Global yoksullukla mücadele eden 18 sivil toplum kuruluşundan oluşan Oxfam Uluslararası Konfederasyonu’nun dünyada artan servet yoğunlaşması problemiyle ilgili bulguları şöyle: 2010 yılında dünyanın en zengin 388 kişisinin serveti, dünya nüfusunun en fakir yarısını oluşturan 3.3 milyar insanın sahip olduğu toplam servetten daha fazlaydı. Ancak, yıllar geçtikçe bu durum daha da kötüleşti. 2017’de dünyanın en fakir yarısının servetine eşit servete sahip dünyanın en zengin sayısı sadece 8 kişi. Dünya nüfusunun en fakir yarısına tekabül eden insanların sayısı ise 3.6 milyara ulaştı. Benzer servet yoğunlaşması Türkiye’de de var. TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, 2016 yılında en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0.7 puan artarak yüzde 47.2’ye ulaştı. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0.1 puan artarak yüzde 6.2 oldu.
2030 yılına kadar dünya yüzde 40 daha fazla suya, yüzde 50 daha fazla gıdaya, yüzde 40 daha fazla enerjiye ve yüzde 40 daha fazla kereste ve elyafa ihtiyaç duyacak. 20’nci yüzyıl sonrası kapitalizmle tüketimin her alanda sürekli artmasının pek çok çevresel, toplumsal ve etik sonucu var. Her alanda giderek artan israf, kıt kaynakları yok ederken insanlık ve dünyayı da ciddi risklerle karşı karşıya bırakıyor. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, ekosistemin akıllı ve sürdürülebilir bir biçimde idare edilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Açlığın ‘varlıklı olanları doyuramadığımız için’ bitmediğini belirten Prof. Dr. Akgül’le israfı ve geleceğimizi konuştuk:
İNSANLIĞI TEHDİT EDİYOR
“Zenginlerin daha zengin, yoksulların daha yoksul olduğu ve açların hayatını kaybettiği adaletsiz bir dünyada yaşıyoruz. Gelir dağılımında bu adaletsizlik ve israf, beraberinde bir başka sorun olan açlığı gündeme getiriyor. İnsanın en temel ihtiyacı olan yeterli ve dengeli gıdaya erişim her dönemin en önemli konularından biri. Mevcut global kapitalist ekonomik düzen adaletli bir dağıtımı gerçekleştirmiyor. Tam tersine maddi imkânı olanların aşırı tüketimini de teşvik ediyor. Türkiye’de bir günde İzmir nüfusu kadar ekmek israf ediliyor. Dünyanın en temel sorunlarından birisi olan açlık, insanlığı tehdit ediyor. Gereksiz, amaçsız ve yararsız aşırı tüketim ahlaki bir problem.
KAMU İSRAFI ÖNEMLİ
Kamu alanındaki israf, bireysel israfların çok üzerinde. Kamunun israfı hep ihmal ediliyor. En büyük israf alanı olarak ‘iç borç faizi’ni görüyoruz. Bunu ‘altın israf alanı’ olarak değerlendiriyoruz. Paraları alıyor, faize yatırıyorlar. Yani fabrika kurmadan, istihdam oluşturmadan, katma değer yaratmadan, hazine bonosu ve tahvillere yatırım yaparak faiz geliri elde ediyorlar. Bizim vergilerimizden, risk almadan para aktarmak büyük israf. 2017 yılında yapılan iç borç faiz ödemesi 75 milyar lira olmuş.
2017 yılı SGK açığı 24 milyar 406 milyon TL olarak gerçekleşmiş. Sosyal güvenlik sistemi açığına bütçeden fon aktarılmasını da ‘gümüş israf alanı’ olarak değerlendirebiliriz. Yıllardır devam eden bir kara delik bu. Sebebi ne olursa olsun paralarımız israf ediliyor. En azından başa baş olması gereken bir sosyal güvenlik sistemini yönetemiyoruz. Kötü yönetim, sistemin düzgün kurgulanmaması ve devamlı dejenere edilmesinden kaynaklı sebeplerden dolayı ilave fonu bütçeden alarak buraya aktarıyoruz.”
FRANSA MARKETLERİN ÇÖPE GIDA ATMASINI YASAKLADI
DÜNYADA yaklaşık 2 milyar insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Buna rağmen, dünyada üretilen gıdanın üçte biri yani 1.3 milyar tonu her yıl israf ediliyor. Prof. Dr. Akgül, şunları söylüyor: “Dünyadaki gıda israfının üçte biriyle bütün insanları doyurmak mümkün. Yapılması gereken çok basit, tüketeceğimizden fazla gıda almamalıyız. Aşırı tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeliyiz. İsrafı önlemeye duyarlı, bilinçli toplum geleneği eğitimle oluşmalı. Bu konuda adım atan ülkeler var. 2017 Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi’ne göre, gıda israfını azaltmaya yönelik çabalarıyla Fransa, Avrupa ülkeleri arasında öncü. Marketlerin gıda maddelerini çöpe atmalarını yasakladı. Raf ömrünün bitmesine az zaman kalan ürünlerin gıda bankaları vasıtasıyla ihtiyaç sahiplerine dağıtılması mecburiyetini 2016’da getirdi. Marketler satılmayan gıdaların ihtiyaç sahiplerine dağıtımı için gıda bankalarıyla anlaşma imzalamak zorunda. Aksi durumda kanuni yaptırım uyguluyor. Türkiye’de de benzer uygulamalar için kanun çıkarılmalı.
Avrupa’da yıllık 4 milyon ton giysi israf edilirken, 5 milyon ton giysi ise piyasaya yeni olarak sürülüyor. Fransa giysilerin ihtiyaç sahiplerine verilmesi için kanun hazırlığı yapıyor.”
TOPLUMUN YÜZDE 30’U GERİ DÖNÜŞÜMÜ BİLMİYOR
GÜMRÜK ve Ticaret Bakanlığı himayesinde oluşturulan araştırma heyeti tarafından 7 bölge, 26 ilde 1650 kişiyle görüşülerek hazırlanan Türkiye İsraf Raporu’na göre:
Kamuoyunun yüzde 1.8’i nasıl tasarruf yapacağını bilmediğinden tasarruf yapmıyor.
Türkiye nüfusunun yüzde 8.6’sı hanelerinde ekmeği çöpe atıyor. Haftada kişi başı 226 gram ekmeği çöpe gidiyor.
Su tüketimi bilinç düzeyi yüzde 75, elektrik tüketimi bilinç düzeyi yüzde 79, gıda tüketimi ve giyim tasarrufu bilinç düzeyi yüzde 72 dolayında.
Toplumun yüzde 30’u geri dönüşüm kavramını bilmiyor.
Geri dönüşüm konusunda en çok bilinen uygulama çöpleri tiplerine göre geri dönüşüm kutularına atmak. Bu uygulama bile sadece yüzde 40 oranında biliniyor.
Toplumun yüzde 20’si ise (geri dönüşüm kavramını bilenlerin yüzde 31.6’sı) geri dönüşüm kavramını bildiği halde geri dönüşüm kutularını kullanmıyor.
Akıllı telefon sahiplerinin yüzde 6.8’i yılda bir, yüzde 16.9’u iki yılda bir, yüzde 28.1’i ise üç yılda bir akıllı telefonunu değiştiriyor. Bireylerin yarıdan biraz fazlası (yüzde 51.8’i) cep telefonunu üç yıl içerisinde değiştiriyor. (Raporda bu oranın çok yüksek olduğu vurgulanıyor.)
İSRAFI ÖNLEMEYE EVİNİZDEN BAŞLAYIN
GIDA israfının yüzde 42’si hanelerde yapılıyor. Dünyadaki toplam enerji kullanımının yüzde 15-20’sinden hane halkının sorumlu olduğu belirtiliyor. Evlerde enerji tasarrufu sağlamaya yönelik gerekli tedbirler alındığında yüzde 50 oranında tasarruf gerçekleşiyor. Bu, yıllık toplam enerji tasarrufunun Türkiye’de 15 milyar dolar olması anlamına geliyor. İşte, evlerde tasarrufu sağlamanın ipuçları:
Aydınlanmada tasarruflu ampuller tercih edilmeli. 15 watt enerji tasarruflu bir ampul, 75 watt normal bir ampulden yüzde 80 oranında daha az elektrik harcıyor.
Bir kişinin günde iki kez 1 dakika boyunca musluk suyunu kapatmadan diş fırçalaması yılda 8 ton su israfına neden oluyor.
Dört kişilik bir ailenin her üyesinin duş süresini 1 dakika kısaltmasıyla yılda 18 ton su tasarruf ediliyor.
Bulaşık makinaları her yıkamada 15 litre su harcıyor. Aynı miktar bulaşığı elde yıkamanın bedeli 35 litreden 200 litreye kadar değişiyor.
Binalarda çatı yalıtımı, pencerelerde çift cam kullanımı, mantolama ve verimli ısıtma sistemlerinin kullanımıyla önemli boyutta enerji tasarrufu sağlanabilir.
Mutfağın gün ışığıyla aydınlanması, yüzde 15 oranında tasarruf demek. Banyo ve tuvaletler de gün ışığıyla aydınlatılmalı.
KAĞIDA DİKKAT
Elektrikli araçlar stand-by konumunda bırakılmamalı.
Küçük ekranlı televizyonlar büyük ekranlara göre daha az elektrik enerjisi tüketiyor.
Bir saç kurutma makinasının 10 dakika çalışması 60 watt’lık bir lambanın 3 saat yanmasına eşdeğer enerji tüketiyor.
Kağıt kullanımında geri dönüşüm sağlanmalıdır. Bir büro elemanı yılda ortalama 81 kg kağıdı çöpe atıyor. Bir ton kullanılmış gazete kağıdı geri kazanıldığında 8 çam ağacının kesilmesini önleyebilir.
Teknolojik eşyaları eski diye değiştirmeyin.