MÜZAKEREDEN MÜSAMEREYE: ÇALIŞMA MECLİSİ NEREYE?
13.Çalışma Meclisi 30 Nisan-1 Mayıs tarihlerinde toplanıyor. Türkiye’nin en eski sosyal müzakere organı olan Çalışma Meclisi tamamen göstermelik hale geldi.
Ne zamanında toplanıyor ne de çalışma hayatına ilişkin sorunları ele alıp tartışıyor. Başkanlık rejimi tartışmaya ve farklı fikirlere tahammül edemiyor o yüzden de sosyal tarafların temsil edildiği yasal ve anayasal mekanizmaları işletmiyor.
Türkiye’nin en eski sosyal müzakere kurumu olan ve ilk toplantısını 1947’de yapan Çalışma Meclisi beş yıl aradan sonra gelecek hafta, muhtemelen 30 Nisan- 1 Mayıs tarihlerinde toplanıyor. Yılda en az bir kez toplanması gereken Çalışma Meclisi son on yılda sadece iki kez toplandı. Emek, sermaye ve hükümet temsilcileri ile çeşitli toplumsal örgütleri biraraya getiren Çalışma Meclisi çalışma hayatı sorunlarının taraflar arasında tartışılması ve müzakere edilmesi için çok önemli bir zemin. “Meclis” ifadesi bu yapının çok taraflı bir müzakere, tartışma ve karar organı olduğuna vurgu yapıyor.
Ancak rejimin giderek otoriterleşmesiyle birlikte, özellikle de başkanlık rejimi sonrasında müzakere, tartışma ve istişareyi esas alan, farklı görüşlerin tartışıldığı kurumlar ve mekanizmalar tek tek iğdiş edilmeye başlandı. Tıpkı Meclisin siyasal alandaki öneminin ortadan kaldırılması ve kararların tepeden inme alınmasında olduğu gibi çalışma hayatı alanında da müzakere ve tartışma mekanizmaları işletilmiyor. Müzakere yerini müsamereye bırakıyor. Bu çerçevede Çalışma Meclisi de kâğıt üzerinde, göstermelik bir organa dönüşüyor.
1 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre yılda en az bir kez toplanması gereken Çalışma Meclisi beş yıldır toplanmadı. Sonra birden bire ciddi bir hazırlık olmadan bir siyasi şov ve PR çalışması ve sohbet toplantısı olarak toplanıyor. Önümüzdeki hafta toplanacak olan 13. Çalışma Meclisi de bir müzakere ve tartışma toplantısı değil bir müsamere olacak. Çalışma hayatının çözüm bekleyen sorunları tartışmak yerine çeşitli siyasi nutuklar söylenecek. Oysa başta asgari ücret, sendikal haklar ve emeklilerin sorunları olmak üzere çalışma hayatında birikmiş devasa sorunlar var. Çalışma Meclisi bunlara çözüm bulmak için değil bir “show business” bir PR faaliyeti olarak toplanıyor maalesef. Oysa Çalışma Meclisi böyle bir şey değildi. Bu amaçla oluşturulmamıştı.
78 YILLIK BİR KURUM
Çalışma Meclisi Çalışma Bakanlığı ile birlikte 1946 yılında ulusal düzeyde üç taraflı bir organ olarak kuruldu. Yasaya göre Çalışma Meclisi Çalışma Bakanı veya Müsteşarının başkanlığında, bakanlıklardan gönderilecek tam yetkili birer temsilci ile işçi ve işveren temsilcilerinden oluşuyordu. Çalışma Meclisi işçi-işveren ve hükümet arasında ilk üçlü müzakere yapısı olması bakımından önemliydi. İlk dönemlerinde ciddi bir işlev gören Çalışma Meclisi zamanla atfedilen öneme paralel bir kurum olamadı ve çok seyrek aralıklarla toplanabildi. Nitekim kuruluşundan bu yana geçen 78 yılık sürede toplam 12 kez toplanabildi. İlk toplantıları bir haftaya varan müzakere toplantıları iken giderek siyasi şova ve panellere dönüştü.
İlk Çalışma Meclisi toplantısı 25-30 Nisan 1947 tarihlerinde (6 gün) yapıldı. Meclisinin açılış konuşmasında Çalışma Bakanı Sadi Irmak, Çalışma Meclisini, çalışma hayatının sosyal adalet ülküsüne uygun düzenlenmesi yolunda devlet, işçi ve işveren arasındaki demokratik işbirliğinin güzel bir örneği olarak tanımlıyordu.
Çalışma Meclisi ilk toplantısında alınan kararlardan bazıları şunlardı: işçi kıdemlerinin hesaplanmasında askerlik hizmetlerinden önceki hizmetlerin sayılması, asgari ücret düzeyinin geçinme rayicine uygun olması, işçi temsilcilerin hukuki durumlarının güçlendirilmesi, ücretlerden vergi muafiyetine ilişkin esasların belirlenmesi, yıllık ücretli izin usulünün genelleştirilmesi, mecburi hafta tatilinin ücretli olması, fazla çalışmaya ilişkin düzenlemeler, resmi tatil günlerinin işçiler için de geçerli olması, fabrika hekimliği, ulaşım araçlarında işçilere ucuzluk sağlanması, işten çıkarılacak işçilere verilecek ihbar süreleri, kadın ve çocuk işçilerin gece çalıştırılmaları konusu, parasız yemek tatbikatının bütün işyerlerine yaygınlaştırılması, işçilere ev yaptırılması, kadın ve erkek işçiler arasında ücret farkı gözetilmemesi, kreşler kurulması, zaruri maddelerin ucuz fiyatlarla temini.
Görüldüğü gibi ilk Çalışma Meclisi çalışma hayatı ve sosyal meselelere ilişkin kritik kararlar almıştı. Çalışma Meclisinin kabul ettiği kararlar arasında işçi temsilcilerinin hukuki durumlarının kuvvetlendirilmesi çalışma hayatı açısından çok önemliydi. İlk Çalışma Meclisinde kabul edilen kararlar daha sonraki yıllarda çalışma ilişkilerinin gündeminde önemli bir yer tutmuş ve önerilen düzenlemelerin bir yasal düzenleme haline geldi. Örneğin işçi temsilcilerinin güvencelerinin artırılması konusu 1950’de yapılan İş Kanunu değişikliği ile kabul edilmiştir.
İkinci Çalışma Meclisi ilk toplantıdan yedi yıl sonra 14-19 Şubat 1954 tarihlerinde (6 gün) yapıldı. İkinci toplantıda iş akdinin feshi, toplu iş sözleşmeleri, asgari ücret, iş kanununu kapsamına ilişkin sorunlar, Sendikalar Kanununun uygulamasının yarattığı sorunlar, işçilerin iş kazası ve meslek hastalığına karşı korunmaları ve yıllık ücretli izin konuları ele alındı.
1960 SONRASI ÇALIŞMA MECLİSİ
Çalışma Meclisinin etkinliği 1960’lı yıllarda arttı. Üçüncü Çalışma Meclisi, 22-29 Ocak 1962 tarihlerinde Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’in çağrısıyla toplandı. Toplantı 8 gün sürdü. Bu toplantıda iş kanununun kapsamı, işçi ücretlerinin ödenmesinin garanti altına alınmasına yönelik tedbirler, sendika hak ve özgürlükleri, grev ve lokavtın istisnaları, işyerlerinde “iş emniyeti komitesi” kurulması, hastalık sigortasının eş ve çocuklara yaygınlaştırılması, işçi konutları, işsizlik sigortası gibi konular yer aldı. 274 ve 275 sayılı yasaların özünü oluşturan konular bu Çalışma Meclisinde ele alındı. Üçüncü Çalışma Meclisinde ele alınan konular İşsizlik Sigortası dışında birkaç yıl içinde büyük ölçüde gerçekleşti. Sert tartışmalar yaşanan Üçüncü Çalışma Meclisi çalışmaları için Türk-İş ICFTU’dan bir danışman istedi, ICFTU tarafından gönderilen danışman Çalışma Meclisi toplantısında Türk-İş heyetine yardımcı oldu. Üçüncü Çalışma Meclisi toplantısında işçi sendikaların hazırlıklı ve etkili oldu.
Dördüncü Çalışma Meclisi 25-27 Ocak 1965 tarihlerinde 274 ve 275 sayılı sendikal yasalarının aksayan yönlerini ele görüşmek üzere toplandı. Komisyon toplantılarında hükümet ve işveren delegeleri birleşerek Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasasında grev yasaklarını genişletme yönünde tavır takınınca işçi delegeleri ilgili komisyon toplantısını terk etti. Sert tartışmalar yaşandı. 24-26 Kasım 1971 tarihlerinde toplanan Beşinci Çalışma Meclisinin gündeminde istihdam sorunları vardı.
7-8 Mart 1977 tarihinde Çalışma Bakanı Şevket Kazan döneminde toplanan Altıncı Çalışma Meclisi de yoğun tartışmalara sahne oldu. Ücret politikası gündemiyle toplanan 6. Çalışma Meclisine daha önceki Çalışma Meclislerinden farklı olarak DİSK, Hak-İş ve MİSK de davet edildi. Toplantıda işçi temsilcilerine teamülün aksine az sayıda (15 kişi) bir kontenjan ayrılmıştı. Bu 15 kişilik kontenjanın 7’si Türk-İş’e geri kalanı diğer konfederasyonlara ayrılmıştı. Bu durum itirazlara yol açtı. Ancak toplantıyla ilgili sorunlar sadece şekil sorunlarından ibaret kalmadı ve işçi tarafı toplantının gündemine de itiraz etti. Gündemin bakanlık yetkililerinin bilgi vereceği gelenlerin izleyeceği bir seminer tarzında düzenlenmesi tepki çekti
ÇALIŞMA MECLİSİNİN İŞLEVSİZLEŞMESİ
Çalışma Meclisi 12 Eylül darbesi sonrasında işlevsiz hale gelmeye başladı. Kısa ve seminer türü göstermelik toplantılara dönüştü. 7. Çalışma Meclisi 16 Temmuz 1984 tarihinde “Kıdem Tazminatı Fonu” konusunu görüşmek üzere bir günlük toplantı yaptı. Sekizinci Çalışma Meclisi 27-28 Nisan 1992 tarihlerinde “İşsizlik Sigortası” gündemiyle toplandı.
Dokuzuncu Çalışma Meclisi 12 yıl aradan sonra Eylül 2004 tarihinde toplanabilmiştir. Dokuzuncu Çalışma Meclisinin gündemini “istihdamın artırılması ve kayıt dışı işçiliğin önlenmesi” ve “kıdem tazminatı fonu” oluşturdu. Toplantıda kıdem tazminatı fonu konusunun ele alınmasını protesto eden DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi toplantının Fon’la ilgili tartışmalarının yapılacağı bölüme katılmayacaklarını belirterek toplantıyı terk etti.
10.Çalışma Meclisi 26 Eylül 2013’te tarihinde (bir gün) taşeronluk, kıdem tazminatı, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması iş sağlığı ve güvenliği gündemiyle toplandı. Toplantıya Başbakan Erdoğan da katıldı. DİSK sonuç bildirgesine onay vermedi.
11.Çalışma Meclisi “İstihdam Politikaları” başlığı ile 23 Aralık 2015’te Ankara’da yapıldı. Toplantıya Başbakan Ahmet Davutoğlu da katıldı. Son Çalışma Meclisi toplantısı 23 Mayıs 2019’da tek günlük bir toplantı olarak yapılan 12. Çalışma Meclisi oldu. Toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı. Toplantı bir panel ve çeşitli konuşmalardan ibaret kaldı. Bir tartışma olmadı ve karar alınmadı.
CUMHURBAŞKANLIĞI MÜSAMERE MECLİSİ
Daha önce kanunla düzenlenen ve Çalışma Bakanlığı bünyesinde olan Çalışma Meclisi 2018’deki Başkanlık rejimi sonrasında 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığı bünyesine alındı. Böylece Çalışma Meclisinin yapısı kanuna gerek olmadan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değiştirilebilir hale geldi. Böylece Kanuni bir organ olan Çalışma Meclisi Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir idari kurula dönüştü.
1 sayılı CB kararnamesine göre Çalışma Meclisi, hükümet temsilcilerinin yanı sıra YÖK tarafından tespit edilecek beş akademisyen, TİSK’ten üç, TİSK’ten üç, TOBB’dan üç temsilci, en fazla üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonundan iki, diğer işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer temsilci ile gündemindeki konularla ilgili olarak çağırılan kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşuyor.
Ülkemizin en eski üçlü danışma yapısı olan Çalışma Meclisi’nin uzun aralıklarla ve düzensiz toplanan göstermelik bir yapı haline geldi. Çalışma Meclisi sadece toplantı aralığı açısından değil çalışma yöntemi açısından da zayıfladı. İlk Çalışma Meclisi çeşitli komisyon çalışmalarıyla günlerce süren bir gerçek tartışma ve uzlaşma arayışı zemini iken son Çalışma Meclisi toplantıları bakan, başbakan ve cumhurbaşkanının konuştuğu ve hükümet adına sunumların yapıldığı, sohbet edildiği bir siyasi PR’a, seminer ve sohbet dizisine dönüştü.
Siyasi rejimin müzakereden ve tartışmadan uzak otoriter ve baskıcı bir karakter kazanması çalışma hayatı ve sosyal politika alanındaki müzakere ve tartışma mekanizmalarını da kadük ve işlevsiz hale getiriyor. Bu mekanizmalar ya hiç toplanmıyor veya toplandığında da gerçek bir tartışma zemininden ziyade bir siyasi rıza mekanizmasına dönüşüyor.
Sadece Çalışma Meclisi değil 2010 Anayasa değişikliği ile Anayasal bir statü kazanan Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) de aynı akıbeti paylaşıyor. ESK 2009’dan bu yana, 15 yıldır toplanmıyor. Hükümet Anayasal bir kurum olan ESK’yi çalıştırmıyor. Anayasayı ihlal ediyor. Anayasa buyruğu olan bir kurumun çalıştırılmaması rejimin keyfiliğinin göstergelerinden biridir. Başkanlık rejimi tartışmaya ve farklı fikirlere tahammül edemiyor o yüzden de sosyal tarafların temsil edildiği yasal ve anayasal mekanizmaları işletmiyor, kof ve göstermelik hale getiriyor. Müzakere yerine müsamere tercih ediliyor.