Türkiye ekonomisi 2018’in ikinci çeyreğinde yüzde 5.2 büyüdü. Ekonominin ilk çeyrekte yüzde 7.4 büyüdüğü açıklanmıştı. Ancak dün açıklanan ikinci çeyrek verilerinde büyümenin yüzde 7.3’e revize edildiği görüldü. İkinci çeyrekte 884 milyar liralık gayrisafi yurtiçi hasıla büyüklüğüne ulaşıldı. Böylece ekonomimizin büyüklüğü ilk altı ayda 1.6 trilyon lirayı aştı. Ancak dolardaki yükseliş nedeniyle ikinci çeyrekte dolar bazlı milli gelirde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0.3 azalma oldu. Oysa ilk çeyrekte yüzde 7.3’lük büyüme ve dolar kurunun yatay kalması sayesinde dolar bazında büyüme yüzde 17.4 olmuştu. İkinci çeyrekle birlikte yavaşlayan büyüme artan kur dikkate alındığında üçüncü çeyrekte dolar bazında milli gelir erimesinin dramatik bir şekilde çok daha arttığını göreceğiz.
SEÇİM HARCAMASI ARTIŞI
Büyümenin alt bileşenlerine bakıldığında sanayi sektörünün toplam katma değeri yüzde 4.3, inşaatın yüzde 0.8 artarken tarım sektörünün yüzde 1.5 azaldı. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri yüzde 8 arttı. İkinci çeyrekte hanehalklarının toplam tüketim harcamalarının büyüme oranı ilk çeyrekteki yüzde 9.3 oranından yüzde 6.3’e yavaşladı. Devletin tüketim harcamaları yüzde 4.9’dan yüzde 7.2’ye çıktı. Buna göre ikinci çeyreğin sonuna denk gelen 24 Haziran seçimleri öncesi Hükümet’in harcamada gaza iyice bastığı görülüyor.
BIÇAK GİBİ KESİLDİ
Yatırımlarda ise ciddi bir zafiyet görüldü. İlk çeyrekte yüzde 7.9 olan toplam yatırım harcamalarındaki artış ikinci çeyrekte yüzde 3.9’a geriledi. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış bıçak gibi kesilerek yüzde 6.4’ten yüzde 0.6’a indi. İnşaat yatırımlarındaki artış yüzde 10.5’ten yüzde 6.6’ya çekilse de toplam büyüme oranının üzerinde kalmayı sürdürdü. İlk çeyrekte yüzde 15.4 olan ithalattaki artış yüzde 0.3’e indi. İhracat ise 0.7’den yüzde 4.5’e çıktı. İthalataki azalış ihracattaki artış sayesinde, dş ticaret tarafından büyümeye net katkı geldi.
DEVALÜASYON VURUŞU
Türkiye büyümesinin ana hatlarını veren tüketim ve ithalata baktığımızda ikisinde de ciddi yavaşlamalar görülüyor. Yukarıda da belirttiğimiz üzere hanehalklarının tüketim harcamalarındaki artış geçen yıla kıyasla 3 puan birden geriledi. İthalattaki büyüme ise çok daha dramatik düzeyde oluştu. Nisan-haziran dönemini kapsayan ikinci çeyrekte dolar 3.97’den 4.6’a kadar yükselmişti. Bu dönemde ciddi bir devalüasyon yaşanmadı. İlk çeyrekte yüzde 4.8 değer kaybeden TL’deki değersizleşme ikinci çeyrekte yüzde 14’ü aştı. Böylece ithalatın ve kredi musluklarının kısılmasıyla iç tüketimdeki hızlı büyümenin aşağı çekildiği görülüyor. Üçüncü çeyrekte ise dün itibarıyla devalüasyon oranı yüzde 28 düzeyinde. TL’deki bu sert düşüş ve 14 haftalık kredi büyümesinin yüzde 5’lere çekildiği, özel sektör bankalarının kredi büyümesinin sıfıra indiği dikkate alındığında Kurban Bayramı tatili etkisi ve ihracattan gelecek katkı dışında üçüncü çeyrekte büymeyi yukarıya çekecek herhangi bir olumlu veri görülmüyor. Temmuz-eylül döneminde yüzde 2’lere çekilen, belki de geçen yılki yüzde 11.5’lik büyümenin baz etkisiyle daralan bir gayrisafi yurt içi hasıla verisi bizi bekliyor.
CARİ TABLO AĞIR
Büyümenin seyrini görmek açısından takvim etkisinden arındırılmış GSYH’ye (gayrisafi yurtiçi hasıla)baktığımızda 2018 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5.5 artış oldu. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH de bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.9 arttı. Çeyrekler itibarıyla görülen yüzde 0.9’luk artış 2016’nın Temmuz ayında meydana gelen hain FETÖ’nün darbe girişiminin etkisiyle yüzde 2.5 daralmadan sonraki en düşük değer. O tarihten sonra yüzde 1.3’ün altına düşmeyen çeyreklik büyümenin 0.9’a çekilmesi ciddi bir yavaşlama sinyalinin göstergesi. Bunun yanında cari açık büyüme ilişkisine baktığımızda; ilk çeyrekteki yüzde 7.3’lük büyüme döneminde milli gelirin yüzde 7.9’u kadar açık verilmişti ve bu son yılların rekoruydu. İkinci çeyrekte bu oran yüzde 7.2’ye geriledi. Geçen yıl ikinci çeyrekteki oran yüzde 6.3’tü. Geçen yıl yüzde 6.3 cari açık oranıyla yüzde 5.3 büyüyen ekonomi bu yıl yüzde 7.2 açıkla yüzde 5.2 büyüyebildi. Bu da artık büyüyebilmek için dış sermaye akımlarına çok daha fazal ihtiyaç duyulduğunu, dış sermaye akımları olmadan büyümenin sağlanamadığını hatta akımlardaki yavaşlama yüzünden küçülmenin gündeme geldiğini ortaya koyuyor.