İŞVERENLERİN UNUTTUĞU YASAKLAR
Hükümetin işçi karşıtı ve ülke çıkarlanna ters politikalan, örneğin AKP´nin Suriye´nin iç işlerine karışması ve muhalefetine kaynak sağlaması gibi, konular karşısında siyasi amaçlı grev yapabilecek, hükümet uygulamaları ile yaygınlaşan taşeronluk için genel grev, uygulanmayan sözleşmeler için işi yavaşlatma, kardeş sendikalara karşı yöneltilen baskılara karşı dayanışma grevleri yapabilecek ve hiçbir yaptırım ile karşılaşmayacaklardır.
İşçi-işveren ilişkilerinde grev çalışanların en önemli silahıdır. Çalışanlar toplu sözleşme masalannda isteklerini işverenlere kabul ettiremediği zaman belli usullere uyarak ve üretimden gelen gücünü kullanarak işverenlere karşı yaptırım hakkını kullanırlar.
Bu hak memurlar için hiç tanınmamış ve işçiler içinde önemli kısıtlamalarla kuşatılmıştı. 1982 Anayasasının 54. maddesinin yedinci fıkrasında,"siyasi amaçlı grev ve loklavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz" hükmünü getirerek 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi yasasının 29 ve 30. maddelerinde düzenlenen grev yasaklannı alabildiğine genişletmişti.
Anayasanın bu hükmü ILO’nun eleştirileri doğrultusunda 7.5.2010 tarihinde Anayasadan çıkarılmış ve 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile de halk tarafından onaylanmış fakat 2822 sayılı yasada bu yasak aynen muhafaza edilmişti.
1983 yılından kabul edilen 2821 ve 2822 sayılı yasalar yapılan sayısız iyileştirme girişimleri ile artık yama tutmaz hale gelince ve uluslararası alanda eleştiriler giderek yoğulaşınca iktidar partisi 18.10. 2012 tarihinde her iki yasayı tek yasa çatısı altında birleştirerek 6356 sayılı yasa ile Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu kabul ederek yürürklüğe koydu.
Bu yasa bazı olumlu yanları olmasına karşın genelde işçilerin örgütlenme ve hak arama özgürlüğüne, başka bir deyişle sendika özgürlüğüne ciddi bir katkıda bulunmayan bir nitelikte yürürlüğe konuldu. İşçi sendikalarının uyarıları ve istekleri dikkate alınmadan işverenlerin görüş ve istemleri aynen yasaya yansıtıldı.
Yasayı dikkatle inceleyenler Anayasadan çıkartılan fakat 2822 sayılı yasanın 25. maddesinin üçüncü fıkrasında ki yukanda saydığımız yasaklann yeni yasada yer almadığını göreceklerdir. 6356 saylı yasanın grev hakkını düzenleyen 58. ve grev yasaklannı düzenleyen 62. maddesinde siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz hükmüne yer verilmediğini göreceklerdir.
Bu eylemler yeni yasa ile "yasak" kapsamından çıkanlmış ve yasal bir nitelik kazanmıştır. Yeni yasaya alınmayan ve böylece yasal bir nitelik kazanan bu eylemler batı ülkelerinde sürekli işçilerin sergilediği eylemlerdir. İşverenlerin bu eylemleri bir hak olarak kullandığına dair bir olay hatırlamıyoruz.
Üretimin durdurulmasına ya da yavaşlatılmasına yönelik bu eylemleri işverenlerin uygulaması zaten akla da, çıkarlarına da uygun değildir. İktidar partisi üzerinde etkisi çok açık olan işverenlerin bu eylemlerin yasal nitelik kazanmasına nasıl onay verdikleri merak konusudur. İşverenlerin bu yasaklann varlığını unuttuğunu mu varsayacağız?
Hükümetin ILO’u hoş tutmak için bu yasaklan kaldırdığını düşünsek bile yasada var olan ve sendika özgürlüğüne, ILO uyanlanna rağmen, ciddi darbeler indiren bir çok hükmün varlığını nasıl açıklayacağız?
TBMM’ne gönderilen taslakda da olmayan bu hükmün muhalefetin son dakikada işverenlere oynadığı oyun olarak da kabul etmek ayni şekilde İşverenlerin bu gelişmeden bilgileri olduğu halde suskun kalmalarını anlamak da mümkün değildir çünkü bu eylemler işverenleri çok zora sokabilecek önemli eylemlerdir.
İşverenlerin yasaya konulmasını unuttuğu bu eylemleri ileride yaşadıklan zaman çok dövüneceklerini şimdiden rahatlıkla söyleyebiliriz. Yukanda saydığımız bu eylemlerin tümü işçiler tarafından kullanıldığı zaman (zaten öyle olacaktır) çok ses getirecektir.
Hükümetin işçi karşıtı ve ülke çıkarlanna ters politikalan, örneğin AKP’nin Suriye’nin iç işlerine karışması ve muhalefetine kaynak sağlaması gibi, konular karşısında siyasi amaçlı grev yapabilecek, hükümet uygulamaları ile yaygınlaşan taşeronluk için genel grev, uygulanmayan sözleşmeler için işi yavaşlatma, kardeş sendikalara karşı yöneltilen baskılara karşı dayanışma grevleri yapabilecek ve hiçbir yaptırım ile karşılaşmayacaklardır.
Yeter ki işçi çıkarlan için bu yeni hakları kullanabilecek yürekli ve inançlı sendikacılar olsun. İşverenlerin unuttuğu bu yasaklar işçiler için çok şeyi değiştirecektir.