KADIN İŞÇİLER SAĞLIĞINDAN OLMAK İSTEMİYOR.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Kadın Meclisinin düzenlediği 2. Kadın Kurultayı’nda bir araya gelen işçiler, bir kez daha ‘Çalışırken ölmek istemiyoruz’ dedi.
Duygu AYBER
İstanbul
Kayıt dışı ve güvencesiz koşullarda çalıştırılan, gerekli önlemler alınmadığı için iş kazalarına maruz kalan, örgütlendiğinde patronun ilk gözden çıkardığı kadın işçiler, artık ne evde ne de işte çalışırken bunları yaşamamak için daha da dirençli. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Kadın Meclisinin düzenlediği 2. Kadın Kurultayı’nda bir araya gelen işçiler, bir kez daha ‘Çalışırken ölmek istemiyoruz’ dedi.
İSİG Kadın Meclisi, ‘Kadın İşçiler İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğini Konuşuyor’ şiarıyla Çerkezköy Halk EĞİTİM Merkezinde 2. Kadın Çalıştayı’nı gerçekleştirdi. 14 Eylül 2013’te çalıştığı strafor fabrikasında güvenlik önlemleri alınmadığı için yaşamını yitiren Satiye Gür anısına yapılan çalıştaya, yaklaşık 2 haftadır çalışma koşullarının iyileştirilmesi için Greif Fabrikası önünde direnen kadın işçiler ve HDP Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mukaddes Akdeniz de katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İMECE Kadın Sendikasından Serpil Kemalbay, “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile iş kazaları son bulacak havası yaratılıyor. Oysa gerçek tam tersi. İşte bu yüzden kadın işçilerin iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı duruşu giderek önem kazanıyor” dedi. Kemalbay’ın konuşmasının ardından işçi Figen Koçan Tekirdağ İSİG Kadın Meclisinin kurulduğunu duyurdu.
KADIN İŞÇİ İÇİN KREŞ ‘KÖTÜNÜN İYİSİ’
Satiye Gür’ün yaşamını yitirmesine neden olan kazanın canlandırıldığı tiyatral etkinliğin ardından Hayat Televizyonu Ekmek ve Gül Programı Koordinatörü ve gazetemiz yazarı Sevda Karaca, İSİG Kadın Meclisinin Çorlu, İstanbul Çağlayan ve Tuzla’da yaptığı atölyelerden aktarımlarını sundu. Karaca, atölyelerdeki deneyim paylaşımına göre kadınların çok kötü koşullarda çalışmayı kabul etmesinde evdeki yükün ve daha iyi koşulların olmadığı inancının etkili olduğunu söyledi. Pek çok yerde kreş olanağı olan fabrikanın ‘kötünün iyisi’ olarak görüldüğünü, kadın işçilerin sendikalara güveninin olmadığını, birçoğunun kredi borcu olduğu için kötü koşullara ses çıkarmanın zorlaştığını aktaran Karaca, “Her bir atölyede kadın işçilerin anlattığı bir diğer nokta ise işyerinde tacizin sıradanlaşması” dedi.
‘EN ÖNEMLİ SORUN DEPRESYON VE STRES’
Çalıştayın ilk oturumunda güvencesiz ve sağlıksız koşulları yaratan nedenlere karşın işçilerin kendilerini nasıl koruyacakları tartışıldı. Serpil Kemalbay’ın moderatörlüğünü yaptığı oturumda İşyeri Hekimi Filiz Ayla, İş Güvenliği Uzmanı Arzu Oğuzkurt Doğan ve Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu’ndan Necla Akgökçe konuştu. Kadın işçilerin yaşadığı en önemli sorunun depresyon ve stres bozukluğu olduğunu kaydeden Ayla, “Çalışma koşullarımızda birçok etken birleşip bize zarar verebiliyor. Ergonomik olmayan koşullar, uzun çalışma saatleri, hava koşulları gibi. Ne yazık ki yasalarla bunların tanımlanması ve raporlarla sonuçlara bağlanması da çok uzun süreçler. Stres ve depresyon meslek hastalıkları arasında tanımlanmıyor. Bu yüzden sendikaların ve sağlık profesyonellerinin vereceği mücadele de çok önemli” diye konuştu.
Arzu Oğuzkurt Doğan ise, 6331 Sayılı İş Kanunu’ndaki yükümlülükler ve işçilerin özlük haklarından söz etti. Doğan, işçilere verilen eğitimlerin mesaiden önce ya da sonra yapılmasının yasal olmadığını belirtti ve eğitimlerin 4 saatten az olmaması gerektiğine vurgu yaptı.
Necla Akgökçe ise kadın merkezli işçi sağlığı ve iş güvenliği için yapılması gerekenleri anlattı ve geleneksel işçi sağlığı ve güvenliği anlayışında, riskler ve hastalıkların herkes için aynıymış gibi gösterildiğini, ama kadını odaklayan bir anlayışa ihtiyaç olduğunu anlattı. Akgökçe, her sendikanın bulunduğu sektörde işyeri raporlamaları yapması, işyerlerinde bu işe dair bir komite oluşturulması ve bu komisyonlarda muhakkak kadınların yer alması gerektiğine dikkat çekti.
İKİ YÜREKLİ GENÇ KADIN İŞÇİ
Akademisyen Berna Güler Müftüoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda ise, yaklaşık 21 yıl iş müfettişliği yapan Zuhal Kesici, Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası (BATİS) Avukatı Sevgi Evren, Doktor- Avukat Yıldız Ertuğ Ünder ve DİSK Kadın Komisyonu’ndan Özge Yurttaş sunum yaptı. 1980 sonrası neoliberal politikalarla daha da ağırlaşan ikili yükü sırtlarından atmak için kadınların mücadele ettiğini söyleyen Müftüoğlu, Lüleburgaz Zertiva’daki işgal gibi direnişlerin kadın işçilerin dayanışması için önemli olduğunu ve mücadele araçlarının da bu şekilde gelişebileceğini belirtti. İş müfettişliği yaptığı dönemden deneyimlerini paylaşan Zuhal Kesici, 3008 sayılı yasadan 4857 sayılı yasaya kadar İSİG prosedürlerini aktardı. Kesici, “Kayıt dışı çalışan bir işçinin iş kazası geçirmesi üzerine işyerine gittim. Şahit arıyorum, işten atılma korkusuyla herkes susarken yürekli iki genç kadın şahit oldu” diye konuştu.
Yıldız Ertuğ Ünder ise, yasanın işyeri hekimleri ve uzmanlarına ciddi yükümlülükler verdiğini ancak kullanım yetkisi vermediğini söyledi. İş kazalarında yasal süreçlerin genel olarak çok uzun süreceği, ispatla ilgili sorun olacağını belirten Ünder, “Patrona yaptırım uygulayabilmek için hem ceza hem de tazminat davaları açmak önemli” dedi. Sağlık sektöründe çalışan taşeron işçilerin sorunlarına değinen Özge Yurttaş da, “Taşeron işçi demek her işi yapan işçi demek. Nasıl çalışacaklarını ve ne yapacaklarını bilemeden çalışıyorlar. Tıbbi atıklar: sağlık alanının piyasalaştırılmasını yarattığı hızlı hizmet zorunluluğu ciddi sıkıntılar yaşatıyor. Bu yüzden bulunduğumuz her yerde yasaların uygulanmasını sağlamak için mücadeleyi büyütmeliyiz” dedi.
‘MESLEK HASTALIKLARI HASTANESİ BOMBOŞ’
19 yaşında cerrahi bölümünde hemşirelik yapan Esra adındaki işçi, çalıştığı hastane açık kadro göstermediği için tek başına 24 saat nöbet tutmak zorunda bırakıldığını söyledi. Esra, “Ağır bir bölüm olduğunu için sürekli hasta kaybediyoruz ve serviste tek bırakılmama rağmen müdahale etme yetkim yok. Mobbinge maruz kalıyorum. Bir arkadaşım hasta ex olduğu için yakınları tarafından darp edildi. Yaklaşık 5 ay önce onkoloji bölümünde yeterli yatak yok diye hastane personeline saldıranlar oldu. Çalıştığım hastanenin yan tarafında meslek hastalıkları hastanesi var ve servisleri de bomboş” diye konuştu.