Manisa’nın Soma ilçesinde Soma Holding’e bağlı Soma kömür A.Ş’ye bağlı bir kömür madeninde meydana gelen patlama sonucu en az 300 işçinin hayatını kaybettiği katliam gibi bir iş cinayeti yaşandı. Soma’daki iş cinayetinde ölen işçilerin büyük bölümünün taşeron işçisi olması, taşeronlaştırmanın sadece üretimi değil, işçilerin hayatını da nasıl ucuzlattığını gösteriyor.
Türkiye’de milyonlarca işçi, Soma’da patlama yaşanan maden ocağında meydana gelen patlama sonucunda ölen işçilerle benzer koşullarda, hiçbir güvencesi olmadan çalışmak zorunda. Bırakalım işçi sağlığı ve iş güvenliğini, can güvenliği bile olmadan çalışmak zorunda bırakılan işçilerin yaşadığı sorunlar sadece iş cinayetlerine “kurban” gittiklerinde gündem olabiliyor.
Soma’da yaşanan iş cinayeti, yıllardır ısrarla hayata geçirilen özelleştirme uygulamalarının, işçilerin can güvenliğini ortadan kaldıran taşeron sisteminin bizzat devlet politikası haline getirilmesinin en somut ve en acı sonucu olarak karşımızda duruyor.
İş cinayetlerine sadece sonuçları itibariyle ya da “ölü sayısına” paralel olarak yaklaşan gazete ve televizyonların işçilerin çalışma koşullarına ve yaşamlarına ne kadar uzak ve yabancı oldukları Soma’da yaşanan katliam sonrasında bir kez daha görüldü. Bazıları neden böyle bir katliamın meydana geldiğini sorgulamaya çalışsa da, büyük bölümü katliam yaşanan maden şirketinin adını bile vermekten çekinerek yaşanan katliama resmen ortak oldu.
Yıllardır bütün eleştirilere rağmen işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştıran, taşeronlaştırmayı ve güvencesizliği temel politika haline getiren, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yasal mevzuatı bile patronların çıkarlarına uygun şekilde düzenleyenler Soma’da ölen işçilerin ölümünden birinci derecede sorumludur ve iş cinayetine kurban giden işçilerin katilidir.
Çalışma Bakanlığı katliamdaki sorumluluğundan kurtulmak istercesine yaptığı açıklamada, Soma’daki katliam sonrasında iş kazasının meydana geldiği maden ocağının sürekli denetlenen bir işyeri olduğu iddia etmesi ve işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden hiçbir eksikliğin bulunmadığını belirtmesi, Soma’da yaşanan katliamdaki asıl failin Hükümet olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Yıllardır kalıcı çözüm üretilmediği için işçi cinayetlerinde işçilerin yok pahasına yaşamını yitirmesi, son olarak Soma’da yaşandığı gibi yetkililerin göz göre göre gerçekleşen iş cinayetlerini önlemek için meslek örgütlerinin ve sendikaların taleplerine kulak verip gerekli tedbirleri almak yerine bildik söylemler ile halkın karşısına çıktılar. Hükümetin yaşananlarda hiç sorumluluğu yokmuş gibi davranması, hiç utanmadan “milli birlik ve beraberlik” mesajları verip, “milli yas” ilan etmesi dünyada eşi benzeri olmayan bir yüzsüzlük örneği.
Bugüne kadar binlerce işçinin en temel işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sonucu yaşamını yitirmesi, yaşanan iş cinayetlerinin sadece işyeri denetim yapmakla ya da yasa çıkarmakla önüne geçilmesinin mümkün olmadığını gösteriyor.
Türkiye’de 13 milyon işçinin denetimi sadece 600 müfettişle yapılırken, söz konusu denetimlerin büyük bölümünde sadece idari para cezaları ile geçiştirilmesi ve işçiler iş cinayetine kurban gittiğinde bile madenlerin geçici olarak kapatıldığı bir ülkede işçilerin hayatının sudan bile ucuz olmasına ve sadece bu tür katliamlarda toplu olarak öldüklerinde ancak hatırlanmalarına neden oluyor.
Bugüne kadar ortaya koyduğu pratikle iliklerine kadar “patron dostu” olan hükümetin ölen işçilerin ailelerine sadece “rahmet” dilemekle yetinmesi ve yetkililerin yüzlerce işçinin cansız bedeni madenden çıkarılmayı beklerken bile işçi ailelerine maaş bağlamaktan bahsetmeleri, bu kafayla Türkiye’de daha çok işçinin cinayete kurban gideceğini gösteriyor.