İŞÇİNİN HAKLI EYLEMİNE GARİP GEREKÇELER
Belli ki, işçiler vazgeçmeyecek. Erdoğan’ın işçilerle anlaşmak için, makul bir çizgiye gelmesi, “onun yenilgisi” olmaz, tersine “kazancı” olur. Ama, önce o mağrur ve “ben haklıyım ve fakat ne olursa olsun ben hep haklıyım” psikolojisinden kurtulması gerek.
TAYYİP Erdoğan kırk gündür eylem yapan tütün işçilerine kürsüde söylemediğini bırakmazken, Tekgıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel arkadaşlarına dönüyor, “bu sözler şimdi bize döner” diyor.
Çok geçmiyor, Ankara Valiliği yazıyı patlatıyor. Türk-İş’e vali yardımcısı imzasıyla gelen yazıda, “eylemin yasalara aykırı” olduğu iddiasıyla;
“yaya ve araç trafiğinin engellendiği, iş yerlerinin önünün kapatıldığı, esnafın bundan zarar gördüğü, öğrencilerin dershanelere gidişlerinin engellendiği, ses ve çevre kirliliği yaratıldığı, kamu güvenliği ve düzeninin bozulduğu” öne sürülüyor.
Bu garip gerekçelerle birlikte, daha da, dikkat çeken ifade “toplumda infiale sebebiyet verildiği” görüşü.
Oysa, tam tersi. Çok uzun yıllar sonra, ilk kez bir işçi eylemi toplumda büyük sempatiyle karşılanıyor. Zaten Erdoğan’ı rahatsız eden de bu.
Valilik, çadırların kaldırılmasını, eyleme son verilmesini istiyor.
Bir ara, devreye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç girecek gibi oluyor, ama Erdoğan’ın tütün işçilerini eleştirmesiyle, devre kapanıyor.
Tütün işçileri Ankara Valiliğine yazdıkları yanıtta, “yasalar, Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan demokratik haklarını kullandıklarını ve kullanmaya devam edeceklerini” bildiriyor.
Belli ki, işçiler vazgeçmeyecek. Erdoğan’ın işçilerle anlaşmak için, makul bir çizgiye gelmesi, “onun yenilgisi” olmaz, tersine “kazancı” olur. Ama, önce o mağrur ve “ben haklıyım ve fakat ne olursa olsun ben hep haklıyım” psikolojisinden kurtulması gerek.
İş kötü tırmanıyor.