Metal iş kolunda 130 bin işçiyi kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde işçi sendikalarının grev kararına karşın işveren de lokavt hakkını kullanacağını açıkladı.
Metal işkolunda imzalanacak TİS, çalışma hayatında belirleyicidir. Eğer TİS imzalanmaz da greve çıkılırsa bu grev de tetikleyicidir. O nedenle de MESS, her dönem verebileceği en alt limitte direnir durur.
Bu TİS süreci ülkenin içinde bulunduğu durumdan kaynaklı olarak işçi adına kayıpla başladı ve maalesef ki öyle de sürüyor. OHAL, enflasyondaki yükseliş ve bir de Afrin Operasyonu, TİS’in masa başında bağıtlanmasını engelleyen olgular. Şimdi üç işçi sendikasının da işi zor. Türk Metal, Afrin operasyonu ve şehitler nedeniyle eylemlerini durdurdu, Birleşik Metal-İş Sendikası devam ediyor. İşverenler lokavt dedi. Peki ne olur?
MESS’in lokavt kararının hükümete grevle ilgili direkt bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Yoksa MESS üyesi hiçbir işverenin üretimi tamamen durdurması mümkün değildir. Lokavtın aslında yasal olarak işverene hiçbir kazanımı yok. Grev sürecinde başka bir işte çalışan işçinin iş aktini tazminatsız sonlandırmanın dışında… 130 bin işçinin takibi tek tek yapılamayacağına göre bu lokavtın metal işverenlerine katkısı nedir? Hükümete, “Ey hükümet işçi greve gidiyor zor durumdayız” demekten öte ne ifade edebilir?
Geçen hafta da düşüncemi yazdım; AKP hükümetinin bu grevi ertelememesi sürpriz olur. Eğer bugün yarın masa başında anlaşma sağlanmaz ise bu TİS’i Yüksek Hakem Kurulu bağıtlar. O yüzden de işçi sendikalarının aynı zamanda samimiyet sınavıdır. Çünkü şimdi zemin, tribünlere oynamaya, masanın her iki tarafı için de, müsait. İşveren, “Verebileceğim kadarını verdim”, sendika tarafı da “Şimdiye kadar ki en yüksek oranı istedim ve grev kararını aldım gördünüz işte” diyebilir.
Ekonomik göstergeler ülke için kırmızı bölgeyi gösteriyor ve hergün gelen zamlar da kasanın ne kadar boşaldığını gösteriyor. Cebimize giren paranın yaklaşık yüzde 60’ı vergi ödemeleri olarak çıkıyor. Aslına bakarsanız zam daha gelmeden gidiyor bile. Yoksullaşmanın önüne TİS’lerle geçilemez ama eve giren ekmeğin daha fazla küçülmesi hiç değilse bir süre daha engellenebilir.
Hükümet, grevi ertelemenin dışında üretimi ve vergi dışındaki girdileri artırmak için çözüm üretmeli. Aksi durum devam ettikçe önce kendi sonunu hazırlamış olur. Hem sanayi, hem işçi kazanırsa kalkınmadan söz edilebilir. Grevleri yasaklayarak, YHK ile TİS bağıtlayarak düzeni sürdürmek sanırım mümkün olmasa gerek.
Bu TİS süreci öyle ya da böyle sonuçlanacak. İşçi üretimin başına yeniden geçecek. İşverenler de bu süreci denize düşen yılana sarılır mantığıyla yürütmemeli. Çünkü daha önce defalarca işçinin huzurunun kaçması sonucu neler olduğunu gördük. Metal işçisi tepkisini bastıran olmadığını, zamanı geldiğinde ortaya koyma cesaretine sahip olduğunu gösterdi. Öyleyse sadece kârını koruma anlayışı terk edilmeli. TÜSİAD’ın açıklamaları umarım MESS’in bu süreçte izleyeceği çizgide de kendisini gösterir. İşçi yoksulsa işveren zengin olamaz. İşçi açsa işveren tok olamaz. Çünkü ikisi de bir bütünün parçaları. Ağır sömürü dönemi geride kaldı artık. Dünya artık ezilenlerden yana değişiyor. İster sendikalar ve işverenler bunu görür, ister zorunlu olarak değişirler. Birlikte üreteceğiz ve birlikte bölüşeceğiz.