KURTULUŞ IŞIĞINI YAKTILAR
Kimse kimseye, ´Sen Kürt müsün, Türk müsün, Alevi misin, Sünni misin?´ diye sormuyor. TEKEL işçilerinin bir buçuk aydır sürdürdükleri direniş Türkiye´yi birleştiriyor.
KURTULUŞ IŞIĞINI YAKTILAR
Kimse kimseye, ‘Sen Kürt müsün, Türk müsün, Alevi misin, Sünni misin?’ diye sormuyor. TEKEL işçilerinin bir buçuk aydır sürdürdükleri direniş Türkiye’yi birleştiriyor.
Ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için 14 Nisan 2007 günü Ankara Tandoğan’da başlatılan Cumhuriyet mitinglerinde bir pankart dikkatimi çekmişti. Tayyip Erdoğan’ın 30 Temmuz 2003 tarihinde Bayrampaşa’da şov olsun diye bindiği attan düşüşüne atıfta bulunan pankartta, "bir at kadar olamadık" yazısı okunuyordu. Bu ifadeyi ben, Türk mizahının gücünü göstermesi bakımından çok önemsiyorum.
17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay’a baskın yapılmış, bu baskını protesto için düzenlenen mitinglere atıfta bulunan zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, "bu mitingler süreklilik arz etmeli" demiş ve AKP üst yönetiminin tepkisini çekmişti.
Hatırlarsınız, Ukrayna ve Gürcistan gibi demokrasi deneyimi bize göre çok az olan ülkelerde, Amerikancı olmayan ve milli nitelikli yönetimleri işbaşından uzaklaştırmayı amaçlayan Sorosçular kendileri açısından başarıya eylemlerinin sürekliliği sayesinde ulaşmışlardı.
14 Nisan Platformu, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkacağını 222A adıyla Anıtkabir’de gerçekleştirdiği törenle Türk kamuoyuna duyurmuş ve dağılmıştı.
Ben, bu toplanıp dağılmalara ve Pazar günleri yapılan o mitinglere, "saman alevi gibi parlayıp sönen eylemler" diyor ve öyle parlayıp sönen eylemlerle Türkiye’nin ve rejimin kurtarılamayacağına dikkatleri çekiyordum. Nitekim bugün benim söylediğim noktaya gelinmiş bulunuyor.
YENİ BİR IŞIK OLDULAR
Türkiye’nin kurtuluşu için yeni bir ışık belirmiştir. Türk ulusu bu ışığa sıkı sıkı sarılmalı, herkes bütün gücüyle destek vermeli ve Türkiye’yi faşizmden kurtarmalıdır. Kastettiğim ışığı TEKEL işçileri yakmıştır. TEKEL işçilerinin 14 Aralık 2009’da başlattıkları eylem sadece özlük haklarını, ekmeklerini Cumhuriyetin kazanımlarından olan işyerlerini koruma ve 4C’ye karşı direnme eylemi olmaktan çıkmış, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, üniter yapısını, hukukun üstünlüğünü, Atatürk devrimlerini koruma, Cumhuriyeti ve ülkemizin bağımsızlığını savunma, vahşi kapitalizme, ülkemizi bölüp parçalamak isteyen emperyalizme karşı direnme eylemine dönüşmüştür.
TEKEL işçileri Türkiye’yi birleştiriyor. Vanlısından İzmirlisine, Kahtalısından Trabzonlusuna, Malatyalısından Samsunlusuna, Tokatlısına, Edirnelisine; yurdumuzun kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tüm insanlarımız birleşmiş, Türkiye’yi savunmaktadırlar. Bu ortak mücadelede tek hedefleri, emperyalizm, vahşi kapitalizm ve onların işbirlikçileridir. Bu mücadele sırasında hiç kimse kimseye, "sen Kürt müsün Türk müsün? Alevi misin Sünni misin?" diye sormuyor, tek yürek halinde "kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz" diye haykırıyorlar. Bundan daha güzel bir birliktelik olabilir mi? Ellerinde yalnızca Türk bayrakları ile "ölmek var, dönmek yok" diyorlar.
EMEĞİN TARİHİNE GEÇTİ
TEKEL işçilerinin direnişi, dünya işçi tarihine, dünya grevler tarihine, dünya emekçilerinin direniş tarihine altın harflerle geçmiştir ve artık bir vatan savunmasına dönüşmüştür. Vatanı olmayanın namusunun da olmayacağını bilmektedirler. Bu onurlu ve yürekli mücadeleleri ile tüm ulusumuza öncülük etmektedirler. Vatanını, namusunu korumak isteyenler bu onurlu mücadeleye destek vermelidirler.
KAYNAK: YENİÇAĞ