KAMU ALACAĞINA ENAG, ÖDEYECEĞİNE TÜİK
Merak ediyorum; acaba kamu, kendi enflasyon hedefine inanıyor mu? Misal Merkez Bankası üzerinden bize “enflasyon beklentisi” empoze etmeye çalışadursun kendisi tüm alacaklarında neden bu rakamı kullanmaz?
Kısaca ifadesiyle; kendi alacağında ENAG’laşırken ödemesinde TÜİK’leşiyor.
Bu çifte standardı, öncelikle ücret artışlarında gördük. Bize denildi ki “enflasyon dünün öyküsüdür, bu yüzden mevduat faizi, ücret zammı gibi konular ise geleceğin öyküsüdür.” Eee? O halde siz de Merkez’in enflasyon hedefini benimseyin, ona göre artış talebinde bulunun, yoksa fena yanarız.”
BUGÜNÜN GERÇEĞİ Mİ YARININ UMUDU MU?
Gördüğüm kadarıyla yarınki enflasyon beklentisini bize dayatırken kendisi, dünün enflasyonunu kullanıyor. Hatta öyle ki neredeyse “söz dinlemez endeks” dedikleri ENAG’ı daha fazla ciddiye alıyor. Oysa “aslan gibi TÜİK’in varken kim korkar enflasyondan” diyen de kamunun bizzat kedisiydi.
İyi de bizim kafamız karıştı şimdi. Neden biz kamu gibi davranamıyoruz? Niçin biz en düşük emekli aylığını arttırırken TÜİK’in rakamını ve Hafize Gaye Erkan’ın %36’lık romantik beklentisini kullanıyoruz da… İTO’nun veya ENAG’ın gerçeğe daha yakın verisini kullanamıyoruz?
İKİ SORU İKİ CEVAP
Gerçek enflasyon rakamı nedir?
Bunu söylemek çok zor… Zira herkes, cebinde kendi TÜİK’iyle dolaşıyor ve sektörüne, ürününe, kendi koşullarına bakıp, gelecek için farklı bir enflasyon tahmini kullanıyor. Misal kira artışları %25 ile sınırlanmışken dahi artışlar %110’u bulmuşsa, kim inanır senin TÜİK destekli Merkezin rakamına?
Peki, gelecek için hangi rakama inanalım?
Vatandaşa, ücretliye, esnafa “%36 olur” nasihati verilirken bizlerin geleceğe dair hangi rakamı kullanacağımız konusunda çok fazla araştırma veya tahmin rakamı olduğunu görüyorum. Mayıs’ta enflasyonun %75 ile pik yapacağı, OVP’nin öngörüsü… Sonrasında düşecekmiş. İyi de piyasaya “fahiş fiyat artırırsan tepene binerim” derken kendisi otoyola köprüye %75, yeniden değerlemeyle pek çok kaleme %58, asgari ücrete %49 zam yaptı. Mayıs’taki %75’lik rakamı, yıl sonunda %36’ya indirmek imkânsız derecede zor. En iyi tahmin, %74’e inerse öpüp başına koy.
Not:
AÇLIK SINIRI ALTINDAKİ EMEKLİ ACIKMAZ MI?
Asgari ücrete %49 zam yaptık, 17 bin 2 liraya çıkardık. Asgari maaşı da 33 bin liraya tırmandırdık. İşçi ile memur minimum gelirleri arasındaki farkı 2’ye çıkardık. Sıra emekliye gelince; “efendim bütçe mücbir sebep” diyerek “en fazla %50 zam olabilir” diyoruz.
İyi de zaten 7 bin 500 lira olan en düşük emekli aylığını hangi yüzde ile açlık sınırına yaklaştırabilirsin ki? Söyleyeyim; en az %100… Bu durumda dahi açlık sınırına yeni varmış oluruz ki ekonomi yönetimi, seçime rağmen bunu yapmaz, yapamaz. Zira emekliyi oy verebilme becerisi dışında kaale alan yok.
Açlık sınırı da nereden çıktı? Şundan çıktı. Yapılan klinik deneyler göstermiştir ki emekli de insan. Onun da beslenmeye ihtiyacı var. Emekli diye iştahı, çalışandan daha düşük değil. Üşümesi, barınması, giyinmesi filan da cabası…
Eğer açlık sınırı altında kalacaksa, ödediği primlerin hesabını kim verecek? Biliyorum bazıları “emekliye bu para çok” diyecek ve çoğu da zaten bu zammı yapma mevkiinde olanlar. Emekli de insandır, acıkabiliyor ve açlık onları etkiliyor. Yoksa siz onların emekli diye hava ile mi beslendiklerini düşünüyordunuz?