştırmaya niyeti, kapsamlı saldırının bütün unsurlarıyla devreye sokulduğunu göstermektedir.
Farklı koşullar farklı mücadele biçimlerini gerektirir. "İşçi sınıfı yeni dönemde ne yapmalı, saldmya nasıl cevap vermeli" sorusu ise, bu sürecin en temel sorusu olacaktır.
Sürecin özelliklerini ve önerilerimi sonraki yazıda ele alacağım.