Artık biliniyor ki, işçi sınıfı toplumun yüzde 70’idir. Emeklilerle bu oran, daha da yukarıda… O halde toplumsal yönelişlerin ağırlıklı kitlesi, örneğin seçimlerin belirleyeni, işçisi, memuru, işsizi ve emeklisi ile, işçi sınıfıdır.
24 Haziran’da olan da bu idi. Son 1 aya kadar eriyen AKP’yi yeniden toparlayan işçilerdir, sınıf olarak da işçi sınıfıdır.
Bu durumda işçi sınıfı AKP’den hoşnut mudur yoksa?
“Evet” dediyseniz kaybettiniz, işçiyi tanımıyorsunuz demektir.
Peki, kimler peşinen evet demiştir? Gariptir ki, işçi sınıfını en çok sevdiğini söyleyenler demiştir. Romantik enteller, karikatürlerin şiş pazulu işçisine âşıklar… Entel pozlarına aldanmayın, sınıfla ilgilerinin olmayışıdır asıl sırları. Duygusal gitgellerin, kırılmaların sebebi de budur zaten. Rakı sohbetlerinin en demli zamanlarında, kendini bir yere koyamayanların iç sızısının depreştiği anlarda, “ömrümüz işçi sınıfı için savaşmakla geçti azizim” gibi ağlamaklı perdelere çıkmaları da bu yüzdendir.
İşçi karikatürlerinin romantizmi ile mest olan bu entellerin işçiye dair gerçek hatırası, birkaç eylemde selam verdiği üç beş işçiden ibarettir oysa. Şimdi isimlerini sor, onu da hatırlamaz.
Ve Hasan Yalçın ağabeyimizin EYŞANDİNDÖR diye tanımladıklarıdır ayrıca.
O halde, hem AKP’yi düşmekten kurtarmak hem de hoşnut olmamak mümkün mü? Tersten soralım; Hoşnut değilse neden kurtarıyor? Nasıl oluyor bu?
EYŞANDİNDÖR’ler, romantik enteller şaşıradursun, bilelim ki, olan aynen budur, bu çelişkidir. İşçiyi zaten tanımayanın, hele de bu çelişkiyi anlaması daha da zor.
En iyisi, romantik kırılmaları bir yana bırakalım, olay yerine gidelim.
İlk göreceğimiz şu ki, AKP iktidarında işçi sınıfı, yakın tarihin en kapsamlı saldırısını yaşadı. Sadece kapsamlısını değil, tanımadığı, yaşamadığı bazı belalarla da bu dönemde karşılaştı. Çok uzun olan listenin birkaçını hatırlayalım sadece:
| SSK eczanelerini, Köy Hizmetlerini, Karayollarının 103 adet bölge şefliğini AKP kapattı.
| AKP döneminde kıdem tazminatı verilmeyen, sendikalaşma, örgütlenme olanağı olmayan çalışma biçimleri türetildi. Geçici personel, denetimli serbestlik, ek ücretliler…
| AKP, esnek çalışmayı, uzaktan, çağrı usulü, belirli süreli çalışmayı kanunlaştırdı.
| Köle ticaretini AKP yasalaştırdı. İŞKUR’u bile köle tacirine dönüştürdü.
Reklamdan sonra devam ediyor
| AKP döneminde öğretmenler köleleşti. Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik yayıldı.
| 30’dan az işçi çalışan yerdeki işçiye iş güvencesi yasaklandı.
| Zorunlu arabuluculuk getirildi, iş sağlığı ve güvenliği yasasının uygulanması ertelenerek 2020 sonuna kadar iş cinayeti serbest bırakıldı.
| İşsizlik Fonu talan edildi. Karayollarındaki 10 bin işçinin mahkeme ile kazandığı haklar gasp edildi.
| SGK aleyhine yabancı şirketlerin BES’lerine yol verildi, vergimizden beslendi, çalışan zorla üye yapıldı.
| Özel sektörle beraber taşeron işçiliği 300 binden 4 milyona çıkarıldı. Kamuda ve belediyelerde ihaleye verilmeyen iş kalmadı.
| Sendikaların içine müdahale edildi, darbeler yapıldı. Üyeler zorla yandaş sendikalara geçirildi.
Ve daha neler neler…
Kimi işçilerde farkındalık artmış olmasına rağmen, sınıfın topyekun muhasebe yapabilme olgunluğuna ulaştığı söylenemez. Sebebin biri, günahların 16 yıla yayılmış olmasıdır. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” derler.
|Yeni iş olanaklarının yaratılmayışı,
| İşsizliğin büyük boyutları
| Düşük ücretle de çalışmaya hazır milyonlarca Suriyelinin piyasaya girmesi,
| Esnek çalışma biçimleriyle sınıfın önemli ölçüde parçalanmış olması, kitlesel bilinci geciktiren diğer sebeplerdir..
Asıl önemli sebep ise, AKP’yi indirecek gücü henüz kendilerinde görmeyişleridir. AKP’nin yıpranmasının hissedilir hale gelmeyişidir.
Ve hepsinden önemlisi, kitlesel bilinci fışkırtacak toplumsal etkinin olmayışı. Ekonomik kriz anlarıdır bunlar. Sistemin sorunlarla baş edemediği, sorunların toplumsal depremlere dönüştüğü zamanlar. İşte o zamanlardayız.
Sonraki yazıda, işçinin seçim sonucundaki etkisini, “o zamanların” özelliklerini, seçim başarısıyla korktuğu dip dalgasını aşıp aşmadığını ele alacağız.