KIDEM TAZMİNATI’ HAKKI GÜVENCE ALTINA ALINMALI
TÜRK-İŞ, işçilerin kıdem tazminatı hakkının anayasal güvence altına alınmasını istedi.
TÜRK-İŞ, yeni anayasa hazırlıklarına ilişkin hazırladığı raporu, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonuna gönderdi. Raporda; "İşçilerin kıdem tazminatı hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır. Sendika kurma, üye olma-çekilme, sendikal faaliyetler, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına getirilen kısıtlar kaldırılmalıdır" görüşlerine yer verildi.
TÜRK-İŞ, işçilerin kıdem tazminatı hakkının anayasal güvence altına alınmasını istedi.
TÜRK-İŞ‘in TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonuna gönderdiği ve yeni anayasa hazırlıklarına ilişkin görüş, tespit ve önerüeri içeren raporda, konfederasyonun, cumhuriyetin temel niteliklerini düzenleyen hükümler çerçevesinde, çağdaş ve demokratik ilkeleri benimseyen, toplumsal ve bireysel özgürlükleri esas alan, hukukun üstünlüğü temeline oturan, erkler arasındaki denge ve ahengi koruyan, uygarlık yolunda değişime ve gelişime açık, toplumumuzun temel değerleriyle bütünleşmiş, demokratik, ekonomik ve sosyal hakların özgürce kullanılmasına imkan sağlayacak anayasa hazırlıklarına, toplumsal uzlaşıda yer alarak katkı vermeye hazır olduğu belirtildi. Bugüne kadar 17 kez değiştirilen 1982 Anayasası’nın yasaklayıcı yaklaşımların etkisinden kurtulamadığı ifade edilerek, hazırlanacak anayasanın toplumun tüm kesimlerinin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alması ve toplumun farklı kesimlerini temsil eden bireylerin veya grupların söz söyleme, ekonomik ve siyasi katüım haklarını genişletmesi gerektiğine işaret edildi. Örgütlü kesimler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin anayasa hazırlık sürecine etkin katüımlarının sağlanmasına, şeffaf ve demokratik bir tartışma sürecinin işletilmesine azami ölçüde özen gösterilmesi talep edüen raporda, "Yeni anayasa, çalışanlar açısından, özellikle işçi-işveren arasında uluslararası normların benimsediği hükümlere dayalı, çalışanların örgütlenme ve toplu hareket haklarına imkan veren bir felsefeye sahip olmalı ve toplumsal dengeleri gözetmelidir" ifadelerine yer verildi.
"HAK GREVİNİN OLMADIĞI BİR SİSTEM EKSİK VE SAKATTIR"
1982 Anayasası ile sendikalarm hareket alanlarının daraltıldığına dikkati çekilen raporda, şunlar kaydedildi:
"İşçilerin hak ve özgürlükleri, anayasadan başlayarak anayasanın temel mantığını esas alan yasakçı bir çerçeveye sığdırılan kanunlarla kısıtlanmıştır. İşçilerin çalışma hakkının bir yansıması olarak sendikalara üye olması ve toplu iş sözleşmesi hakkına erişmesi ve özellikle grev hakkının kullanımı noktasında sorunlar bulunmaktadır. 1982 Anayasası ile ‘grev hakkı’, ‘menfaat grevine’ indirgenerek ‘hak grevi’ yasaklanmıştır. Sendikal hakların kullanımı bir bütün olup, hak grevinin olmadığı bir sistem eksik ve sakattır.
1982 Anayasası üe işçüer açısından önemli hak daralmalarının yaşandığı diğer bir alan, düşünce ve ifade özgürlüğünün birlikte kullanılmasının somut ifadesi olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde karşılaşılan olumsuzluklardır. İfade özgürlüğünün gerek bireysel ve gerekse toplu kullanımı demokratik toplum olmanın en önemli unsurlarından biridir. İfade özgürlüğünün bireysel ya da birlikte kullanımı, sadece toplumun örgütlü kesimleri için değü, bir duygu ya da düşünceyi ifade etmek için geçici olarak bir araya gelen ve barışçü yollarla sesini duyurmaya çalışan örgütsüz kişi/kişiler için de serbestçe kullanüabilir olmalıdır."
"Devlet vatandaş üişkisinde ağırlık bireyden yana olmalı"
Raporda, temel hak ve hürriyetlerin kullanımını zorlaştıran engellerin kaldırılması da talep edilerek, devletle vatandaş arasındaki ilişkilerde, ağırlığın bireyden yana olması gerektiği ifade edüdi. Temel haklar içerisinde yer alan sağlık, sosyal güvenlik ve sendika hakları başta olmak üzere insan hak ve özgürlüklerinin, devleti korumak adına smırlandırümaması istenen raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:
"-Çalışanların devletle mutabakatına üişkin hususlar ayrı bir bölümde düzenlenerek anayasa teminatı altına alınmalıdır.
Sendika kurma, üye olma-çekilme, sendikal faaliyetler, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına getirilen kısıtlar kaldırümalıdır.
Çalışanlara insan onuruna yakışır iş ve yaşam sağlamak için başta iş güvencesi, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, iş sağlığı ve güvenliği hakları fırsat eşitliği içinde geliştirilmeli, işçilerin yönetime katılması sağlanmalıdır.
İşçilerin kıdem tazminatı hakkı anayasal güvence altma alınmalıdır.
Grev yasakları ve hak grevinin önündeki anayasal engel kaldırümalıdır.
Yüksek Hakem Kurulu özerk anayasal kuruluş haline getirilmelidir.
İşçi memur ayrımı tartışmaları sonlanmalı, ‘memur’ tanımı açık ve kesin ifadelerle hükme bağlanmalıdır. Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli devlet işlerini kamu erki kullanma yetkisinde dayanarak yürütenler ‘memur’ olarak istihdam edilmeli, bunun dışında kalanlar kamu hizmeti görseler bile ‘işçi’ sayümalıdır.
Sivil toplum örgütü yöneticilerinin milletvekili seçilmeleri halinde görevlerini sürdürmeleri imkanı getirilmelidir.
Hak arama özgürlüklerinin önü açümalı, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yetkisi kullanan görevlilerin her türlü istisna ve imtiyazlarından arındırılarak hukuk önünde hesap verebilir olmaları anayasal teminat altına alınmalıdır.
Seçim sisteminde, parlamentoda daha geniş temsile imkan veren uygun bir baraj oranı tespit edümeli, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.
Yaşlılar, özürlüler ve çocuklar için özel güvenceler sağlanmalı, sosyal güvenlik ve sağlık hakları piyasa koşullarına bırakılmamalıdır.
Sosyal hakların sağlanabilmesinde kaynakların yetersizliği ölçü olmaktan çıkarılmalı, sosyal devlet ilkesinin içi doldurulmalı, tam olarak hayata geçirilmeli ve çalışanların aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir hayata kavuşmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır."