İSTATİSTİK YALANLARI
Her gün çok sayıda basın yayın organında, farklı konularla ilgili sayılar, istatistikler eşliğinde haberler veriliyor.
Her gün çok sayıda basın yayın organında, farklı konularla ilgili sayılar, istatistikler eşliğinde haberler veriliyor. İstatistik öyle bir araç haline gelmiş durumda ki, çoğu zaman gerçek olmayanları doğruymuş gibi göstermek için temel başvuru kaynağı olabiliyor. Ancak diğer taraftan, çoğu zaman sayılar eşliğinde söylenen yalanları ortaya çıkarmak için, farklı bir yorumla yine istatistik verileri kullanmak durumunda kalabiliyoruz.
AKP hükümetinin, özellikle geniş toplum kesimlerini ikna etmek açısından, istatistikleri çok iyi kullandığını kabul etmek gerek. Hükümetin bugüne kadar «ayıları abartmak ve kafa karıştırmak amacıyla kullandığına dair çok sayıda örnek sayabiliriz. Bu tür propagandanın başarısını AKP’nin "Hayaldi gerçek oldu!" söyleminde fazlasıyla gördük. Bütün bunlar, ortaya atılan istatistiklerin, yüzdelerin, okuduklarımızın, duyduklarımızın, mutlaka doğru olduğu anlamına gelmiyor elbette. Ama itiraf edelim, hükümet temsilcilerinin her söylediğini peşinen doğru kabul eden ve safını ona göre belirleyenlerin sayısı hiç de az değil.
Belli bir konuda ileri sürdüğünüz fikri, istatistik verilere dayandırarak ya da söz konusu verileri yorumlayarak savunuyorsanız, toplumu ya da üzerinde konuşulan konu ile ilgili kişileri doğru bilgilendirmek zorundasınız. Bu açıdan bakıldığında, şu anda meclis gündeminde olan "Toplu İş İlişkileri Yasası" ile iş kolu barajının yüzde 10’dan yüzde 3’e indirilmesini "iş kolu barajının az ya da çok düşürülmesi" olarak değerlendirmek mümkün değil.
Sendikal istatistiklerin son olarak yayınlandığı 2009 yılında sendikalaşabilir işçi sayısı 5 milyon 398 bin iken, Toplu İş İlişkileri Yasası yasalaşınca açıklanacak rakam 11 milyon 200 bin civarında olacak. 28 iş kolunun kendi içinde birleştirilerek 18’e düşürülmesi ile birlikte bazı iş kollarında sendikal örgütlenme barajı fiilen yüzde 10’un üzerine çıktığı koşullarda "barajın seviyesi" az olsa ne olur, çok olsa ne olur?
Sendikaların ve sendikal mücadelenin seyrini dolaysız bir şekilde ilgilendiren sayıları ya da oranları, içinde bulunulan koşullardan ve kullanıldıkları bağlamdan çıkararak, sadece basit oranlar olarak ele alırsak, iş kolu barajının yüzde 10’dan yüzde 3’e düşürülmesini bir iyileşme olarak görebiliriz. Ancak işyeri örgütlenme barajının yüzde 50 1, işletme barajının yüzde 40 1 olduğu, grev hakkının sadece toplu iş sözleşmesi sürecinin bir parçası olarak düzenlendiği koşullarda yüzde 3 iş kolu barajı, ister istemez sendikalaşmak isteyen işçilerin karşısına "on kaplan gücünde" çıkacaktır.
Toplu İş İlişkileri Yasası’nın genel gerekçesinde "Sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlık süreçlerinin 87 ve 98 IMo’lu ILO sözleşmeleri dikkate alınarak" yeniden düzenlendiği iddia ediliyor. Ancak çalışma yaşamının "asgari" standartlarını belirleyen ILO’nun iş kolu ve işyeri barajı uygulamalarını "örgütlenme özgürlüğü" çerçevesinde sürekli olarak eleştirdiği biliniyor.
Hükümet, yasanın gerekçesinde "Çalışma hayatının öteden beri evrensel normlara verdiği tepkinin dikkate alındığı", "Sendikal hak ve özgürlükler ile toplusözleşme ve serbest toplu pazarlık hakkını; özgürlükçü ve demokratik toplum esasları temelinde yeniden düzenlendiğini" iddia etse de yasanın hiçbir yerde adı geçen "özgürlükçü" "ve "demokratik" düzenlemeleri göremiyorsunuz.
Türkiye’de sendikal örgütlenmenin ne kadar zor olduğu, sendikalaşmak isteyen işçilerin başlarına neler geldiği biliniyor. Tek Gıda İş sendikasına üye olduğu için işten atılan Billur Tuz işçileri, Deri İş sendikasına üye olduğu için aylardır direnen Savranoğlu Deri işçileri, bırakın yasayı, Anayasal haklarını kullandıkları için işten atıldılar. Dolayısıyla sendikalaşmak isteyen işçilerin karşısına bugüne kadar hangi engeller çıkmışsa, bugünden sonra da benzer engeller çıkacak. Burada cevap verilmesi gereken som, sendikaların mevcut üyeleri üzerinden "Barajı nasıl aşarız?" hesapları yapmaktan çok, yüzde 95’i örgütsüz olan işçi sınıfını örgütlemek için "Neler yapılmalı, nasıl adımlar atılmalı?" olmalı.