Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ANADOLU ETAP
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ANADOLU ETAP
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
09 Mart 2012
KADIN HAKKI DİYE DİYE!

1980´li yıllarda kadın gücünün yeniden keşfedilmesiyle gündemimize giren kadın hakları savaşımında, kadınlar için, örgütlenip haklarının kazanılmasında yol aldıkça, tersine giden bir şeyler oluyor. Çözdükçe dolaşan bir yumakla boğuşup duruyor gibiyiz. Bize neler oluyor?

KADIN HAKKI DİYE DİYE!

Cumhuriyet BASINDAN SEÇMELER

Kadın Hakkı Diye Diye(!)..

   1980’li yıllarda kadın gücünün yeniden keşfedilmesiyle gündemimize giren kadın hakları savaşımında, kadınlar için, örgütlenip haklarının kazanılmasında yol aldıkça, tersine giden bir şeyler oluyor.

   Çözdükçe dolaşan bir yumakla boğuşup duruyor gibiyiz. Bize neler oluyor? Töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet patlaması, yaşamın her alanında atılan çok olumlu ileri adımlara karşın, kadın hakları kazanımlarında geriye gidiş., neden bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor?..

   On binlerin cezaevlerinden geçirildiği baskı günlerinde, üzerlerinden silindir gibi geçilen ağırlıklı sol siyasal, sendikal, toplumsal örgütlenmeler suskun… Cezaevleri kapılarında direnen analar, eşler, kız kardeşler., yürekli duruşlarıyla önce "biz kadınlar, varız…" dediler. Yeniden var oluşu, örgütlenmeyi önce kadınlar gündeme taşıdı. En feministinden, demokratik düzen içinde eşitlik arayanlarına, türbanlısına, kadın sorunları üzerinden ortak bir dil kullanabilmeyi denediler.

   Zaten önlerinde BM’nin dünya ölçeğinde kadınlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan sözleşmesi vardı. Dünya ölçeğinde kadın aleyhine, haklarında yaşanan uçurumu düzeltmeye yönelik çalışmaların ilkeleri, rotası çizilmiş, örgütlülük içinde savaşım verme çabaları ağırlık kazanmıştı. Kadın gücü, direngenliği, başta siyaset, yaşamın her alanına dönük örgütlülüklerde yaşanan kırılma, kilitlenmede, yeni bir ışık olunca, kadınları katarak ancak yeniden yola çıkma partiğini doğurmuştu… İlk insan hakları direnişleri ile çıkış yapan kadınların, kadın haklarına yönelik ortak savaşımları ile çok önemli yasal değişikliklere, hareketlere damga vurmaları, olumlu sonuçlar almaları, kadınla, kadın üzerinden siyaset yapmayı hızla tırmandırdı.

   Sokaklara çıkan kadınlar, kadın hakları için en yaşamsal sorunları, damardan iğne yapar gibi medyatik renkleri de olan vuruşlarla kamuoyuna getirirlerken., mor kurdeleleri, iğneleri ile kadının canına, yaşamına, varlığına yönelik en ağır saldırıları, sorunları hızla kamuoyuna taşırlarken, yeniden var olmak isteyen tüm siyasal, toplumsal örgütlenmeler kaçınılmaz kadın sorunlarına sahip çıkmayı, vitrinde olsun gündeme getirme zorunda kalıyorlardı. Aslında kadın gücü, emeğini kullanarak, kadın diliyle.çıkışlar, çok daha etkin sonuçları, kazanımları getiriyordu…

   12 Eylül sonrası sivil döneme geçiş sürecinde tüm örgütlenmelerin kadın üzerinden siyaset yapma yarışlarında, Meclis’ten kadın ayrımcılığına yönelik olumlu yasal değişikliklere, kadın örgütlerinin ortak katkısı odak, 8 Martların çılgın bir yarış konusu yapıldığı yıllarda, siyasi partilerden sendikalara, tüm toplumsal örgütlenmeler, kadın önde, en azından vitrinde, kadın üzerinden siyasette yarışıp durdular… Siyasal İslamcılar "mağdur, insan hakkı savaşımı" aracı olarak türbanı keşfetti.

   Özalizmin, serbest piyasalar düzeninin simgesi papatyalarının karşısına, sol siyaset, kadın kotaları, kadın emeği, kimliğinin eşitlikçi değerlendirilmesi, öncelikleri ile çıkıyorlardı… Kadınların öne aldıkları ortak gündemleri "kadına yönelik şiddet" olunca, kaçınılmaz kadın sığınmaevlerinin açılmasını, hukuksal yardım sistemlerinin işler kılınmasını da getirmişti… Aradan geçen, bir insan ömrü için uzun ancak toplumlar için çok kısa yıllarda, kadın hakları savaşımında alınmış önemli yasal haklar, kurumlaşmaların kadınlara yansımaları doğal olarak olumlu olacakken kadına yönelik istatistikler tam tersi olumsuz gelişmelerin birbirinden çarpıcı aynası.

   Kadın haklarının sosyal gelişmişlik ölçümlemelerinin tümünde, kadınların kitlesel haklarının geriye gidişi sadece bir boyut. Kadına yönelik şiddete ilişkin tüm gelişmeler nasıl olumsuz olabilir? Kadının siyasal, toplumsal, iş yaşamına katılımlarında neden tüm göstergeler olumsuza dönüşebilir? Dünya ölçeğinde geçerli olan bir genel gidişin elbette hem altını çizmeli, hem de ülkemizde kadın haklarına olumsuz yansımalarını atlamamalıyız.

   Dünya çapında yaşanan tüm ekonomik, siyasal, toplumsal gelişmeler insan eksenli değil de piyasalar düzeni üzerinden olunca, bütün dünya için geçerli gelir dağılımı çarpılması, insanların yaşam, çalışma koşullarının bozulması, gerçek ücretlerin aşağı çekilmesi, çoğunluk için geçerli hızlı yoksullaşma, yoksunlaşma, en yaşamsal haklar eğitim ve sağlıkta geriye gidişlerden herkes payını alıyor. Elbet paylaşım dengesizliği ezilen aleyhine olunca, emekçinin, köylünün daha ağır yoksullaşması gibi, en keskin ayrışmanın yaşandığı kadının haklarının hızla aşağı çekilmesi, dayatma olarak karşımıza çıkıyor…

   Üstüne aşiretleşme, cemaatleşme, rejimin ılımlısı da olsa siyasal İslamdan yana değişime uğraması, katlanan kuralsızlaştırma düzeni, geleneklerin baskın kimlik kazandığı toplumsal yapılaşmayı., eklemleyin. Ortaya son on yılda bile çok daha geriye püskürtülmüş, en ağır haksızlıklara, şiddete hedef olan, ezilen kadınlar çoğunluğu tablosu çıkıyor…

ŞÜKRAN SONER

 

DİĞER HABERLER
ASGARİ ÜCRETTE 30.000 TL HAYAL DEĞİL
ASGARİ ÜCRETTE 30.000 TL HAYAL DEĞİL

Türk-İş’in talep ettiği 29 bin 583 TL hatta CHP’nin ortaya attığı 30 bin TL’lik asgari ücret, SGK uzmanı İsmail Sevinç’in de hesaplamalarıyla kanıtladığı üzere hayal değil.

ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU
ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU

Türk-İş, 2025 için 29 bin 583 TL asgari ücret talep ederken hükümet ve işveren blokunun işbirliği, işçinin taleplerini gölgede bırakıyor.

ÖZGÜR ÖZEL’DEN POLONEZ İŞÇİLERİNE ZİYARET
ÖZGÜR ÖZEL’DEN POLONEZ İŞÇİLERİNE ZİYARET

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tekgıda-İş Sendikası’na üye olduktan sonra işten çıkarılan Polonez işçilerinin Çatalca Adliyesi önündeki nöbetini ziyaret etti.

POLONEZ İŞÇİLERİNE KAYMAKAM ERMİŞ’TEN ZİYARET
POLONEZ İŞÇİLERİNE KAYMAKAM ERMİŞ’TEN ZİYARET

Polonez işçilerinin mücadelesinde 153. gün geride kalırken Çatalca Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş direniş alanına gelerek işçileri ziyaret etti. Kaymakam Ermiş, işçilere idare olarak bu süreçte neler yaptıklarını anlattı