İŞSİZLER HALININ ALTINA SÜPÜRÜLDÜ
TÜİK’in açıkladığı Eylül ayı işsiz sayısı, geçen senenin aynı ayına göre 550 bin kişi azaldı, işsizlik oranı da yüzde 13,8’den 12,7’ye geriledi. Bunun sebebi işsiz sayısının azalması değil, TÜİK’in işsizlik sorununu halının altına süpürmesidir.
TÜİK’in açıkladığı Eylül ayı işsiz sayısı, geçen senenin aynı ayına göre 550 bin kişi azaldı, işsizlik oranı da yüzde 13,8’den 12,7’ye geriledi. Bunun sebebi işsiz sayısının azalması değil, TÜİK’in işsizlik sorununu halının altına süpürmesidir. Zira son bir yılda Eylül ayında İşsiz sayısı 550 bin azalırken, iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı da 1 milyon 890 bin artarak, 2 milyon 246 binden 4 milyon 136 bine yükselmiş.
Siz bir ülke tasavvur edebilirmisiniz ki, iş aramayan işsizler, iş arayan işlerin nerdeyse iki katı olsun? Geçen sene Eylül ayında pandemi yoktu ama işsizlik oranı daha düşüktü? Buna kim inanır ?
İş aramayıp çalışmaya hazır olan bu 4 milyon 163 bin kişi aktif nüfusa da katılmıyor. Bunun için geçen sene 33 milyon olan aktif nüfus, bu sene 31 milyon 724 bine geriledi. Yani bu bir senede nüfusumuz bir milyon 130 bin kişi arttı ve fakat aktif nüfus daha fazla 1 milyon 724 bin kişi azaldı !
Rahmetli İstatistik Hocamız Ömer Celal Sarç, ”Yalan var… Kuyruklu yalan var… İstatistiki yalan var.” derdi. Rakamları doğru okumalıyız. Bunun için gerçek işsiz sayısı ve oranını bulmak için iş aramayıp -çalışmaya hazır olanları da katmamız gerekir. AB standardı demek yetmez. AB ile Türkiye iş ve iş bulma şartları farklıdır. Bu şartlarda Eylül 2020’de;
* Fiili işsiz sayısı: 8 milyon 152 bindir.
* Filli işsizlik oranı da yüzde 22,7’dir.
Temel sorun, Türkiye de istihdam politikası yoktur. Yada kimse ne olduğunu bilmiyor.
2019 yılında açıklanan yıllık ortalama işsizlik oranı 13,7 olmuş. 2009 krizinde bu oran daha düşük yüzde 13,1 idi. Fiili işsizlik oranı 2003 yılında yüzde 13,98 iken , bu gün yüzde 22,17 ‘ye yükselmiş.(Aşağıdaki Grafik ) Cin fikirler bulup , rakamlara takla attırmak yerine işsizliği nasıl çözeceğimize kafa yormalıyız.
İşsizliğin sürekli artmasının birden fazla nedenleri vardır. Ama bunların içinde en önemlisi, üretimde kullanılan ithal girdi payının yüksek olmasıdır. Yani söz gelimi imalat sanayiinde 100 liralık mal üretmek için 40 liralık ithal aramalı ve hammadde kullanıyoruz. 10 işçi çalıştıracak yerde 6 işçi çalıştırıyoruz.
Her ülke üretimde ithal girdi kullanır. Ancak biz sıcak para ve finansal sermaye girişinin rehavetine kapıldık. TL değer kazandı. İthalat ucuz geldi. Üretimde kullandığımız ithal girdi yüzde 40’lara ulaştı. Bu gün Kur arttı ve ithalat pahalılaştı, buna rağmen üretimde ithal girdi payı düşmedi. Çünkü bu defa da içerde güven sorunu nedeni ile kimse aramalı yatırımı yapmıyor.
Bu alanlarda yüksek devlet teşvikleri verilmesi de yetmiyor. Çünkü güven yok. O zaman devletin de aramalı üretmek için piyasaya geçici olarak girmesi, hammadde üretmek için devlet kooperatifleri kurması ve öncülük etmesi gerekiyor.