İSTİHDAM YALANLARI
Son yıllarda Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) resmi rakamlarına baktığımızda sigortasız, kayıt dışı çalışmada ciddi bir artışın yaşandığı, buna bağlı olarak da istihdam oranlarının artma yönünde istikrarsızlık gösterdiği görülüyor.
Devletin resmi istatistik kurumu tarafından bile tespit edilen sigortasız işçi sayısının artması, kısmi süreli çalışmanın yaygınlaşması ve diğer esnek çalışma biçimlerinin daha fazla tercih edilmeye başlanması, patronların yüzünü iyiden iyiye güldürüyor. Esnek, sigortasız ve diğer güvencesiz çalışanların sayısı arttıkça sanki istihdam artıyormuş gibi bir yanılsama karşımıza çıkıyor.
TÜİK’in açıkladığı, sigortasız güvencesiz işçi çalıştırmaya ilişkin rakamlar, kayıt dışı çalışmaya ilişkin tüm gerçekleri tam olarak ortaya koymasa da, güvenceli istihdam açısından durumun giderek kötüleştiğinin en somut ifadesi.
TÜİK’in verilerine göre son bir yıl içinde istihdamdaki artış 1.5 milyon civarında iken, söz konusu istihdam artışının yüzde 30’unu işgücüne kayıt dışı olarak katılanlar, yüzde 17’sini geçici olarak istihdam edilenler, yüzde 9’unu ise eksik ve yetersiz istihdam edilenler (Ağırlıklı olarak kısmi süreli çalışanlar) oluşturuyor. Tarımda çalışanları da bu rakamlara eklersek, tam zamanlı ve güvenceli çalışanların şimdiden toplam istihdam içinde çok küçük bir “azınlık” olarak yer aldıklarını söyleyebiliriz.
AKP’nin iktidarda olduğu son sekiz yıllık dönem içinde büyüme oranları ile işsizlik ve istihdam verilerindeki aşırı dengesizlik dikkat çekici.
Büyüme oranları arttıkça istihdamın en azından belli bir oranda artması gerekiyorken, istihdam artışlarının gerçekte beklenenin gerisinde kaldığı biliniyor. Yaşanan artışın tamamına yakının da esnek ve güvencesiz olarak istihdam edilenlerden oluştuğunu görüyoruz.
AKP’nin en büyük istihdam yalanı “Ulusal istihdam stratejisi” ile gündeme geldi ve istihdamı artırmak adına üç uygulama öne çıkarıldı. Bunlar, bölgesel asgari ücret, esnek çalışma uygulamalarının daha yaygın hale getirilmesi ve özel istihdam büroları aracılığıyla fabrika ve işyerlerine işçilerin tek tek ya da gruplar halinde kiralanması.
Ancak bunlar, yeni işyeri açarak istihdam arttırma imkanı olmayan ama işçilerin aldıkları ücretleri düşüren, onların iş güvencelerini ve sosyal haklarını ortadan kaldıran uygulamalar ve somut anlamda asla istihdamı arttıracak adımlar değil.
Bu uygulamalar hayata geçirilirse istihdamın gerçek anlamda artmayacağı gibi, zaten amaçlanan da bu değil. Hükümetin temel amacı uzun süredir yapısal bir sorun haline gelmiş olan işsizlik oranlarını daha düşük göstermek. Eğer söylenen istihdam yalanlarına inanılırsa işsizlik oranları (Gerçek işsiz sayısı değil) uzun süre düşük seyredebilir.
Çünkü TÜİK anketörleri tarafından işsizlik oranları hesaplanırken sorulan “Son bir hafta içinde en az bir saat gelir getirici bir işte çalıştınız mı?” sorusuna verilecek her olumlu yanıtta ilgili kişi istihdam edilmiş yani çalışıyor sayılıyor.
Çalıştığı sürenin, aldığı ücretin, sigortalı olup olmadığının, diğer hak ve güvencelerinin hiçbir önemi yok. Böyle olunca örneğin kısmi süreli (part time) çalışmanın yaygınlaşması sadece kağıt üzerinde istihdamı arttırırken, işsizlik oranlarını yine kağıt üzerinde düşük gösterebiliyor. Başbakan, yıllardır söyledikleri istihdam yalanlarının arkasındaki bu gerçeği bildiği için kolaylıkla “İşsizliği tek haneli rakamlara indireceğiz” diyerek umut tacirliği yapıyor.
Türkiye’nin dünyanın en hızlı büyüme oranlarını yakalayan ülke olmasıyla övünedursunlar, söz konusu büyümenin istihdam yaratmayan “yapay” bir büyüme olduğunu Başbakan dahil herkes biliyor.
Burada asıl tartışılması gereken sorun, bu yalanlar ve ortaya çıkardığı sonuçları emek örgütlerinin ne kadar önemsediği ve kendi mücadelelerinin bir dayanak noktası olarak gördükleri ya da böyle bir dertlerinin olup olmadığı.