TÜİK, kasım 2019 işsizlik verilerini açıkladı. 2018 Kasım ayında yüzde 12.3 olan işsizlik oranı, 2019 Kasım ayında yüzde 13.2’ye yükseldi.
İş aramayıp çalışmaya hazır olanları da katarsak, ”fiili işsizlik oranını ” buluyoruz. Kasım 2019 da fiili işsiz sayısı 6 milyon 536 bin oldu. Fiili işsizlik oranı da yüzde 18.8 oldu.
Aslında eğer bir istihdam politikası düşünürsek, fiili işsiz sayısını dikkate almamız gerekiyor. Bunlar Türkiye’nin insan potansiyeli içindedir. Bu işsizler bir kuruma başvurmuyor, ancak yakın çevreleri aracılığı ile veya kendileri iş arıyorlar.
Uluslararası Çalışma Örgütü İLO, Dünyada işsizliğin çözüldüğünü, artık çalışma koşullarının iyileştirilmesi üstüne çalıştıklarını açıkladı. Dünya işsizliği çözmüşken, bizde işsizlikte kronikleşti ve giderek de artıyor.
Genç nüfusta işsizliğin ayrıca sosyal boyutları da var. Gençler arasında beyin göçü hızlandı. Gelişmiş batı ülkeleri uzman gençler için ilan veriyor. Gençleri Türkiye de tutmak zorundayız. Bunun içinde devlet öncülük etmelidir. Türkiye’yi parti devleti olmaktan kurtarmak gerekir. Hukuk ve demokrasi alanlarında iyileştirme sağlayarak, yeni yatırımların önünü açmalıyız. Devlet geçici olarak yatırım yapmak için piyasaya girmelidir. Siyasi iktidar bütçeden popülizm için para dağıtmak yerine, yatırım yaparak iş dağıtmalıdır.
2000 yılından bu güne kadar işsizlik verilerine bakarsak, işsizlik oranları yüzde on dolayında kronik yapı kazanmış, 2019 da yüzde 13’e çıkmış.
Bir ekonomide iktisadi faaliyetler azalır durgunluk olur ve GSYH’da küçülme olursa, gecikmeli de olsa işsizlik artar, tersine büyüme olursa işsizlik oranları da düşer. Yani büyüme oranları ile işsizlik oranları arasında ters bir ilişki var. Türkiye de 2000 yılından sonra bu ilişki kesildi. 2002 sıcak para tuzağından sonra işsizlik oranları yüzde on dolayında kronik yapı kazandı.
2002 sonrasında GSYH’da yüksek büyüme oranları yaşadığımız dönemlerde de, işsizlik oranı yüzde 10 dolayındaydı. Bu durum aşağıdaki grafikte de görülüyor. Bu grafiği ikinci defa veriyorum. Grafikte 2003 yılı ile 2018 yılları arasındaki GSYH’da büyüme ve işsizlik verileri yer almıştır. Dikkat edersek, büyüme oranları aşırı zig-zag’lı bir trent gösterdiği halde, işsizlik oranları yüzde 10 dolayında kronikleşmiş ve daha düz bir trent içinde hareket etmiştir. Bunun temel nedeni üretimde ithal girdi payının yüksek olmasıdır. İçeride üretimde artış olunca otomatik olarak ithalat artışı yaratıyor ve girdi ithal ettiğimiz ülkelerde istihdamı artırmış oluyoruz.
Üretimde ithal girdi payını düşürmeden kronik işsizliği çözemeyiz. MB reel kur endeksine göre TL’nin yüzde 24 daha düşük değerde olması bile, ithal girdi payının düşmesini sağlayamadı. Çünkü ihracat içinde ithal girdi payı yüksektir. Dahası bu sektörlerde ithal ikamesi politikalar uygulanmıyor.
2019 Kasım ayında, kayıt dışı çalışanlar oranı da arttı. Yüzde 33.8 oldu. Kayıt dışı çalışanların daha yüksek olması mümkündür. Zira Suriyeliler kayıt dışı çalışıyor. Hükümette buna sıcak bakıyor. Sıcak baktığına yeni bir örnek, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden gelenlerin artık ikamet süresi uzatılmıyor. Suriyelilere yer açılıyor.
Kontrolsüz olduğu için sayısını kimse bilmiyor, ancak 4-5 milyon Suriyeli varken Türkiye belini doğrultamaz. Suriyelilere harcanan 40 milyar dolarla, içeride aramalı ve hammadde yatırımlarına destek verseydik, üretimi dışa bağımlı olmaktan kurtarırdık.