MİLYONLARCA YURTTAŞIN EKMEĞİYLE OYNADILAR!
Hükümet TÜİK’in şaibeli enflasyon verisine bile uymadı. Asgari ücret, memur maaşları, emekli aylıkları ve kıdem tazminatı resmi enflasyon oranının altında kaldı.
Pahalılık çalışanların üzerinden silindir gibi geçti. TÜİK, yargıyı hiçe sayarak şaibeli veriler açıklamaya devam ediyor.
TÜİK 3 Ocak 2025’te 2024 yılı enflasyon verilerini açıkladı. Bu veriler hayati öneme sahip. Bir yandan yıl sonu enflasyonu göstermesi nedeniyle önemli. 2025 yılında ücretlere yapılacak zamlarda yıl sonu veya son 6 aylık enflasyon oranı dikkate alınıyor. Dahası bu veriler, emekli aylıkları ve memur maaşlarının hesaplanmasında son altı aylık enflasyon oranı dikkate alınacağı için önemli. Diğer bir ifadeyle TÜİK’in enflasyon oranları ücret, maaş, yevmiye ve aylık gibi emek gelirlerinin artışları açısından hayati öneme sahip. TÜİK adeta en büyük patron gibi emek gelirlerinin artışında asıl belirleyici durumunda.
‘HAYAT MEMAT’ MESELESİ
TÜİK enflasyon verileri doğrudan halkın cebini, sofrasını, ekmeğini etkilediği için haliyle çok tartışılıyor. Halkın günlük yaşamını, geçim şartlarını herhangi bir istatistikten çok daha fazla etkiliyor. TÜİK’in enflasyon verileri “hayat memat” meselesi. İşsizlik verilerindeki hata veya eksik de önemli ancak bunun halkın ekmeğine etkisi daha dolaylı ve uzun vadeli. Aynı şey büyüme ve gelir bölüşümü verileri için de geçerli. Bu verilerin halkın sofrasına etkisi daha dolaylı. Ancak enflasyon verileri öyle değil. Derhal ve doğrudan sonuç yaratıyor. O nedenle üzerinde büyük tartışma var.
TÜİK’in enflasyon verilerinde hata veya yanlış yapması bir başka kişinin veya kurumun hata yapmasına benzemez. TÜİK’in enflasyon verilerindeki hata başka bir verideki hataya benzemez. Çünkü TÜİK verileri mevzuat gereği pek çok emek geliri artışında nispi emredici nitelikte. Peki TÜİK enflasyonu doğru ölçüyor mu?
Enflasyon verilerinin doğrudan gelirler politikasını ve hükümetin ekonomi politikasını etkilemesi nedeniyle kurumun siyasal etki ve baskı altında olduğu yönünde geniş bir kanaat var. Nitekim TÜİK yönetimin özerk olmaması ve doğrudan idareye bağlı olması nedeniyle bu eleştiriler daha da yoğunlaşıyor.
TÜİK’in pek çok verisi üzerinde yıllardır tartışmalar var. Bunlardan biri işsizlik istatistikleriydi. Aralarında benim de olduğum çeşitli kişi ve kurumlar TÜİK’in işsizlik verilerini yıllarca eleştirdik. TÜİK’in sadece dar tanımlı (açık) işsizlik açıklamasının yetersizliğini vurguladık. TÜİK uzun bir görmezden gelme döneminden sonra doğru yolu buldu! Eleştirileri dikkate alarak 2021 Mart ayından itibaren diğer işsizlik türlerini de açıklamaya başladı. Bu son derece olumlu bir adımdı.
TÜİK 2021 yılı başlarında birkaç danışma kurulu oluşturarak verilerini iyileştirmeyi kararlaştırdı. Ancak kısa sürede bundan vazgeçti. TÜİK şeffaf ve denetlenebilir değil. Dahası TÜİK enflasyon verileri konusunda karartma ve veri saklama yoluna gidiyor. Haksızlık etmeyeyim. Evet TÜİK veri açıklayan pek çok özel veya kamusal kuruma göre daha detaylı metaverilere sahip. TÜİK pek çok araştırmanın mikroveri setini açıklıyor. Ancak iş enflasyon verisine gelince işler değişiyor. TÜİK bunca tartışma konusu olan ve hayati öneme sahip enflasyon verileri konusunda giderek daha kapalı hale geliyor. Veri saklıyor.
TÜİK DOKUNULMAZ MI?
TÜİK enflasyon hesabına esas aldığı ortalama madde fiyat listesini Haziran 2022’den itibaren açıklamaktan vazgeçti. Oysa madde fiyat listesi 2003 yılında bu yana düzenli açıklanan bir veriydi. TÜİK enflasyonun yükselişe geçtiği 2022 yılında adeta dalga geçercesine madde fiyat listesini gizlemeye başladı. Bu durum kuşkusuz TÜİK verileri üzerindeki şaibeyi daha da artırdı.
TÜİK’in madde fiyat listesini açıklamaktan vazgeçmesi üzerine DİSK idari yargıda dava açtı. Ankara 6. İdare Mahkemesi 31 Mart 2023 tarihli 2022/2383 Esas ve 2023/700 sayılı Kararı’yla bu verilerin açıklanmasının TÜİK’in görevi olduğuna karar verdi ve mahkemenin kararı istinaf aşamasından geçerek kesinleşti. Bir hukuk devletin beklenen ilgili idari kurumunun kesinleşmiş yargı kararına derhal uymasıdır. Ancak TÜİK bu kararın gereğini yapmayarak yargıya meydan okumaya devam etti. TÜİK kesinleşmiş yargı kararına rağmen hukukun arkasından dolanarak başka davalarla sorunu sürüncemede bırakmak istedi. Ancak TÜİK’in yargı nezdinde yaptığı tüm girişimler reddedildi. TÜİK, DİSK’in yaptığını bütün başvurulara rağmen madde fiyat listesini açıklamadı. TÜİK yönetimi Anayasaya ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine meydan okudu ve okumaya devam ediyor.
Peki TÜİK öneticileri bu gücü nereden alıyor? Hukuka karşı nasıl böyle pervasız davranabiliyor? Yargı kararlarının uygulanmasının geciktirilmesi suç olmasına rağmen nasıl böyle davranabiliyorlar. TÜİK yöneticileri dokunulamaz mı? TÜİK yöneticileri kendilerini Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin üstümde görme cüretini nereden alıyor? Başka bir ifadeyle TÜİK yöneticileri layüs’el mi?
Maalesef öyle! Adeta “görünmez bir elin” TÜİK yöneticilerini koruduğu ve onlara hukuku göz göre çiğnemeleri konusunda cesaret verdiği anlaşılıyor. TÜİK yönetiminin kesinleşmiş yargı kararlarını uygulamaması üzerine DİSK tarafından savcılığa yapılan suç duyurusu jet hızıyla “dayanaksız ve soyut” bulunarak reddedildi. Güler misin ağlar mısın? Yargı organları tarafından verilmiş ve kesinleşmiş bir kararı savcılık yok sayıyor. Görülmüş şey değil. Savcılık da kendisini mahkemelerden üstün görüyor ve TÜİK’e kol kanat geriyor. DİSK bu kez konuya ilişki bir tavsiye kararı vermesi için Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsman) başvuruyor. Kamu Denetçiliği Kurumu da açık ve kesinleşmiş yargı kararına rağmen kurumunun yargı kararına uymamasında bir beis görmeyerek kendini yargının üstünde gören bir karar veriyor.
Yargı kararlarının uygulanması için bütün yolları deneyen DİSK son bir yol olarak bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvuruyor. Ancak AYM de usuli gerekçelerle (yargı kararlarının uygulanmaması konusunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında adil yargılanma kapsamında olmadığı gerekçesiyle) başvuruyu kabul etmiyor. Velev ki kabul etse ve yargı kararlarının uygulanmasını istese ne olurdu? TÜİK yönetimi idare mahkemesi ve istinaf kararına uymazken AYM kararına uyar mıydı? Orası da şüpheli.
Bir yandan kesinleşmiş ve somut bir içeriği olan bir yargı kararı var. Bu karar TÜİK’ten elindeki veriyi açıklamasını istiyor. Öte yandan bu karara direnen ve suç işleyen bir TÜİK yönetimi var. Savcılık hukukun üstünlüğü ve anayasanın gereği yargı kararını uygulamayan TÜİK yönetimi hakkında işlem yapacak yerde hukuksuzluğa kol kanat geriyor.
Normal şartlar altında iptal edilen bir idari işlemin gereğini yerine getirilmesi idare için sıradan bir işlemdir. İdareciler idari yargı kararlarını yerine getirmediklerinde kişisel olarak sorumlu olacaklarını bildikleri için genellikle yargı kararını geciktirmekler ancak TÜİK yöneticileri nereye güveniyorsa kesinleşmiş yargı kararlarını hiçe sayabiliyor.
TÜİK yargı kararlarına rağmen veri saklıyor ve enflasyon verilerinin detaylarını açıklamıyor. Hodri meydan! Eğer verilerinize güveniyorsanız yargı kararlarının gereğini yerine getirirsiniz ve enflasyon araştırmasının mikro veri setini açıklarsınız. Yargı kararlarını çiğnemeye devam etmeniz ve detay açıklamamınız verilerinize güvenmediğinizin kanıtıdır!
ENFLASYON EZDİ GEÇTİ
Yargı kararlarını uygulamayan ve verilerinin detaylarını açıklamayan TÜİK 2024 yılı enflasyon oranlarını açıkladı. Aralık 2024’te fiyatlar sadece yüzde 1,03 oranında artmış. 2024 yıl sonu enflasyonu yüzde 44,38 ile Merkez Bankasının revize hedefine çok yakın çıktı. 12 aylık ortalamalara göre enflasyon ise 58,51 oranında gerçekleşti. Son altı aylık tüketici enflasyonu ise 15,75 olarak açıklandı.
Resmi enflasyon verileri ilan edildiğine göre şimdi emek gelirlerinin enflasyonun altında nasıl ezildiğini daha net görebiliriz. Asgari ücrete yüzde 30 zam yapıldı. Asgari ücret yıl sonu enflasyonunun 14,4 puan, yeniden değerleme oranının 14 puan ve yıllık ortalama enflasyonun 28,5 puan altında kaldı. Hükümet TÜİK’in şaibeli oranlarını bile uygulamadı. Fatura asgari ücretliye kesilmiş oldu.
Asgari ücret genel ücret düzeyi üzerinde çok etkili olduğu için asgari ücretin ortalama enflasyonun çok altında kalması bütün emek gelirlerini olumsuz etkileyecek. TÜİK’in remi enflasyon oranları emekliler ve memurlar için de hayati öneme sahip. Dahası işçileri de doğrudan ilgilendiren sonuçları var.
TÜİK verileri gereği işçi ve Bağ-Kur emeklilerine yapılacak zam yüzde 15,75’te kalacak. Ortalama emekli aylığı 15 bin TL civarında olduğu için. Emeklilere yapılacak ortalama zam 2 bin 360 TL civarında olacak. Ortalama emekli aylığı 17 bin 300 TL civarına yükselecek. 12 bin 500 TL olan en düşük emekli aylığının ne kadar artacağı ise belli değil. Çünkü zam kök aylıklara yapılacak. En düşük emekli aylığının artması için yasal düzenleme yapılması gerekir. En düşük emekli aylığı enflasyon oranında artarsa yaklaşın 14.500 TL civarına yükselecek. En düşük aylıktaki artış sadece 2 bin lira civarında olabilir.
Öte yandan memurlar ve memur emeklileri 15,75’lik resmi enflasyonu dahi alamayacaklar. Memurlar ve memur emeklileri yürürlükteki 7. Dönem toplu sözleşmesi gereği sadece yüzde 11,54 zam alacaklar. Memurlar ve memur emeklileri Temmuz 2024’te de enflasyon altında zam almıştı. Bu nedenle memurların ve memur emeklilerinin maaş ve aylıkları Ocak 2025’e göre, son bir yılda sadece yüzde 33 artmış oldu.
Sadece asgari ücret, memur maaşları ve emekli aylıkları değil kıdem tazminatı da enflasyon altında ezildi. Temmuz 2024’te 41 bin 828 TL olan kıdem tazminatı tavanı 6 aylık enflasyon oranında (15,75) artsaydı 48 bin 414 TL olacaktı. Ancak memur maaş artışı yüzde 11,54 oranında olacağı ve kıdem tazminatı tavanı da bu artışa bağlı olduğu için yaklaşık 46 bin 660 TL’de kalacak. Bir işçinin 25 yıllık kıdem tazminatında toplam kaybı 44 bin lirayı bulacak!
Resmi enflasyon oranları yürürlükteki toplu iş sözleşmeleri ve yeni bağıtlanacak toplu iş sözleşmeleri için de geçerli olacağından TÜİK verileri onları da olumsuz etkileyecek.
Kısaca TÜİK kuvvetle muhtemel enflasyon oranlarını bastırdı ve Merkez Bankasının hedefine yakınlaştırdı. Merkez Bankası Kasım 2024’te enflasyon hedefini yüzde 44 olarak revize etmişti. Ne büyük tesadüf ki TÜİK de bu oranı tutturdu. Hükümet ise bu tartışmalı enflasyon oranlarının gereğini bile yapmadı. Asgari ücretliyi memurları ve emeklileri enflasyona ezdirdi.
SENDİKA MI GONGO MU?
Hükümetin ve onun emrindeki Hakem Kurulunun kararıyla bağıtlanan toplu sözleşme nedeniyle memurlar ve memur emeklileri enflasyonun altında ezildi. Hakkını teslim edelim! Memur-Sen yüzde 11,5’lik zam karşısında hemen tepkisini gösterdi ve bir basın toplantısıyla refah payı istedi! Ancak bu işin basın toplantısıyla olmayacağını çok iyi bilmeleri gerekir. Geçtiğimiz günlerde hükümet yetkilileri ile yaptıkları görüşmelerde iyileştirme yönünde bir işaret alamadıkları biliniyor. Sade suya tirit bir basın toplantısıyla hükümetin ekonomi politikasını değiştirmeyeceği açık.
Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK ve Birleşik Kamu-İş geçtiğimiz aylarda üst üste mitingler ve eylemler yaparak “geçinemiyoruz” dediler ve hükümetin ekonomi politikasını eleştirdiler. Üyelerinin hakları için eylem ve miting yapmayan bir tek Memur-Sen kaldı!
Gerçi haklarını teslim edelim. Anayasa Mahkemesinin toplu sözleşme ikramiyesini ayrımcılık nedeniyle iptal etmesi sonucunda memurların bir bölümü için bir kaç ay sürecek 300 TL’lik kayıp yüzünden derhal tepki gösterdiler ve CHP önünde bir miting taptılar. Daha 1 Ocak 2025 sabahı Galata Köprüsünde hükümet destekli bir mitinge çağrı yaptılar ve katıldılar.
Fakat çalışanların ve üyelerinin hakları için basın toplantısı dışında bir şey yapmadılar. Hükümete karşı miting yapamadılar. Yüzde 11,5’luk zammı protesto edemediler. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi ile CHP Genel Merkezi birbirine çok yakın. AKP Genel Merkezi önünde şöyle büyük bir miting yapın! Yoksa iktidar partisi önünde miting yapma cesaretiniz yok mu? Sendika dediğin eylem yapar. Hak arar. Hesap sorar! Nasıl CHP önüne gittiyseniz icra makamında olan AKP önüne de gidin!
1 milyon üyeli yetkili sendikasınız! Muhatabınız hükümet. Hükümete karşı eylem yapmaktan niye korkuyorsunuz? Neden Meclisin önüne binlerce üyenizi yığmıyorsunuz? Merak etmeyin size gaz sıkmazlar, sizi coplamazlar!
Memurlar ve memur emeklileri büyük adaletsizlikler yüz yüze. Ve bunu düzeltmek için sayılı günler var! Ya sendika gibi davranacaksınız ya da hükümetin arka bahçesi gibi ya sendika olacaksınız ya GONGO (Government Organized non-Governmental Organization, Hükümet güdümlü STK)! Memurların devasa kayıpları için gıkını çıkaramayan ama hükümet destekli eylemlere koşa koşa giden bir kuruluşa sendika değil olsa olsa GONGO denir. Artık karar verin sendika mısınız yoksa GONGO mu?