Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Başkanı Ergün Atalay, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hakİş) Genel Başkanı Mahmut Arslan ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko, CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen Kıdem Tazminatı Çalıştayı’nda bir araya geldi. Çalıştaya, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra çok sayıda sendikacı, milletvekili, akademisyen ve işçi katıldı. Konfederasyon başkanları yaptıkları konuşmalarda, hükümetin kıdem tazminatı konusunda sendikaların önüne somut bir taslak koymamasını eleştirdi. Konuşmalarda sendikaların kıdem tazminatında herhangi bir geri gidişe izin vermeyeceği ve bu doğrultuda ortak mücadele edilmesi gerektiği vurguları öne çıktı.

 

İşçileri yapılanlar karşısında sessiz kaldığı için eleştiren Kılıçdaroğlu sorunlar karşısında üretilecek ortak çözüme kimsenin itiraz etmeyeceğini belirtti. Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
 

“Bir işçi sendikası hak aramak için grev yapıyor. Grev kararı alıyor. Yasalara uygun mu? Evet. Anayasaya uygun mu? Evet. Bakanlar Kurulu, bir karar alıyor. ‘Ben, milli güvenlik açısından bunu sakıncalı buluyorum. Bunu iptal ediyorum. Grevi erteliyorum’ diyor. İşçiler, meydanlara mı çıktı? Hayır. İşçiler, gür bir sesle itiraz mı etti? Hayır. Peki, siz hakkınızı nasıl arayacaksınız? AYM, ‘eğer anayasal bir hakkı sınırlarsan bu anayasaya aykırı olur’ diyor. Kim dillendiriyor? CHP’nin genel başkanı. Kim sessiz kalıyor? 1 milyon 600 bin işçi

 

 

Çalıştayın açılış konuşmasını CHP İşçi Sendikaları ve STK’lardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba yaptı. Hükümetin kiralık işçi yasası, özel istihdam bürosu, zorunlu BES, zorunlu arabuluculuk gibi işçilerin aleyhine olan düzenlemelerini hatırlatan Ağbaba, “Şimdi Cumhuriyetin kazanımı olan kıdem tazminatı fona devredilmek isteniyor. Güvencesiz çalışan milyonlarca emekçimizi doğrudan etkileyecek bu düzenleme bakanlık binalarına, parti binalarına sıkıştırılmayacak kadar hayati bir meselidir. Sendikaların hayır dediği hiçbir düzenlemeye evet demeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum” dedi.

 

 

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay: “Bu ülke bizim ülkemiz ve bu ülkede beraber yaşıyoruz.15 Temmuz’u gördükten sonra Türk-İş’in birinci önceliği Türkiye Cumhuriyeti, ikinci önceliği ise temsil ettiği işçiler. Hepimiz gidiciyiz. Ama öyle kolay değil. Herkes yaptığının bedelini ödeyecek. Şimdi burada kıdem tazminatını konuşuyoruz. İşverenler ‘Sendikalar gibi düşünüyoruz, aynı yapı devam etsin’ diyorlar. Hükümet‘ kıdem tazminatı kalkacak’ desin, yüzde 90’ı öbür tarafa geçer. Haberiniz olsun. Asgari ücretin altında maaş veren işverenlerimiz var. 10 yaşında çalışan çocuklarımız var. 27 senelik geçici işçi var. Biz her gün 3 sendika genelbaşkanı ağlayacakmıyız ya? İşçi, memur, esnaf, çiftçi… Biz bu ülkenin yüzde 70’iyiz. Meclis’e gidin, bakın; 5 kişi yokuz. Bu kabahat ne Binali Bey’in ne Kemal Bey’in ne Tayyip Bey’in ne de Devlet Bey’in. Biz kabahatliyiz. Kendimizi bir sorgulayalım.

 

 

Evi yakmışlar arsayı korumaya çalışıyoruz. Kıdem tazminatı gidiyormu gitmiyormu? Kıdem tazminatının mevcut yapısı bir arpa boyu geriye giderse burada oturmanın hiç bir anlamı yok. Ne Kani Bey oturur ne Mahmut Bey oturur nede ben otururum. Oturtmazlar. Biz üçümüz yan yana gelmiyoruz. Bizi niye dinlesinler? Biz 3 genelbaşkan, ne zaman aynı partiye oy verirsek bu ülkede problemi çözeriz. Kıdem tazminatı almayanlarla ilgili bir çare bulmamız lazım. Çözüm yollarını kıymetli hocalarımız önümüze koyacaklar. Ondan sonra 3 tane arkadaşımla beraber oturur ona göre hareket ederiz. Kısa ve öz olarak nokta kadar geriye gidişe ‘evet’ demeyiz.”

 

 

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan: “3 bin dolardan 11 bin dolara çıkan kişi başı milli gelirimiz, 160 milyar dolara çıkan ihracatımız, yüzde 5 işsizlik, 25 bin dolarlık milli gelirlik hedefler var. Peki bu hedeflere uygun olarak emekçilerin, çalışanların kazanımında aynı istikamette bir gelişme niye yapılamaz? Bu konuda bütün olumlu göstergeler işverenlerin istediği doğrultuda sürdürülebiliyorsa, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan teşvikler uygulanabiliyorsa; Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi, refahının artması paralelinde neden işçilerin kazanımları arttırılmak yerine aşağı çekilmek isteniyor? Biz buna itiraz ediyoruz.

 

Kıdem tazminatına yönelik bir düzenleme söz konusu olacaksa iş güvencesini, işsizlik ödeneğini ve kıdem tazminatını birlikte değerlendirip dünya örneklerine birlikte bakmamız gerekiyor. O zaman bizim için önemli olan nasıl bir düzenleme yapılacaksa yapılsın bu düzenlemenin temel esasları şu olmalıdır: Birincisi, bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımlarımız korunmalıdır. İkincisi bütün emekçilerin kıdem tazminatına ulaşabileceği bir modeli ortaya koymamız gerekiyor. Oturalım, kazanılmış bütün haklarımızı güvence altına alalım. Ama aynı zamanda da var olan sorunları ortadan kaldıracak yeni bir modeli inşa edelim.”

 

‘İŞVEREN 30 GÜN YERİNE 13-15 GÜN TALEP EDİYOR’

 

DİSK Genel Başkanı Kani Beko: “Hükümetin kıdem tazminatı fonu adı altında getirmek istediği sistem işçiler için kölelik, yağma demektir. Fon sistemiyle haklar ortadan kalkacak. Fon işçilerin değil patronların talebidir. Kıdem tazminatı işçinin iş güvencesidir. Fon gelirse iş güvencemizin son kalesi de yıkılacak. Ekmeğimiz, işimiz patronun iki dudağı arasında olacak. Kıdem tazminatını mezara gömecekler. Kıdem tazminatı işçinin bir yıldaki 13. aylığıdır. Ancak hükümet bunu işverenler üzerinde yük olarak görmekte ve fon sistemine geçişle beraber büyük oranda azaltılmasını dayatmaktadır. İşverenler fona yılda 30 günlük ücret değil, daha az ödeme yapmak istemektedir. Bize yapılan sunumda işverenler 30 gün değil 13-15 gün talep ediyor.

 

 

Biz DİSK olarak mevcut yasanın devam etmesinden yanayız. Kıdem tazminatı çalışan işçilerin 80 yıllık kazanımıdır. Bugün bize tarihi bir görev düşmektedir. Bu sadece DİSK’in, Türk-İş’in, Hak-İş’in sorumluluğu değildir. 15 milyona yakın sendikasız işçiyle birlikte yan yana, omuz omuza ayağa kalkarsak kesinlikle leş kargaları bizim kıdem tazminatımıza el uzatamaz.”