NE İÇİNDEYİM SENDİKAMIN NE DE BÜSBÜTÜN DIŞINDA
Türk-İş, DİSK ve Hak-İş gibi üç büyük işçi konfederasyonun genel başkanlarının üçü de erkek; yine merkez yönetim, denetleme ve disiplin kurullarında da kadınlar bulunmuyor. Peki, sendikalarda kadın temsili ve kanlımı neden bu kadar düşük?
Sanayi üretiminin kitleselleşmeye başlamasıyla atılım yapan, bugün de şu veya bu biçimde varlığını sürdüren hâkim sendikal gelenek içinde kadınlar kendilerine pek yer bulamadı. 1970’li yılların sonlarına doğru ikinci feminist dalgayı takiben Batıda kadınlar, her yerde olduğu gibi sendikalarda da eşit hak ve temsil için kolları sıvadı. Sendikalar içinde kadınların temsilini artırmak için kadın komisyonları ve kadın büroları kurdular. Ama aradan geçen onca seneye ve çalışmaya rağmen sendikalar içinde kadın katılımı ve temsiliyeti hâlâ çok düşük.
En devrimci, demokrat sendikalarda bile tüm eşitlik niyet ve söylemlerine rağmen karar mekanizmalarındaki kadın sayısı hep kadın üye oranından düşük bir düzeyde seyrediyor. Alman Sendikalar Birliği’nin (DGB) 2002-2006 dönemi için yapmış olduğu bir araştırma, konfederasyona bağlı sendikalarda kadın üye ve temsiliyet oranları hakkında önemli bilgiler veriyor:
IGBC (Alman Kimya, Enerji, Maden İşçileri Sendikası) Sendikadaki kadın üye oranı: Yüzde 20
Yönetimlerde bulunan kadın oranı: Yüzde 14
IGMetall (Alman Metal İşçileri Sendikası) Sendikadaki kadın oranı: Yüzde 19
Yönetimlerdeki temsil oranı: Yüzde 14
Kadın ağırlıklı işkollarında örgüdü sendikalarda durum değişmiyor. Almanya’nın en büyük hizmet sendikası VERDI’de kadın üye oranı yüzde 49 iken, yönetimlerde kadın temsili yüzde 38’lerde kalıyor. Durum apaçık ortada.
Türkiye’ye gelince Türk-İş, DİSK ve Hak-İş gibi üç büyük işçi konfederasyonun genel başkanlarının üçü de erkek; yine merkez yönetim, denetleme ve disiplin kurullarında da kadınlar bulunmuyor.
Memur konfederasyonları içinde de sadece KESK’te kadın yönetici ve kadın örgütlenmesi ve kadın sekreterleri var… Onlar da tutuklanıyorlar. EĞİTİM Sen’ in 2010 yılında yaptığı bir araştırma, sendika üyelerinin yüzde 46’sını kadınların oluşturduğunu gösteriyor. Buna karşı yönetimlerde kadın temsili, kadın üyelik oranın yarısından daha az…
KADINLAR BİR GRUP OLARAK ÖRGÜTLENMELİ
Peki, sendikalarda kadın temsili ve kanlımı neden bu kadar düşük? Erkek sendikacılara bunu sorduğunuzda, "kadınlar sendikal faaliyetlere katılmak istemiyorlar", "ilgisizler", "çok destekliyoruz ama onlar istemiyorlar" diye cevaplar gelir, genellikle.
Soruyu sendika üyesi kadınlar, evdeki cinsiyetçi işbölümüne gönderme yaparak cevaplıyorlar. "Aktif sendikal faaliyetlere katılmak istiyorum ama zamanım çok az, ev işleri… Çocukları bırakacak kimsem yok… Eşim bu konuda yardımcı değil".
Sendika yönetimlerinde yer alan kadınların büyük bir bölümünün bekâr ya da çocuksuz olması tesadüf olmasa gerekir. Ama katılımın önündeki engel sadece eviçi emek değil. Cinsiyet hiyarşisine göre örgüdenen emek piyasalarında kadınlar düşük ücredi ve niteliksiz işlerde çalışıyorlar.
Bu işler, sendikal katılım için gereken kendine güveni duymak, kalabalık önünde konuşmak, toplantılara katılmak gibi özelliklerin gelişimi önünde engel teşkil ediyor. Ayrıca kadınlar toplumsal olarak soyutlanmış işlerde ve yakın denetim atanda çalışıyor, çalışma koşulları onlara kolektif bir kimlik yaratmak için daha az olanak sunuyor.
Antalya’da Serbest Bölge’de 2006 yılında olan Novamed Direnişi’nde direnişi sürdüren kadın arkadaşlarımız, vardiyalı ve bant üretimi koşullarında çalışüklarından birbirleriyle konuşma ve tanışma imkânları olmadığını, ancak direnişte birbirlerini tanıma fırsatı yakaladıklarını söylerdi sık sık. Düşünün konuşmaya bile zamanları olmadığı gibi bir vardiyanın da ötekisinden kesinlikle haberleri olmuyor. Kadınlar ağır iş yaptıklarında, o, işlerinin bir parçası olarak görülürken; erkekler ağır iş yaptıklarında bu bir vasıf sayılıyordu.
"Eşit işe eşit ücret" genel talebi ile kadınlar aleyhine ücret dengesizlikleri açıktır ki çözümlenemez… "Eşdeğerde işe, eşit ücret" demeli kadın üyelerini de hesaba katan bir sendika.
Kadınların sendikal temsilini, sendikal faaliyederin örgütlenme biçimi de engelleyebiliyor. Toplantı yerleri, saatleri erkek istihdam modellerine uygun olarak ayarlanıyor genellikle, ev işleriyle sendikal faaliyetleri birlikte götürmeye çalışan kadın modeli gözönünde bulundurulmuyor. Kadın sendika üyeleri o nedenle hep eğitimlerin işyerlerinde izin yapılmasını ister. Engellerin aşılması, sendikalarda kadın katılımının ve temsiliyetinin artması için neler yapılması gerektiği yıllardır tartışılıyor…
Bazı sendikalar çocuk bakımı yardımı, toplumsal cinsiyet analizleri, kadın eğitimleri, kadın yönetici sayısını artırmak, toplantı zaman ve mekânlarını kadın dostu olarak düzenlemek gibi önlemleri savunuyor ve bu doğrultuda çalışmalarda bulunuyor. Ama daha köklü tedbirler alınması gerektiğini savunanlar da var. Nedir bunlar? Yönetim organları ve sendikal delegasyonlarda kadınlar için ayrılmış koltuklar, kadınlara yönelik nisbi temsil talebi, kadın yapıları ve kadın konfederasyonları kurmak…
KADIN OLUNCA GÖREV, ERKEK OLUNCA VASIF!
Geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiğimiz İzmir Billur Tuz grevindeki kadın arkadaşımıza, erkek ücretleri ile kadın ücretleri arasındaki farkı sordum. "Erkekler daha yüksek ücret alıyor, çünkü onlar ağır ağır çuvalları taşıyor" dedi. Aynı gün konuştuğum Savranoğlu direnişindeki kadın arkadaşımız "Koca koca çuvalları kaldırıyoruz biz" demişti, gencecik, küçücük bir kadındı. Kadın, erkek herkes asgari ücret alıyordu fabrikada…
Evet, kadınlar ağır iş yaptıklarında, o, işlerinin bir parçası olarak görülürken; erkekler ağır iş yaptıklarında bu bir vasıf sayılıyordu. "Eşit işe eşit ücret" genel talebi ile kadınlar aleyhine ücret dengesizlikleri açıktır ki çözümlenemez…
"Eşdeğerde işe, eşit ücret" demeli kadın üyelerini de hesaba katan bir sendika. Ama bunun için kadınların ayrı çıkarlara sahip bir grup olarak tanımlanmaları gerekiyor öncelikle… Kadınların sendikalar içinde cinsiyet temelli ezilmişlik deneyimini paylaşan farklı çıkarlara sahip bir işçi grubu olarak örgütlenmesi temsiliyet, katılım ve aidiyet gibi pek çok sorunun çözülmesi için önemli bir adım olabilir. Çünkü ancak bu türden paralel grup örgütlenmeler sendikal hareketin geleneksel yapı ve pratiklerinden özerkliği sağlayabilir. Tabii kadın grup örgü denmelerinin aynı zamanda sendikal yapıları dönüştürmeleri de lazım, o nedenle bir biçimde bunlarla da ilişkilenmesi gerekiyor. Bu model, Türkiye sendikal hareketindeki kadınların örgütlenmesi açısından da önemli bi imkân bizce… "