Virüs’ün, zamana da bağlı olarak küresel ekonomiye verdiği ve vereceği zararları, GSYH da daralma fert başına gelirin düşmesi ve servet azalması şeklinde özetleyebiliriz. Virüs biterse küresel ekonomi elbette krizden çıkar ve fakat acaba yeniden eski haline gelir mi? Tartışmalıdır. Çünkü zaten kriz öncesinde küreselleşmenin dinamikleri körleşmeye başlamıştı. Dünya ortalama büyüme oranında ticaret hacminde ve sermaye hareketlerinde yavaşlama vardı.
Kriz; önce mal ve hizmet arzını olumsuz etkiledi. Sonra talebe yansıdı. İlk günler stok amacıyla talebin arttığını da söyleyebiliriz.
Mal ve hizmet üretimi ve arzında düşme olacaktır. Çin’de, imalat, hizmet ve taşımacılık sektörlerinde yüzde 24 dolayında düşme oldu.
Tüm Dünyada turizm sektöründe erteleme oldu. Yaz aylarında artar. Ancak dünya turizminde yüzde 40 oranında daralma beklenmelidir. Ulaştırma sektöründe havayolları en fazla zarar görecek sektördür.
İthalat daraldı. İthal girdi kullanan ülkelerin üretiminde düşme olur. Üretim ve gelirde gerileme; hem kredi dönüşlerini zora sokacaktır. Hem de işi geçici durdurma veya iflaslara neden olacaktır. Her iki halde de işten çıkarmalar ve işsizlik artacaktır. Hükümetlerin işletmelere finansal destek vermesi, vergi ertelemesine gitmesi gerekir.
Türkiye de dönmeyen, takibe düşen krediler geçen yıla göre zaten artmıştı. İktisadi faaliyetlerin daralması ile, şirket kredilerinde, KOBİ ve esnaf kredilerinde, tüketici kredilerinde dönmeyen krediler oranı takriben yüzde 8’i geçecektir. Seçimler nedeni ile hazine KOBİ kredilerine ve esnaf kredilerine kefil olmuştu. Şimdi popülizm amaçlı verilen kredileri hazine ödeyecek, sonunda vatandaşın cebinden vergi olarak çıkacaktır.
Reel sektörün sıkıntıya girmesi de dönmeyen kredilerin artmasına ve bankaların da zora girmesine neden olacaktır.
Bankalarda sıkıntı olabilir. Hükümetin krizi yönetme beceresine bağlı olarak hazineden destek verilirse batan banka olmaz.
Kriz harcamalarda azalma, toplam talepte de daralma yaratacaktır. GSYH da daralma, fert başına GSYH’ın düşmesi ve işsizliğin artması harcama kapasitesini düşürecektir. Ayrıca krizden dolayı ihtiyat olarak ta herkes daha az harcama yapmak isteyecektir. Bu şartlarda hükümetlerin hane halkına maddi destek vermesi gerekir.
Dış borç yükü ve ülke riski yüksek ülkeler, borç verilebilir fonların azalması ve döviz kazanma imkanlarının daralması nedeni ile dış borçlarını çevirmede zorlanabilirler.
Virüs en fazla ülkelerin uluslar arası piyasalarda işlem gören beş yıllık tahvillerinde iflas sigorta risk primi (CDS) oranlarını artırdı. En yüksek artışta Türk tahvillerinde oldu. Türk tahvillerinde virüs öncesi CDS oranı 238 baz puan iken, virüs sonrası 467 baz puana yükseldi. Bazı ülkeler için CDS oranları şöyle oldu;
ÜLKELER CDS /BAZ PUAN
Türkiye : 467
Yunanistan : 314
Brezilya : 270
Rusya : 209
İspanya : 104
Almanya : 17
Risk priminin artması, dış borçlanma maliyetini artırıyor.
Bu olumsuz gelişmeye karşı, virüsün tahribatını karşılamada kullanmak üzere İMF 50 Milyar dolar kaynak ayırdığını açıkladı. Ayrıca FED faizleri daha da düşürecek. FED ve Avrupa Merkez Bankası parasal genişlemeye gidecek. Bu durumda faizlerin düşmesi, borçları çevirmeyi kolaylaştırabilir.
Türkiye’de yaz aylarında turizm sektörü normale döner. Ancak en az virüs olmasına rağmen riski en yüksek olan ülke Türkiye oldu. Bunun nedeni kriz öncesi de yaşamakta olduğumuz istikrar sorunudur.
Özetle her ülke de kriz maliyetinin ağırlığı, krizi yönetecek hükümetlerin başarısına bağlı olarak değişir. Hükümetler kriz maliyetlerinin bir kısmını sosyalize ederek bir kısmını iç borçlanmayla erteleyerek maliyetini düşürebilirler. Her şeye rağmen kriz GSYH da ve servette daralma yaratacaktır.