İŞÇİ VERGİ VE SOSYAL GÜVENLİĞİN DE HAMALI
Toplam vergi gelirleri içinde çoğunluğunu ücretlilerin ödediği tüketiciden alınan dolaylı vergi payı yüzde 68´e çıktı. Yine çoğunluğunu işçilerin ödediği SGK ve İşsizlik Fonu primleri, vergilerin yarısını buldu
Toplam vergi gelirleri içinde çoğunluğunu ücretlilerin ödediği tüketiciden alınan dolaylı vergi payı yüzde 68’e çıktı. Yine çoğunluğunu işçilerin ödediği SGK ve İşsizlik Fonu primleri, vergilerin yarısını buldu.
Devlet gelirlerinin büyüklüğü, milli gelirin yüzde 38’ine yaklaşırken vergi ve sosyal fonlardan (primlerden) oluşan devlet gelirlerinin çoğunluğunu tüketici ve çalışan olarak ücrediler ödüyor.
Kalkınma Bakanlığı, 2010-2013 döneminde toplanan vergilerin yüzde 69’unun KDV, ÖTV türü dolaylı vergilerden olduğunu saptadı. Buna göre 2013’te 334 milyar TL’yi bulan vergilerin yüzde 68’ini dolaylı vergiler oluştururken doğrudan vergilerin payı yüzde 27, servetten alınan vergilerin payı da yüzde 5 olarak gerçekleşti. Yüzde 70’e yaklaşan dolaylı vergilerin ağırlıklı kısmını KDV ve ÖTV olarak tüketici sıfatıyla ücretli çalışanlar ile emekli kesim ödüyor.
2013’te sosyal güvenlik primi ve işsizlik sigortası primlerinin toplamı da 157 milyar TL olarak belirlendi. Bu, toplam vergilerin yarısına yaklaşan bir sosyal fon demek ve bu kaynağın da ağırlıklı kısmını ücretliler ödüyor. Sosyal fonların dörtte üçünü oluşturan sigorta primlerinin büyük kısmı, işçilerin brüt ücrederinin yüzde 14’ünden yapılan prim kesintilerinden, işsizlik sigortası fonları da işçilerin brüt ücrederinden kesilen yüzde 1’lerden oluşuyor. Vergi gelirlerinde yüzde 28 paya sahip olan doğrudan vergilerin ise yine ağırlıklı kısmı ücrederden alınan gelir vergilerinden oluşuyor.
İşçilerden yıllık geliri 11 bin TL’ye kadar olanlardan yüzde 15, 27 bin TL’yi bulanların 11 bin TL’si için 1650 TL, kalanı için yüzde 20 oranında gelir vergisi alınıyor. Yıllık geliri 60 bin TL’ye kadar olanlar için ise 27 bin TL için 4 bin 850 TL, kalanı için yüzde 27 gelir vergisi alınıyor. Böylece ödedikleri KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin yanında ücrediler, gelir vergisi, SGK primi, işsizlik sigortası primi ve yüzde 1’e yaklaşan damga vergisi ile önemli büyüklükte vergi ve prim yükü üsdenmiş oluyorlar.
ASGARİ ÜCRETLİ
Sayıları 16,3 milyonu bulan ücretiilerin 3,3 milyonunu kamu işçileri ve devlet memurları oluştururken, sigortalı özel sektör işçilerinin sayısı 11 milyon dolayında; 2 milyon da kayıtsız, kaçak ücredi var. Sigortalı ücredilerden asgari ücredi çalışanlardan bile, ele net geçen 846 TL’nin yüzde 49’una denk gelen tutarda vergi ve prim kesiliyor. Asgari ücretten 150 TL’si işçi adına ve 166 TL’si işveren adına olmak üzere 316 TL sigorta primi kesiliyor. Yine asgari ücredi işçiden yüzde 1, işverenden yüzde 2 olmak üzere, 32 TL tutarında işsizlik sigortası primi kesiliyor. Asgari ücredi yüzde 15 oranında gelir vergisine tabi tutuluyor ve bu da ayda 56 TL tutuyor. Yüzde ı’e yalan da damga vergisi kesiliyor. Böylece toplam kesintiler 225 TL’si işçiden, 187 TL’si işverenden olmak üzere 412 TL’yi buluyor. Bu, "2 asgari ücrediye, 1 devlete" anlamına geliyor.
SENDİKALILARDA KESİNTİ
Kısa adı TİSK olan Türkiye işveren Sendikaları Konfederasyonu ise üye işverenlerden edindiği ücret bilgilerine dayanarak vergi ve prim yülderinin işçi başına ayda 2 bin TL’yi bulduğunu bildiriyor. Asgari ücretli için 412 TL olan aylık kesintinin sendikalı işyerlerinde işçi başına ayda 2 bin TL’yi bulması, asgari ücretlinin yükünün 3 katına çıkması anlamına geliyor. TİSK’e göre, ayda eline net 2 bin 600 TL’ye yalan ücret geçen bir işçi için ödenen vergi ve primlerin tutarıyla birlikte aylık istihdam maliyeti 4 bin 400 TL’yi geçiyor.
TİSK’e göre kesintiler, ücretierin en yüksek olduğu kimya işkolunda 2 bin 900 TL’ye yaklaşıyor ve işgücü maliyetinin yüzde 44’üne erişiyor. Ücret üstünden bu ölçüde vergi ve prim kesintisi, iktidar için kaynak toplamanın en kolay yollarından biri sayılırken, işveren açısından istihdamı caydırıcı ve kayıt dışına kaçışı, eksik bildirimi teşvik eden sonuçlar yaratıyor.