İŞÇİ SENDİKALARININ GÜCÜ VE ETKİSİ
Demokratik ülkelerde işçi sendikalarının çoklu amaçları vardır. Bir yandan iş yasalarının uygulanmasını gözetmek, işçilerin işyerlerinde adil ücret almalarını, iş güvencesinin varlığını sağlamak, üyelerinin kaliteli üretim yapmasına özen göstermek diğer yandan sosyal sendikacılık yaparak üyeleri için sağlık kurumları, kreşler, meslek eğitimi merkezleri açma görevleri vardır.

Başka bir deyişle sendikalar, işçi sınıfının milli gelirden hak ettiği payı almasını ve milli gelirin adil dağılımının aracıdır. Demokratik ülkelerde sendikalar üyeleri ile tüketiciler arasında bir güven bağı kurmaya da çalışır ve sendikalı işçilerin ürettiği ürünlere “Bu ürün sendikalı işçiler tarafından üretilmiştir” etiketinin konmasını önemserler.
Komünist ülkelerde sendikaların görevi çok farklıdır. O toplumlarda sendikaların görevi kalkınma planlarında işyerleri ve iş kolları için konulan üretim hedeflerinin gerçekleşmesini sağlamaktır. İşçileri çalışmaya ve kaliteli üretim yapmaya özendirmek için her ay işyeri girişlerine o ayın en çalışkan işçisinin resmini asarak işçiler arasında yarışma başlatırlar. O toplumlarda sendikalar devletin işyeri gözetmenleridir.
SAYISI AZ AMA ÜYESİ ÇOK
Demokratik toplumlarda sendikaların başarılı olması sendika sayısının az ama üye sayısının çok olması ile ölçülür. Bu niteliği kazanan sendikalar hem işçi sınıfı hem de demokrasi için bir güvencedir. Güçlü sendikalar işçi sınıfının çıkarlarını koruduğu gibi siyasetin akışını da etkileyerek toplumsal refahın varlığına katkıda bulunur. Bu değerlendirme ülkemizde gerçekleşmemiştir.
Bizde sendika sayısı çok ama üye sayıları az ve aralarında amansız bir çekişme olduğundan sendikalarımız güçsüz ve toplum içinde etkisizdirler. Çalışma Bakanlığının 2024 Temmuz ayı verilerine göre ülkemizde çalışan toplam işçi sayısı 16 milyon 973 bin 61’dir. Bunun ancak 2 milyon 512 bin 332’si yani yüzde 14.80’i sendika üyesidir. Başka bir deyişle ülkemizde çalışan 100 işçiden 85’i sendikasızdır. Sendika enflasyonu vardır. 20 işkolunda kurulmuş 227 sendika birbiri ile amansız bir üye kapma yarışındadır ve bu gerçek sendikalarımızı etkisizleştirmektedir.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi yasasına göre bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi için işkolunda bulunan üyelerin yüzde birini ve işyerinde de işçilerin yarıdan bir fazlasını örgütlemiş olması gerekir. Bu zorunluluk nedeni ile 227 sendikadan ancak 59’u yetki barajını aşarak toplu sözleşme yapma hakkını kazanabilmiştir. Kurulu sendikaların ancak yüzde 26’sının toplu sözleşme yapabileceği bir toplumda sendikaların güçlü ve etkili olduğu söylenemez.
SENDİKALAR CESUR OLMALI
İşçi sendikalarımız çok yamalı bohça gibi olduğundan ve üye sayısının azlığından dolayı güçsüzdür. Güçsüz oldukları için iktidar partileri üzerinde etkileri olmamıştır. Etkisiz oldukları için üç konfederasyon birleşip hükümetten iş yasalarındaki işçi ve sendika aleyhindeki hükümlerin değiştirilmesini isteme güçleri yoktur. Sendika üyelerinin işten çıkarılmaları, işçi emeklilerinin, asgari ücretle çalışanların hayat pahalılığı konusunda yenik düşmeleri bundandır.
İşçi sınıfının ve toplumun çıkarlarını korumak için işçi sendikaları sayıca azalarak üye sayılarını arttırmak zorundadır. Bu nedenle sendikalar ve konfederasyonlar bir kampanya başlatmak ve işçileri sendika üyesi olma konusunda yüreklendirmek zorundadır. Taşınmaz mal zengini olmak için para harcamak yerine gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda, billboardlarda sendika sevdası için para harcamak zamanıdır. İşçi sendikalarımız eğilerek ricacı olmak yerine dik durarak hakkını alan ve güçlenerek işçiyi, toplumu ve demokrasiyi koruyan kuruluşlar olmak zorundadırlar.