KÖŞELERDE İŞÇİLERE YER YOK MU?
Medyadan nasıl umudu kestiysem, Ankara’daki TEKEL işçilerine destek mitingini yerinde görmeden rahat edemeyecektim. Arkadaşım Tuna Kiremitçi de “hadi gidelim” deyiverince hiç ikiletmedim. “İki kişi iki kişidir” diye gittik, heyecanlandık, umuda kapıldık ama bunların hiçbirini anaakım medyada göremedik.
Medyadan nasıl umudu kestiysem, Ankara’daki TEKEL işçilerine destek mitingini yerinde görmeden rahat edemeyecektim. Arkadaşım Tuna Kiremitçi de “hadi gidelim” deyiverince hiç ikiletmedim. “İki kişi iki kişidir” diye gittik, heyecanlandık, umuda kapıldık ama bunların hiçbirini anaakım medyada göremedik. Genel olarak iç sayfalarda birer ufak haber ve birer manipülatif başlıkla geçiştiriverdiler konuyu.
Köşe yazarlarımızın gündeminde ise hemen hemen hiç yok gibiydi TEKEL işçileri. Nitekim ‘çok daha önemli’ meşgaleleri vardı kendilerinin. Ağırlıklı olarak hemen mitingten sonraki günün gazetelerinden ve köşelerinden hareketle, medyanın TEKEL işçilerine destek mitingini nasıl gördüğünü bir incelemek istedim bu hafta. Üstelik eyleme katılıp, yaşananları gözlerimle gördüğümden, içim çok rahat bunları yazarken.
İŞGALCİ İLAN EDİLDİLER
On binler bir araya geldi, haklı taleplerini aktardılar ama anaakım medyamız mitingi Türk-İş işgali olarak görmekte ısrarcıydı. Zaman, Yeni Şafak, Sabah triosu başta olmak üzere pek çok gazete; ‘işgal, baskın’ gibi ifadelerle bu tavrı iyice keskinleştirdi, Haberi 8. sayfadan veren Zaman gazetesinin “işçiler kendilerini 34 gündür Ankara’da misafir eden Türk-İş’in genel merkezine yürüdü” ifadesi de dikkat çekiciydi. Bu ifade üzerine, “kimin parasıyla kimi misafir ettiler, yoksa Türk-İş’i de Deniz Feneri gibi bir yardım kuruluşu mu zannediyorsunuz?” diye sormadan duramıyorum. Ey Zaman gazetesi yazıişleri, bilmem farkında mısınız ama işçilerin maaşlarından kesilen parayla ayakta duruyor o sendikalar. Başkanı suya sabuna dokunmayan bir konuşma yapıp, işçilerin talep ettiği genel grevden hiç bahsetmesin diye değil yani. İçiniz rahat olsun, Türk-İş’in kuruluş amacı zaten oradaki işçilere sahip çıkmak.
MİTİNGDEN KİMLER BAHSETTİ?
Ertesi gün anaakım gazetelerin köşelerinde on binlerin son derece gerçek taleplerle bir araya geldiği miting, hemen hemen hiç yer bulmadı. Halihazırda mitinge beraber gittiğim Tuna Kiremitçi, böyle konuları hiç atlamayan Umur Talu, mitingi Twitter’dan dakika dakika bildiren ve Akşam gazetesinde işleyen Serdar Akinan haricinde konuya değinen yoktu. Dün de Ahmet Hakan, kendi gazetesi başta olmak üzere bu konuda diğer gazetelerin neden suskun kaldığını sorarak şaşırtıyordu; ona da haksızlık etmeyelim.
KÖŞELERDE NELER VARDI?
Onun yerine Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’na övgüler, Mustafa Sarıgül hareketine dikkat çekmeler, ‘sivil dikta yok efendim’ diye Başbakan’ı ve hükümeti canhıraş savunmalar vardı. Tabii, Mehmet Ali Ağca’nın tahliyesini konu alanlar ve katledilmesinin üçüncü yılında kardeşimiz Hrant Dink’i ananlar da vardı. Ama insan, köşelerinde bolca “demokratikleşmeden” söz edilen bir ülkede, on binlerce işçinin bir araya gelip en demokratik haklarını talep etmesinin de coşkuyla karşılanmasını bekliyor. Haksız mıyım, bu sene herhalde tarihinde hiç edilmediği kadar demokrasiden bahsedilmiştir bu ülkede? Sembolik değer taşıyan ve bir şeylerin başlangıcı gibi görünen bir işçi hareketinin bunca tepkisizlikle karşılanması çelişkinin boyutunu gösteriyor öte yandan. Elbette mitinge daha önce değinmiş ve pazartesi yazı günü olmadığı için sonra değinecek istisna kabilinden yazarları hariç tutuyorum bu eleştiriden.
SOSYAL MEDYA ÖNEMLİ
Mitingi yerinde görmüş biri olarak diyebilirim ki, bu defa medyaya rağmen bir şeyler olacak gibi. İşçiler bu kez fevkalade kararlı. Pazartesi günü Vatan gazetesindeki köşesinde Tuna Kiremitçi’nin de yazdığı gibi yakından bu kadar haklı insanı bir arada görmemiştik. Orada gerçek bir şeyler vardı. Ancak medya bu gerçeği eğip bükmeyi ya da hiç görmemeyi tercih ediyor. O yüzden gelecekte köşe yazarlığını bitireceğini düşündüğüm sosyal medyayı (Twitter, Facebook, Friendfeed bloglar vs) etkili bir şekilde kullanmanın günleri bu günler. Tanık olduğum kadarıyla kullanılıyor ve kullanılacak da.
BU KONULARA GİRMEYELİM
Köşe yazarları ve medya varsın tepkisiz kalsın. Varsın köşe bucak kaçsınlar işçilerden. Bir gün işsiz kalırlarsa onların yerine de bağırabilecek bir kalabalık vardı Ankara’da. İşçiler, türkü dinlemeye değil, hakkımızı aramaya geldik diye, Türk-İş’in düzenlediği Alişan konserini yaptırmadılar mesela. Alişan da, “Bu konulara girmeyelim / olay bitmiştir büyütmeyelim” sözlerini içeren şarkısını köşe yazarlarına söyleyip konser açığını kapatsın artık.
Kaynak: BİRGUN Gazetesi