TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan liberal ekonomik düzenin eşitlik getirmediği sadece batının Emperyalist politikalarını hizmet ettiği iddialarının birçok ülkede güç kazandığını bildirdi. Özilhan, dünyanın ağırlık merkezinin batıdan doğuya doğru kaydığını söyledi.
Tuncay Özilhan, TÜSİAD’ın 48. Olağan Genel Kurulu’nun açılışında yaptığı konuşmada Türkiye’nin yeni yıla iç politikadan ekonomiye uluslararası ilişkilerden dünya ekonomisine yine yoğun bir gündemle girdiğini kaydederek bunları kökünden çözmedikçe sürekli olarak farklılıklarla karşımıza çıkıyorlar. Bu nedenle ben bugün bu yapısal konuları bir kez daha dikkatinize getirmek ve bunların çözümü için toplumsal mutabakat çağrısı yapmak istiyorum dedi. Özilhan şu mesajları verdi:
Liberal düzen eşitlik getirmedi
Dünyanın ekonomik ve siyasi yapısında önemli değişimler yaşanıyor. Adeta dünyanın ekonomik ve siyasi karkası değişiyor. Küresel sistem tartışmaları tüm ülkelerdeki karar vericileri derinden etkiliyor liberal demokratik düzenin eşitlik ve adalet getirmediği sadece batının emperyalist politikalarını hizmet ettiği iddiaları birçok ülkede güç kazanıyor.
Ağırlık doğuya kayıyor
Dünyanın ağırlık merkezi batıdan doğuya doğru kayıyor. Bu sadece ekonomik güç açısından değil siyasi ve askeri gücü açısından. Hatta kültürel açıdan da geçerli. Kültür ve inanç sistemleri olarak vatanın hegemonyası zayıflıyor doğunun değerleri giderek yükseliyor. Geçen sene dünyada en hızlı büyüme sağlamış ülkelerin pek azında liberal ekonomi ve politika ilkelerinin geçerli olduğunu görüyoruz.
Çin iddiaları yerle bir etti
Çin, devlet güdümündeki ekonomilerin bir gün mutlaka çökeceği inancını yerle bir etti. Liberal demokrasi hukuk devleti ve piyasa ekonomisinin tüm dünyaya barış ve refah getireceği beklentisinin boş çıktığını itiraf etmek durumundayız. Dünyanın ekonomik ve Siyasi güç dengelerinin yeniden oluştuğu adeta tektonik değişimlerin yaşandığı bu çağda değişimin hızına ayak uydurabilmek için ülkelerin hızlı ve etkin karar alması gerekiyor. Değişime uyum sağlamak ve değişimin geniş kitleleri etkileyen sonuçları ile başa çıkmak için birçok ülkeden güçlü liderler dönemine girildiğini görüyoruz.
Zenginler yararlandı
Dünya genelinde gelir artsada gelirin dağılımı her zaman adaletli olmadı. Toplumun Tepesi’ndeki en zengin kesimler büyümenin nimetlerinden daha fazla yaralandı. Gelişmiş ülkelerde saha popülizmin yükselmesi de bu durumun sonucunda ortaya çıktı.
Nüfus kentlere yığıldı
Ekonomik ve sosyal dönüşümler arasındaki uyumsuzluk dünya için olduğu kadar Türkiye için de geçerlidir. 1980 sonrasında Türkiye önemli sosyal değişimler geçirdi. Bu değişimlerin başında kentleşme vardır. 1950’lerden 1980’lere kadar kent nüfusu toplumunun yüzde 25’iydi. 1980 sonrasında Kent nüfusu çok hızlı attı. Toplumun yüzde yetmişi kentlerde yaşar hale geldi. Son 35 yılda Kent nüfusu yaklaşık 40 milyon artarken köylü nüfusu 8 milyon civarında azaldı. Bu değişim toplumsal hayatın her alanına köklü biçimde etkiledi. Sosyolojideki bu değişikliğe ekonomik ve siyasi hayatın ayak uydurması gerekir.
İktidar toplumu kucaklamalı
İktidar Tüm toplumu kucaklamalı, muhalefetin önünü açmalı, sorunlarımızı beraber aşmak için daha iyi, hep beraber bulmak için topluma tartışma ortamı sağlamalı. Muhalefet yapıcı projeler ile halka umut aşılamalı. Yüzde 51’in onayı değil yüzde 100’ün katılımı hedeflenirse üstesinden gelinemeyecek problem kalmaz.
Üretmiyor kan kaybediyoruz
Türkiye üretmiyor. Hem tarım hem de sanayi üretiminde kan kaybediyoruz. 1990’larda tarım ve sanayinin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla içindeki payı %40’ların üzerinde idi. Artık bu oran %30’ların altına indi. Üretmeden tüketiyoruz. Tüketmek içinde borçlanıyoruz. Fabrika arsaları ve tarlalarda inşaatlar yükseliyor. Büyüme kentsel ranta dayalı olursa sınırlarını rant çizer. Büyümeyi sürekli olarak yüksek seviyelerde tutmak için üretime dayalı bir ekonomik yapı şarttır. Üretime dayalı olmayan büyümenin sonu her yerde hep hüsran olmuştur.
Kamu yönetiminde Liyakat
Bir başka sorunu alanda kamu yönetiminde liyakatın gözetilmemesidir. Cumhurbaşkanımız bir kaç ay önce söylediği "tekkeye mürit aramıyoruz" sözünü bu sorunun çözümü doğrultusunda çok önemli görüyoruz. Liyakat temelinde yapılacak atamalarla devlet kurumlarının kapasitesinin arttırılması ve yönetişimin güçlendirilmesi gereğinin önemini bir kez daha belirtmek isteriz.
Kamplaşma sorun
Çok ciddi bir başka sorun alanı da toplumsal kamplaşma. Aynı ülkede aynı göğün altında aynı havayı soluyarak ama birbirimizi dinlemeden anlamadan güvenmeden yaşıyoruz. Adeta aramızda cam duvarlar var. Ayrışma daha fazla ayrışma getiriyor. Birliğimizi bütünlüğümüzü korumak için aramızdaki farklılıkları bir tarafa bırakmak zorundayız. Bütün bu sorunların düğümlendiği yer ise demokrasi.
Cumhuriyetin yolunda
Hak özgürlükler ve demokrasi konularına konuşmasını ağırlık veren TÜSİAD başkanı Erol Bilecik’te konuşmasının sonunda cumhuriyetin sürekli gelişim içinde çağdaş uygarlığın gereklerine ise onlara doğru yol almamızı işaret eder. Cumhuriyetin işaret ettiği gelişim yolunda güçlü Türkiye hayalimizi gerçekleştirmek için hedefimize doğru gideceğiz. Emin olun gideceğiniz yönü bilmek hızdan daha önemlidir. Bu yolda aşılması gereken ilk engel karamsarlık ve umutsuzluktur ifadeleri ve inandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız da inanmaya başlarsınız mesajıyla büyük alkış aldı.