İşsizlik iki kanaldan beslenir. Birincisi çalışıyorken işini kaybedenlerden, diğeri de çalışma yaşına ya da olanağına kavuşarak işgücü piyasasına girenlerden.
İşgücü piyasasına yeni katılan işsizlerin durumunu ayrıca ele alalım. Bugün işini kaybedenlere bakalım.
TÜİK’in 2019 Mart verileri, son bir yılda sadece işini kaybederek işsizler ordusuna katılanların sayısının milyon 309 bin kişi olduğunu gösteriyor. Rapordan bazı bölümler şöyle;
-Son bir yılda bir milyon 309 bin kişi işsiz kaldı.
-Ağustos 2018 ile Mart 2019 arasında istihdamdaki kayıp bir milyon 523 bin oldu.
-İşsiz sayısı Mart 2018 – Mart 2019 döneminde yüzde 41.2 oranında arttı.
-Mart 2018’de üç milyon 178 bin olan resmi işsiz sayısı, Mart 2019’da dört milyon 487 bine yükseldi.
-Son bir yılda istihdamda 704 bin kişilik azalma oldu, Mart 2019’da 27 milyon 795 bine geriledi.
-Herhangi bir sosal güvencesi olmadan çalışanların (kayıt dışı ya da kaçak işçilerin) oranı 1.5 puan artarak yüzde 33.9’a çıktı.
-Kayıt dışı çalışanların sayısı 9 milyon 422 bin oldu. Geçen yıla kıyasla 189 bin kişi kayıt dışına çıktı.
İŞSİZLİĞİN KAYNAKLARI
TÜİK’in verileri, geniş¸ tanımlı işsiz sayısının Şubat 2019 döneminde 7 milyon 356 bin kişiye yükseldiğini göstermektedir.
Temmuz ayındayız ve işsizlik artıyor. Uygulamalar, işsizliğin eylülde de, ocak ayında da tırmanacağını gösteriyor.
Önceki krizlerde olmayan seyirdir, olmayan hacimdir bu.
-Kapanan fabrika sayısı artmaktadır.
Her biri dev bir istihdam havzası olan bu fabrikaların kapanması, yan sanayilerini de vurmaktadır.
Kapanan her fabrika, hem fabrika merkezindeki, hem yan sanayideki işçinin işten atılmasını getirmektedir.
-Borç batağına düştüğü için elden çıkarılmak istenen, bizzat sahibi eliyle satılmak istenen fabrika sayısı artmaktadır.
Satılmak istenen her fabrika işçinin işten atılmasını getirmektedir.
-Borç batağına düştüğü için alıcıların, özellikle de bankaların tepesine bindiği ve icralarda üç kuruşa satılmak istenen fabrika sayısı artmaktadır.
İcraya düşen her fabrika işçinin işten atılmasını getirmektedir.
İcra yoluyla fabrikaya el koyanların genellikle fabrikayı, daha çok da arsasını başka amaçlarla kullanmaya kalkmaları, fabrikanın üretimden çekilmesi ile sonuçlanmakta, dolayısıyla yan sanayide de çatırdamalara yol açmaktadır.
-Bütün sektörlerde üretim hacmi düşürülmektedir.
Üretim kapasitesi düşürülen her fabrikada vardiya sayısı düşürülmekte, çalışan sayısı azaltılmaktadır.
-İki milyonu aşan yabancı kaçak işçinin toplam işgücüne eklenmesi, işçilik maliyetini çok düşürmektedir.
Düşük maliyetli yabancı kaçak işçiliğine yöneliş, işten atılmaların çoğalmasına, çalışanların ücretlerinin ve sosyal haklarının düşmesine yol açmaktadır.
DÖNÜŞÜ OLMAYAN DURUM
Bütün sektörlerde işler iyi değil. Ekonominin can suyu diye el üstünde tutulan inşaat sektörü de daralmaktadır.
Turizm sektörü kendisini hala götürüyor denebilir. Ama orada da çalışanların menşei değişti. Kafeterya, bar, kulüp gibi eğlence yerleri, lokantalar, beş yıldızlılar da dahil olmak üzere oteller, Türk işçisinin işine son vererek, daha düşük maliyetli yabancı kaçak işçiye yöneldiler.
Bütün sektörlerde işverenler toplam işçilik maliyetini azaltmaya yöneldiler. Bu durum, hem çalışan sayısının azalmasına, hem de çalışmaya devam edenin maliyetinin düşürülmesine yol açtı.
Bu durum, önceki krizlerde olmayan başka bir durum yarattı. Bugüne kadar işini kaybeden işçi, aynı sektörde olmasa da, aynı ücret ve sosyal haklarla olmasa da, üç-beş ay işsizlikten sonra bir yerde iş bulabiliyordu.
Oysa bugün başka bir durum var artık. Kapanan fabrikalarla toplam istihdam alanının daralıyor, bütün işyerlerinde işçi sayısı azaltılıyor, bütün işyerlerinde işçilik maliyeti düşürülüyor. Önceki krizlerde bu çapta olmayan bu durum, hem işgücü piyasasına yeni katılanın, hem de işini kaybedenin iş bulabilme olanağını çok zayıflatmıştır, ortadan kaldırmaktadır.
İşsizlik kronikleşmekte, işsiz sayısı artmakta, iş bulabilme olanağı (kötüleşen çalışma koşullarına rağmen) azalmaktadır.
Bu da önceki krizlerde olmayan yeni bir durumdur ki, kendisi başlı başına sorundur ve başka sorunlara gebedir. Doğuracağı sorunların kütlesel ve toplumsal hacminin ise tahminleri zorlayacağı açıktır.